tag:blogger.com,1999:blog-52947367638643094042024-03-14T08:36:13.862+03:00reklamcıinsankisisi
Saçmalamak konusunda ölümüne ciddireklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.comBlogger265125tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-54790151096196777752017-04-07T14:26:00.001+03:002017-04-07T14:58:01.000+03:00Kendi olmayıp kendisine ihanet edenlerin dayanılmaz iticiliği<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-HOmxdicY1ZM/WOd1MXmq0VI/AAAAAAAADpM/0_-BveHtWlsV8ofXQ7ZaauTnYI2HKreLwCLcB/s1600/elia-fernandez-dreams.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-HOmxdicY1ZM/WOd1MXmq0VI/AAAAAAAADpM/0_-BveHtWlsV8ofXQ7ZaauTnYI2HKreLwCLcB/s400/elia-fernandez-dreams.jpg" width="297" /></a></div>
Eskiden beri insanları izlemeyi, ama gerçekten izlemeyi ve onları öğrenebilmeyi seven biri olarak ara sıra kendi çapımda ufak tefek tespitler yapıyorum. Ama bunlar asla önyargı değil tabii, bazılarımızın da çoktan farkettiği gerçekler diyelim. Neyse işte geçenlerde tvde denk geldiğim bir şeyle düşündüm ve yine böyle bir tespitle karşınızdayım.<br />
<br />
Böyle bakıyorum mesela feyste filan, adam/kadın habire <i>"sevelim sevilelim"</i>, <i>"gökkuşakları negzel"</i> kıvamında takılıyor. Ama aynı kişinin gerçek hayattaki halinin hiç alakası yok o "iyi insanla", yani gerçekte tam bir "anti-iyi insan". Bir de mesela durmadan <i>"kadınlar, kadınlarımız"</i> diye gezinen tiplerin bazısının ilk fırsatta başka bir kadının arkasından çılgınca gıybet çevirdiğini çok gördüm.<br />
<br />
Maksat duruş kasmak işte <i>"Ben böyleyim, ben şöyleyim" </i>yapıp birilerinin takdirini, beğenisini kazanıp biri olmaya çalışmak. Çünkü kanıtlamak için ölüp bittiği şeylerin hiçbirine sahip değil de ondan. Çünkü aslında biri değil, hiç olamamış. Biriymiş gibi davranmak için yanıp tutuşuyor, kısaca kendini kafasında yarattığı kişi sanıyor.<br />
<br />
<b>Koskoca Tarkan demiş "Kendin ol" diye boru mu</b><br />
Allahımm bir de bu tiplerin çoğunda neden hep bir "Duyarlılık kasmak" var anlamıyorum. Sanırsın sabah kimsesiz çocukları ziyaret, öğleden sonra huzurevinde iki sohbet, akşam da arkadaşlarıyla beraber hayrına sokakları süpürmüş de gelmiş haspam.<br />
<br />
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-fio-aJOdvUQ/WOd1jpufEUI/AAAAAAAADpQ/W9euGK0ZR6wqXYYwWblLZ5wsWNiq7u7jQCLcB/s1600/Neus-illustration-by-Neus-Lozano.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-fio-aJOdvUQ/WOd1jpufEUI/AAAAAAAADpQ/W9euGK0ZR6wqXYYwWblLZ5wsWNiq7u7jQCLcB/s320/Neus-illustration-by-Neus-Lozano.jpg" width="225" /></a>Artık nasıl bir rol yazmışlarsa kendilerine, gerçek hayatla ya da gerçek kendisiyle asla uyuşmuyor. Gece gündüz x plazada asgari ücretle eşşek gibi çalışıp, hiç bir sosyal faaliyete katılmaya vakit bulamayacak kadar sistemin kölesi olmuş ama asla bunun farkında olamayan "kıreyatif" reklamcı tiplerden hiç bir farkları yok. Ama sorsan <i>"Yiaa geçen şu toplum kuruluşunun yürüyüşündeydieemm, eğett yhaa çok üzülüyomm kutup ayılarına, bi de küresel ısınma var uff :("</i> triplerinde. Yalan tabi, çünkü bilmemne marka gözlüğe bayılıyor, altında da bilmemhangi marka araba. Canım benim ya.<br />
<br />
Hayır yani insan merak ediyor, aynaya bakınca hiç mi bir şey farketmiyor, hiç mi bir tuhaflık görmüyor bu tipler valla anlamadım gitti. Kendine yabancısın aslında, ne acı. İnsanın kim olduğuyla nasıl biri gibi yaşadığı uymayınca ortaya nasıl bir sahtelik, nasıl çiğ bir iticilik çıkıyor farkında değiller herhalde. Hep böyle bir "cosplay gibi" klip tadında rol keserek yaşamak nasıl bir ızdırap olmalı, insan onlara üzülmeden de edemiyor.<br />
<br />
<i>"Bütün bunlardan banane canım" </i>diyor içim bir yandan ama işte böyle tuhaf tipler hepimizin hayatından bir şekilde geçiyor ne yazık ki, yalnız değiliz yani demeye getiriyorum bir nevi.<br />
<br />
Keşke kimse kendi olmaktan korkmasa, bu kadar mı zor yani diyorum kendi kendime. Elli kere yaşamayacağız sonuçta, ne gerek var şu koskoca evrendeki küçücük basit hayatlarımızda fake olmaya. Ne gerek var artisliklere, kendin ol sen ol işte mis gibi, diymi ama?reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-25228942852488878132016-10-31T17:46:00.000+03:002016-10-31T17:46:14.482+03:00Sadece bir defa.. Hatırla ve sonra devam et unutmaya<a href="https://1.bp.blogspot.com/-izJU1nmDzYU/WBdVEZ03o2I/AAAAAAAADog/BPsv_DzyNkgW8FVmAcvPZITIN3W9ZBJ5ACLcB/s1600/tumblr_kv3is3RNMW1qaa4hoo1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://1.bp.blogspot.com/-izJU1nmDzYU/WBdVEZ03o2I/AAAAAAAADog/BPsv_DzyNkgW8FVmAcvPZITIN3W9ZBJ5ACLcB/s320/tumblr_kv3is3RNMW1qaa4hoo1_500.jpg" width="320" /></a>Seni üzen, sıkan, yoran şeylerin arasında kaldığında bir yerlerde hala mutlu, güzel şeylerin de varlığını hatırlamak insana güç veriyor!<br />
<br />
Öğle arasında sevdiğin ve o an yemeyi çok istediğin bir yemeği yemek, 2 yıl önce çekilmiş ve içinde senin de olduğun mutlu bir aile fotoğrafı görmek, ansızın sevdiğini arayıp sesini dinlemek mesela. Ve şimdi saymakla bitmeyecek daha nice sonsuz güzellikle çevrilmiş olduğunu arada sırada hatırlamak gerek.<br />
<br />
Şu an her ne yaşıyorsan, farkında olsan da olmasan da kendi tercihin. Bir karardı bu aslında, her şey bir karardır biliyorsun. Kimi zaman çok içinden gelerek alırsın o kararı, kimi zaman mecbursundur almaya. Bazen de zaman akar ve o getirir seni oralara. Ama nasıl ki kendi kararını yaşıyorsan, kararından dönme özgürlüğü de senin! Birileri ya da bir şeyler sana engel oluyor gibi görünüyorsa da gemileri yakma özgürlüğü de senin. İçinin yanmasındansa gemilerin yanması iyidir nasılsa.<br />
<br />
<br />
<b>Hepsiyle herşeyiyle aslında kendi evrenindesin</b><br />
<br />
Sen bir yerlerdeyken, bir şeylerle meşgulken o an başka yerlerde de bir şeyler olup bitiyor bunu hep hatırla. Tıpkı diğerleri gibi, tıpkı birçoklarının yaptığı gibi hayatın uydusunu kendin sanma. Elinle tutamayacağın kadar küçük, minicik bir toz parçası bile olmadığın şu koca evrende, kendini tüm evrenlerin tanrısı hissedecek denli kibirli, poz verme ustası tiplere inat zaman zaman bu değersizliğinin farkına varmak da bir özgürlük mesela. Senin dışında da bir şeyler olup bittiğini gör ve izle arada sırada. Sadece sen değilsin işini sevmeyen, sadece sen değilsin ayın sonunu zor getiren, yapacak tonla işi olup bir yerlere yetişmesi gereken bir sen yoksun, bazı şeyleri bir tek sen yaşamıyorsun unutma.<br />
<br />
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-izgWq2xD69g/WBdKs_AiVzI/AAAAAAAADoQ/aaMFJOreAHcKRnj8Fw3qhwdUvVd2FemdwCLcB/s1600/Dilka%2B03.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="315" src="https://1.bp.blogspot.com/-izgWq2xD69g/WBdKs_AiVzI/AAAAAAAADoQ/aaMFJOreAHcKRnj8Fw3qhwdUvVd2FemdwCLcB/s320/Dilka%2B03.jpg" width="320" /></a>Kısaca...<br />
<br />
Bırak gitsin akıntıya, her şeyi ve herkesi. Bırak her şey olduğu gibi olsun, her şey yerinde dursun. İlginç bir resim sergisinde gözlerini kısıp bakarak ne olduğunu çözmeye çalıştığın karmaşık bir tablo değil hayat.<br />
<br />
Her şey aslında çok basit, her şey aslında olması gerektiği ya da olacağı gibi.<br />
<br />
Kendi ellerinle kurduğun kendi evreninde, kendi hayatının tek ve en özgür bireyi olarak dışarıda bir yerde olan, yaşanan, olacak olan ve en güzeli de senin de başına gelecek olan güzellikleri aklından çıkarma. Ne yap ne et hatırla.<br />
<br />
İyi kötü ne olursa olsun sadece bir kez yaşadığını unutma.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-51268759954424793262016-06-23T17:37:00.000+03:002016-06-23T17:37:21.497+03:00Hayatı hızlandırılmış bir film gibi yaşıyoruz<div class="MsoNormal">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-jwMwBq9UrQQ/V2vw5gtuw1I/AAAAAAAADnU/zKH2O78RnQEqBd3mEqZ2gy46_3sUVzGigCLcB/s1600/illustration-art-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-jwMwBq9UrQQ/V2vw5gtuw1I/AAAAAAAADnU/zKH2O78RnQEqBd3mEqZ2gy46_3sUVzGigCLcB/s320/illustration-art-3.jpg" width="320" /></a>Farkında mısın? </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çok acele ediyoruz. Her şey için, her an çılgınca telaş
yapıyoruz. Sabırsız olduk artık biz, hiçbir şeye uzun süre tahammül edemiyoruz.
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Güzel bir manzaraya bakmamız topu topu 5 saniye sürüyor,
tabii her türlü sosyal medya hesabımızda paylaştıktan sonra. Hatta bazen “paylaştık”
diye baktık sayıyoruz, o güzelim manzaraya kendi gözlerimizle bir kez olsun
bakmadan arkamızı dönüp gidiyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nefis bir yemekle göz gözeyken bile ya bir an önce “herkese
göstermek” ya da bir an önce mideye indirmek istiyoruz. Her lokmayı hissederek
yemeyi unuttuk, sanki dünyaları kurtaracakmışız gibi bir an evvel
tabağımızdakini bitirip sofradan kalkmak istiyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İnsanlarla konuşurken bir sonraki sözünün ne olacağını merak
bile etmeden araya giriveriyoruz, “söyleyecek çok şeyimiz varmış gibi”
kelimeleri ardı ardına bağlayıp düğümler yapıp kalkıyoruz oradan. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Hiç bir şeyi kurtarmıyoruz, kahraman olamıyoruz</b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><br /></b></div>
<div class="MsoNormal">
Bekleyemiyoruz, beklemek istemiyoruz, acele ediyoruz ve her
şey bir an önce olsun istiyoruz. Hemen gitmeliyiz, hemen yemeliyiz, hemen
söylemeliyiz, hemen yapmalıyız. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-B1sB0eUIo2E/V2vyriRTsII/AAAAAAAADng/ksedHJt5fFc9bT8naNU8-NfjGWl1so6pgCLcB/s1600/falmouth_university_ba_illustration-_livi_gosling2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://3.bp.blogspot.com/-B1sB0eUIo2E/V2vyriRTsII/AAAAAAAADng/ksedHJt5fFc9bT8naNU8-NfjGWl1so6pgCLcB/s400/falmouth_university_ba_illustration-_livi_gosling2.jpg" width="400" /></a>Peki sonra?</div>
<div class="MsoNormal">
Sonra çok mu iyi bir şey oluyor? Ya da sonra ne olacağını
sanıyoruz da öyle uçuşup kaçışıyoruz durmadan bir yerlere, bir şeylere,
birilerine? Hayır sonra hiç de devasa bir şey olmuyor, sonra yine ne olacaksa
ne olması gerekiyorsa o oluyor. Ne birilerini, bir şeyleri kurtarıyoruz; ne de bir
şeylerin gerçekten tadını alabiliyoruz. Başkalarının kahramanı olamadığımız
gibi, kendi hayat hikayemizin de kahramanı olamıyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir kere yaşayacağımız bir hikayeyi bin kere yaşayacağız
sanıp her ânımıza “taslak” muamelesi yapıyoruz. Sonra mutluluğun Kaf Dağı ya da
küllerinden doğan bir Anka kuşu olduğuna kendimizi inandırmaya devam ediyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Öylece tekerin içinde hiçbir yere varamayan, yaşadığının da
farkında olamayan bir deney faresi gibi koşup duruyoruz. Yorulduğumuzu bile
anlayamadan, bazen beklememiz ve soluklanıp biraz da etrafı izlememiz gerektiğini
hatırlayamadan acele etmeye devam ediyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yetişmemiz gereken hiçbir şey
olmadığını anlayamıyoruz, en kötüsü de anlamak istemiyoruz.</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Her şeyi çok hızlı, çok sabırsız, çok telaşlı yaşadığımız şu
biricik hikayemize çok büyük haksızlık yapıyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-10275853263447516322015-12-29T21:24:00.000+02:002015-12-29T21:24:26.788+02:00Teşekkür ederim hayatımın 2015'i..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-t4y4OZmTJ40/VoLTJfru4KI/AAAAAAAADm8/vn-FNym2N7o/s1600/a3d800429ebdf4815178dc5145d4b7ae%2B%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-t4y4OZmTJ40/VoLTJfru4KI/AAAAAAAADm8/vn-FNym2N7o/s400/a3d800429ebdf4815178dc5145d4b7ae%2B%25281%2529.jpg" width="287" /></a></div>
Koca bir yıl bitti madem, oturup üstüne konuşmasak olmaz. Çünkü bazen ardında bırakacaklarını son bir kez hatırlayarak veda etmek insana kendini hatırlatır ve yeni başlangıçlar için yolunu aydınlatır.<br />
<br />
2015'i geride bırakıp yoluna giderken keşke diyenlerden olmadığım için kendimi şanslı hissediyorum. İlk kez bir senenin bu kadar kocaman olduğuna şahit oldum diyebilirim. İçinde hem bal, hem de büyülü zehirler olan parlak ve ihtişamlı bir çikolata kutusu gibiydi sanki.<br />
<br />
"Her şey" gibi görünenlerin koca bir "Hiç" olduğunu da gördüm, bildiğimi sandıklarımın sadece inanmak istediğim bir yalan olduğunu da. Dost ya da sevgili maskesinin altında düzenbaz bir sahtekar olabileceğini de. Ama çok güzel şeyler de oldu. Mesela yelkenlide fazlalık yapıp hızlanmama engel olan ve bir adım bile ilerlememe izin vermeyen saçmasapan insanları o koca okyanusta bırakıp kendi yoluma gittiğim için kuşlar kadar hafif hissediyorum. Çünkü kendime inanmam gerektiğini ilk kez bu kadar iyi anladım ve insanın en büyük kahramanının bazen yalnızca kendisi olduğunu da.<br />
<br />
İyi ki diyorum uyandım. İyi ki bitmesin istediğim rüyalar bitti ve asıl rüyaya uyandım. Gerçek olandan kaçmanın nasıl bir korkaklık olduğunu ben hatalarımla anladım. Bazı acı gerçeklerin bazı hayallerden daha tatlı olduğunu ben yanılgılarımla anladım. Ama "İyi ki" diyorum! Bu kadar yanmasaydım bu kadar cesurca küllerimden doğmazdım, yenilmeseydim böyle sükunet ve şükürle kendimle barışmazdım, bütün o renkli ve sahte yalanlara inanmasaydım sonunda sade ama çok güzel o gerçekleri anlamazdım. İşte bu yüzden "İyi ki" diyorum!<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-kY9SqywmIM4/VoLOJMJ5zgI/AAAAAAAADmk/6uXmugKKUdI/s1600/14359934039_be5bc5f9c0.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-kY9SqywmIM4/VoLOJMJ5zgI/AAAAAAAADmk/6uXmugKKUdI/s320/14359934039_be5bc5f9c0.jpg" width="320" /></a><br />
Tek başına mücadele ettiğin bir savaştan çıkmış gibi bir yorgunluk hissetmek normal. Çünkü hiç biri bir diğerine benzemeyen 365 başka hikayeyi ardında bırakıyorsun. Her birinde bir başka savaştaydın. Yani savaşlar yalnızca meydanlarda yaşanmıyor, bazı büyük savaşlar insanın kendi hayatında da olabiliyor.<br />
<br />
Ama hepsi bitti işte, hepsi geçti ve bu his en güzeli. Uçmak desen değil, her şeyiyle hissedebiliyorsun olup biteni. Gelip geçenler, başından geçenler rüya mıydı diyorsun ama değil gerçeklerden daha gerçek hepsi de. Ve insan inanamıyor tüm bunlar koca bir insan ömrüne sığabilecekken hepsini de tek bir savaşta yaşamış ve sonunda kazanmışsın. Bu seni aptal bir egoist yapmamış ama şükür ki, geldiğin yeri ve haddini bilecek kadar olgunlaşmışsın mesela ne mutlu ki.<br />
<br />
İçim rahat, vicdanım rahat çünkü kendim olmaktan bir an bile vazgeçmedim. Başkaları gibi olmak gerektiğine inananlara rağmen ben hep kendimdim, tam da ben gibiydim. Zaten bu yüzden hatalarımı ve pişmanlıklarımı da tıpkı şanslı ve mutlu anlarım gibi teşekkürle öpüp başıma koyuyorum şimdi.<br />
<br />
Ve her şeyden sonra, kendini yeni başlangıçlara hiç olmadığın kadar hazır hissetmek kadar güç veren hiç bir şey yok. Ve asıl gücü sadece kendinde bulabileceğini bilmekten vazgeçmemek kadar cesaretlendireni de. İşte ben bu yüzden en çok da 2015'te beni kıran, üzen, bana yalan söyleyen, maskesiyle karşıma dikilen, yolumu kesen, yarı yolda bırakan ve hayal kırıklığım olan insanlara ve yaşanılanlara şükrediyorum. Çünkü onların hiç biri olmasaydı şimdi bu kadar huzurlu ve şükran dolu olamazdım. Yaşadığım son ana kadar kendim olmaktan vazgeçmeyeceğime her zamankinden daha çok inanmazdım. Tıpkı dün gibi bugün de yarın da ben olduğum ve ben olacağım için beni ben yapan her şeye işte bu yüzden teşekkür ederim.<br />
<br />
İyi ki 2015 tam da 2015 gibiydi.<br />
<br />
İyi ki herkes ve her şey tam da olduğu gibiydi.reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-51469644804238747472015-11-12T19:33:00.000+02:002015-11-16T02:03:09.574+02:00Derin bir uykudaydım 26 yaşında uyandım!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-w_viJ7qgMrM/VkR_h419q3I/AAAAAAAADl4/PP7l5pDSONk/s1600/12242219_10153713646294573_897967258_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://3.bp.blogspot.com/-w_viJ7qgMrM/VkR_h419q3I/AAAAAAAADl4/PP7l5pDSONk/s400/12242219_10153713646294573_897967258_n.jpg" width="301" /></a></div>
10 gün sonra bir yaşıma daha gireceğim. 30'a her gün biraz daha yaklaşırken seni bugün sen yapan şeylerin sadece seninle ilgili şeyler olmadığını anlıyorsun.<br />
<br />
Hayatına giren her insanın sana bilmediğin bir şeyi öğretmek için hayatına girdiğini, kahramanı olduğun her hikayenin unuttuğunu sandığın bir şeyi sana hatırlatmak için başından geçtiğini anlıyorsun. Bazı tanışmaları kendimizle tanışmak için yaşıyormuşuz ve bazı vedalar aslında kendimize kavuşmak içinmiş.<br />
<br />
26 yaşına kadar ne oldu nasıl oldu derken her şey su gibi geçip gidiyormuş ama 26'dan sonra sanki ışıklar yanmış, büyük büyük pencereler açılmış, her şeyin üzerindeki tozlar uçup gitmiş ve içeri temiz hava girmiş gibi oluyormuş.<br />
<br />
25 yıl boyunca her şey derin bir uykuymuş ve insan 26 yaşında uyanıyormuş.<br />
<br />
<br />
<div>
<b>Fragman bitti bebeyim, asıl şimdi başlıyor film!</b><br />
<b><br /></b>
Daha önce her şey gözüne karmaşık, anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz gelirken hiç bir şeyin sandığın gibi olmadığını 26 yaşında anlıyorsun. Her şey bir örgü yumağı gibi sırasıyla oluyor. Kafanda yarattığın senaryolarla kendini yormayı, düşünceler içinde kaybolmayı bırakıp yıllarca dalga geçtiğin şeyi yapmaya başlıyorsun: Düz bir insana dönüşüyorsun. Artık her şeyi daha iyi anlıyorsun, insanları tanımaya başlıyorsun ve sonra çok güzel bir şey oluyor: Kendinle tanışıyorsun. Kendini her halinle kabul edip sevmeye başlıyorsun.<br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-YrWU3tbINBM/VkSFfTK0tyI/AAAAAAAADmQ/ks9Y1Lvnp6Y/s1600/12226496_10153713678179573_201721238_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="262" src="http://1.bp.blogspot.com/-YrWU3tbINBM/VkSFfTK0tyI/AAAAAAAADmQ/ks9Y1Lvnp6Y/s320/12226496_10153713678179573_201721238_n.jpg" width="320" /></a>Zor olanı ama en güzel olanı başarıp kendini sevmeye başladıktan sonra inanılmaz güzel bir aydınlanma yaşıyorsun: Gerçeklerden inatla kaçıp olanları ve insanları gözünde büyütmeyi ve görmek istediğin gibi görmeyi bırakıyorsun.<br />
<br />
Artık her şeyi ve herkesi olduğu gibi görmeye başlıyorsun. Olması gereken şeyi olması gereken zamanda olması gerektiği şekilde yapmayı öğreniyorsun. Mesela hayatında olmaması gereken insanların ve durumların artık hayatında yer işgal etmesine izin vermiyorsun. Çünkü kimseye ödeyecek borcun, verecek hesabın olmadığını ve bu yüzden kimsenin saçmasapan egosunu çekemeyeceğini anlıyorsun. Çünkü artık anlıyorsun ki ne onlara, ne de onlarla yaşadıklarına gerek yok. Sonrası ohhh be diye tertemiz bir hafiflik!<br />
<br />
Bir kere en üzeli de Drama Queen'likten emekli oluyorsun ve kendi hayatının kraliçesi gibi hissetmeye başlıyorsun. Çoğu şeyin öyle çok da ciddiye alınacak bir şey olmadığını anlıyorsun. Hayatın her şeyiyle ve her şeye rağmen güzel olduğuna artık emin oluyorsun.<br />
<br />
Evet belki 30 yaşına girmek gibi büyük bir uyanış olmasa bile 10 gün sonra 27 yaşına gireceğimi düşününce 26 yaşın hayatımda çok şeyi öğrendiğim bir dönemeç olduğunu artık daha iyi anlıyorum. Tamam belki 30'a çok az kaldı ama ben artık <i>''Yaşlanıyorum'' </i>demiyorum ve öyle hissetmiyorum. 18 yaşındaki o acemi kızı mesela hiç özlemiyorum. Kendimi tam da kendim gibi ve harika hissediyorum! Oyundaki kötü canavarları, yaratıkları yendiğim için kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!<br />
<br />
26 yaş bitti, tabii bütün o çirkin canavarlar ve savaşlar da. Ve şimdi bu gurur verici ve keyifli zaferi kutlama vakti! </div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-54200005944302382442015-10-07T03:54:00.000+03:002015-10-07T14:13:06.228+03:00Evrenin beni bir hanım teyzeye dönüştürme hikayesi Merhabalar. Şimdi anlatacaklarım biraz sıradan, biraz da sıradışı şeyler. Hazırsanız başlıyoruz!<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-qivqXuGYytg/Vg76y0UUxFI/AAAAAAAADkI/_B3KmOtdUvE/s1600/tumblr_lpncugEqTr1qfk6vyo1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="265" src="http://4.bp.blogspot.com/-qivqXuGYytg/Vg76y0UUxFI/AAAAAAAADkI/_B3KmOtdUvE/s400/tumblr_lpncugEqTr1qfk6vyo1_500.jpg" width="400" /></a>Bundan 8 sene önce, daha liseli ve hayatı yeni yeni tanımaya başlayan ergen bir kızken durduk yere bir şeyler oldu ve o günden itibaren ben artık sıradan biri değildim. Evet belki görünür bir pelerini ya da kanatları olmasa da en az bir süper kahraman kadar süper güçleri olan biriydim: Ben artık bir baldızdım! </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Daha 18-19 yaşındaki bir insan evladına yetişkin bir insan sanıp koca koca teyzelere ait bir ''Baldız'' rozetini alıp yapıştırmıştı hayat. Alnımda ''Baldız'' yazan fosforlu bir post-it'le gezmek gibiydi. Herkes bana baldızmışım gibi bakıyordu resmen. Bu üstün görevi başarıyla tamamlayabilir miyim diye düşünmeye başladım. Başta pek algılayamamış olsam da zaman içerisinde her şeye alıştığımız gibi artık bir ''Baldız'' olduğum gerçeğine de alışmaya başlamıştım, tam böyle baldız baldız hareketlerle filan gerçek bir baldız gibi dolandım durdum ortalarda. Bi kere baldız kelimesini üst üste bir kaç defa söyleyince bile acayip komikken ben artık baldızdım aman Tanrım!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Her neyse sonra gel zaman git zaman.. Dünya dönmeye devam ediyor, zaman geçiyor ve hayat kaldığı yerden devam ediyordu. Baldızlığın tadını daha yeni yeni çıkarmaya başlamışken hayat bu durur mu ''Dur bak sana daha ne sürprizlerim var'' dedi ve 3 yıl önce bir de teyze oldum! Yani evren resmen başka işi gücü yokmuş gibi beni bir hanım teyzeye dönüştürmeye çalışıyordu. Şaka bir yana, varsın ''Teycecim gel otur'' diyerek metrobüslerde yer verilen teyze olayım güzeller güzeli bir yeğene sahip olduğum için her gün şükrediyorum. Bugün ise hayatın bana bir süre önce takdim ettiği yeni görevimden söz edeceğim. Ay çok heyecanlı! ^_^</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Yeni görevine hazır mısın bebeyim?</b></div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-4THsZiYpDMs/Vg763VIwupI/AAAAAAAADkQ/fTgf1GQiFnE/s1600/tumblr_mugomeE6Ao1shhp50o1_400.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-4THsZiYpDMs/Vg763VIwupI/AAAAAAAADkQ/fTgf1GQiFnE/s320/tumblr_mugomeE6Ao1shhp50o1_400.jpg" width="320" /></a></div>
<div>
Uzun yıllar içinde iki önemli hanım teyze rozetimi alnımın akıyla gururlu bir gazi gibi taşırken aylar önce hayat yine karşıma çıktı ve bana şunu dedi ''Hey dostum yeni görevine hazır mısın?''. Karşındaki öyle sıradan biri değil basbaya hayat ve sen de o durumda ''Bi saniye canım ya ben bi diyete başlayıp 5 kilo verip gelicem ok?'' diyemiyorsun. Gözlerimi belertip şaşkınlıkla kekeledim ''E-evet''.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kalbim küt küt atarken yeni bir maceraya başlayacağım için deli gibi heyecanlıydım. Allah'ım lütfen güzel bir şey olsun derken cevap gecikmedi: ''Sen artık bir görümcesin''. Ne? Nasıl ya? Görümce mi? Bi dk ya hani şu bildiğimiz, damadın kız kardeşi olanından mı derken ''Evet gerizekalı evrende kaç tane görümce var!'' dedi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Vay anasını, tıpkı özlü sözlerden bahsedilirken ''Büyük düşünür, ünlü filozof, üstad'' dedikleri gibi beni çağırırken de insanlar artık ''Büyük Baldız, Teyzelerin Şahı, Görümcelerin Hası'' mı diyeceklerdi yani? Vay be şaka maka böyle deyince kulağa havalı geliyor sanki. Maksat aksiyon olsun diye ''007 Görümce'' rozetimi alıp göğsüme taktım ve artık büyük görevime hazırdım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Henüz resmi olarak görümce değilim tabi ama o büyük gün gelmeden önce bir kaç aydır ''Görümcecim'' diyen canım yengem sayesinde göreve hazırlanma şansını yakaladım. Aylardır görümce modu loading oluyor yani anlayacağınız. Bu görev bana verildiği ilk günden beri hayata artık gerçek bir görümce gibi bakmaya başladığımı da inkar edemiycem. Resmi olarak görümce olmama ise çok az bir zaman kaldı: Sadece 18 gün. Vay be 18 gün sonra resmen görümceyim!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şimdi düşünüyorum da, evrenin bütün o beni bir hanım teyzeye dönüştürme çabası her şeye rağmen öyle güzel ki. Tek başına olmadığını, varlığının bir amacı olduğunu ve birilerinin ''Teyzesi, görümcesi, baldızı, halası'' olmanın aslında öyle ''Yaşlanıyorum'' kafasına girecek bir şey olmadığını anlıyorsun bir süre sonra. Hala demişken, eli kulağındadır yakında hala da olur muyum olurum valla. Hayat bu, sağı solu belli olmaz sonuçta. Sonra da ortamlarda ''Baldızlı Teyzeli Görümce Hala Kişisi'' diye çağırırlar artık napalım kısmet :)</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-68740801665496136112015-10-02T03:45:00.000+03:002015-10-02T12:59:25.093+03:00Ne olursan ol yine de gel Sonbahar<a href="http://3.bp.blogspot.com/-fKLg-g8Verg/Vg2v-J1c3-I/AAAAAAAADjo/KoanMPz2K38/s1600/new.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="255" src="http://3.bp.blogspot.com/-fKLg-g8Verg/Vg2v-J1c3-I/AAAAAAAADjo/KoanMPz2K38/s400/new.jpg" width="400" /></a><br />
Hani hep bir şekilde ne yaparsan yap ait olduğun bir mevsim vardır. Kimi çiçekler açıp bahar gelince gerçek mutluluğun bu olduğunu hatırlar, kimi düşen ilk karla birlikte kendine gelir öyle bir manyaktır, kimi Haziran'la birlikte tamam der ''Yaz iyi ki var!''. Ben hep sonbaharcılardan oldum. Belki sonbaharın o sakin, dingin, her haliyle biraz hüzünlü biraz da o hala umudunu kaybetmeyen hallerinden.. Belki hem biraz kırılgan, hem biraz da görmüş geçirmiş bilge biri gibi vakur ve güçlü oluşundan.. Belki de tamamen basit bir sebepten, bir sonbahar akşamında doğduğumdan... Bilmiyorum ama sonbahar bir mevsimden çok daha başka bir şey.<br />
<div>
<span style="text-align: center;"><br /></span></div>
<div>
<span style="text-align: center;">Artık mevsimler şaştı hiç bir mevsim eskisi gibi değil tabi. 2 ay bahar 5 ay yaz derken hiç bir mevsimi şöyle doya doya yaşayamıyoruz ama sonbahar sonunda dün gerçekten geldi. Evet belki tam olarak sonbahar diyemeyiz, sonuçta sonbahar deyince hemen bir kuru ağaçlar sarı yapraklar filan hemen o kafaya giriyoruz ama dün mesela tam bizim o klasik Tumblr kızı moduydu direk. Dün ben eminim ki binlerce kızımız dört bir yanda kahvesini kitabını alıp camın yanına oturup battaniye altında nutella kaşıkladı. Yağmur damlasının cama vurduğu selfieler filan klişeler gırla.</span><br />
<div>
<div>
<br /></div>
<div>
İnsan üzülüyor tabi, her şeyi klişeleştirdiniz iyi hoş da bir sonbaharımız vardı bari onu bıraksaydınız be kardeşim diyorum ama tapusu bende değil bu neyin havası! Neyse işte hazır sonbahar da gelmişken tam o huzurlu hırka halleri, botları çizmeleri giymek filan bütün bunlar bir insanı neden bu kadar mutlu eder bi yandan da bunu sorguluyorum çünkü gerçekten anlamıyorum. Nasıl yani az önce sonbahara aşk nağmeleri yazan sen değil miydin dediğinizi şu an gayet net duyuyorum ama inandığımız şeye öyle körü körüne de bağlanmıyoruz sonuçta, bi oturup sorgulamak da lazım ''Ben buna niye inanıyorum neden seviyorum istiyorum'' diye. Tamam belki sonbahar deyince artık akla sadece Tumblr kızı geliyor ''Ne ekmeğini yediniz şu sonbaharın be kardeşim'' diyor insan filan ama olay sadece bu da değil. Evet tamam insan sevdiği şeyin böyle herkesleşmesini istemez ama sonbahar yani gri, soğuk, bunaltıcı, depresif bir mevsim sonuçta. Böyle bir şeyi hangi akıllı sever lütfen biri bana açıklasın.</div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Daha bebekken evet abartmıyorum daha el kadar bebeyken denize fırlatılıp yüzme öğretilecek kadar denizlerde büyümüş biri olmamı bir kenara bırakacak olursak görür görmez koşup sarılacak kadar sonbahara ayılıp bayılmam ya da bayılmamız bana cidden saçma geliyor. Kafam kadar kazaklar, tiftik tiftik kaşındıran boğazlılar hırkalar botlar giymenin, kim takarsa taksın hiç bir şekilde yakışmayan o çirkin berelerin kaşkolların filan nesi güzel Allah'ın aşkına? Hayır bir de huzurlu hava diyorsun iyi hoş da o rüzgarda föndü maşaydı hiç bir şey kalmaz, yüzüne fır fır esen yağmur damlalarını sileyim derken makyajın bozulur, istediğin kadar kat kat giyinip üşümeyeceksin sansan da hep bir şekilde üşürsün filan. Sadece bunlara taktığımdan değil elbette, öyle yaz gibi püfür püfür telaşsız ve hafif bir mevsim değil onu diyorum. Yoksa yemişim fönü, önemli olan ruhumuz huzurlu olsun. Demek istediğim, sonbahar hiç de öyle filmlerdeki gibi huzurlu, sakin, aman da kafa dinlemelik sessiz yürüyüşler filan öyle bir mevsim değil yani yok öyle bir dünya. Velhasıl.. bunlar hep sorgulamadan inanılmış şeyler. Ama yine de ne olursa olsun hiç bir şey sonbaharın güzelliğini değiştirmiyor bu da bir gerçek.<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-cF3vKT-shAU/Vg3TUKSk6tI/AAAAAAAADj4/mJ1t61nInJI/s1600/3096524.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-cF3vKT-shAU/Vg3TUKSk6tI/AAAAAAAADj4/mJ1t61nInJI/s320/3096524.jpg" width="320" /></a><br />
Diyeceğim o ki bakmayın siz bana, güzeldir sonbahar. Kansızlıktan elleri buz gibi birinin dokunması gibi sürekli içimizi üşütecek kadar soğuk olsa da, kapkaranlık ve baya gece gibi sabahlara uyansak da, hava erken kararıp güneşin batışını izleyemiyor olsak da çılgınca huzurludur sonbahar ve insana sanki hep biraz da kendini hatırlatır. Oturup film izler gibi kendi hayatını izlemek gibidir. Yaz gibi yüzeysel, bahar gibi dengesiz, kış gibi itici değildir. Hep biraz gizemlidir.<br />
<br />
Zaten aslında öyle herkesin sevdiği sıradan, düz, niye sevildiği mantıkla açıklanamayacak şeyleri sevmek de insanı biraz sıradanlaştırır hep.<br />
<br />
Bu yüzden ne olursa olsun hoş geldi sonbahar, iyi ki geldi.</div>
</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-46149435102109877782015-08-06T18:07:00.000+03:002015-08-06T18:22:53.169+03:00Öylesine ama öylesine olmayan bir gündü<a href="http://1.bp.blogspot.com/-9ZoliO7KGpM/VcJsEt5gQEI/AAAAAAAADi4/sLpUUH9ljqs/s1600/Social_Media_Girlfriends_tap_Dance_Vintage2.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="316" src="http://1.bp.blogspot.com/-9ZoliO7KGpM/VcJsEt5gQEI/AAAAAAAADi4/sLpUUH9ljqs/s400/Social_Media_Girlfriends_tap_Dance_Vintage2.jpg" width="400" /></a>Ne zamandır saçmasapan ama gerçek maceralarımı yazmıyordum. Hep maneviyat, hep spiritüel olmaz ki canım sonuçta dimi. E hadi o zaman hazırsan başlıyoruz.<br />
<br />
Günlerden bir gün.. Sıradan bir gündü ya da biz öyle sanıyorduk. Buharı üstünde kaynar suyla dolu mavi bir leğenin içine bırakılmış gibi fışır fışır terlediğimiz bunaltıcı bir yaz günüydü. Mesai bitmiş, kızlarla nerede buluşacağımıza karar vermiş yola çıkmıştık. Dakikalarca süren sıkıcı ve yorucu yol tarifi ve birbirini bulma çabasının ardından sonunda buluşmuştuk.<br />
<br />
Püfür püfür esen tatlı bir cafede zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yemek ve gıybet ikilisinin dibine vurmuştuk. Muhabbetimizin konu yelpazesi öyle bir yelpazeydi ki.. Yeni evli arkadaşımın düğünde başlarına gelenlerden tut, benim içimdeki zibidiyi sakin tutup terbiye ederek kurumsal hayata adapte olma çabama, üniversitedeyken İran kedisi gibi mırıl mırıl olan arkadaşımın yıllar sonra acansta defalarca büyük çıldırıp tüm acans ahalisini ''Tamam tamam sakinleşince gidelim yanına'' diye bir algı yaratan eli maşalı bir account executive'e dönüşmesine kadar, bizim sektörden tut da benim romanı ne zaman çıkaracağıma kadar her şeyi konuştuk.<br />
<br />
İş hayatıydı hayatın koşturmasıydı derken insan en çok da böyle samimi ve gerçek arkadaşların sohbetini özlüyor. Böyle zamanlarda keşke zaman böyle çabuk geçmese bi de keşke bütün zamanlar böyle geçse diye düşündüm, imkansız tabi. Neyse artık buna da şükür napalım.<br />
<br />
<br />
<b>Biz neden böyle değiştik kuzum</b><br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-clT0A4Wjq2U/VcJv71nAM3I/AAAAAAAADjE/ce68v3XHNHM/s1600/474111892.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="242" src="http://1.bp.blogspot.com/-clT0A4Wjq2U/VcJv71nAM3I/AAAAAAAADjE/ce68v3XHNHM/s320/474111892.jpg" width="320" /></a>Saatler geçmiş ve eve dönme vakti gelmişti. Yeni evli arkadaşım eşinin gelip almasını beklerken ışıklara kadar beraber yürüyüp evli olmanın nasıl bir şey olduğunu meraklı meraklı dinliyorduk. 4-5 saatlik sohbet yetmemişti yani. Derken öpüşüp vedalaştık, eşini bekletmez olmazdı. Biz de benim çılgın account executive arkadaşımla nereden gitsek neyle gitsek diye daha eve nasıl gideceğine karar verememiş iki ipsiz sapsız olarak yürümeye karar verdik.<br />
<br />
Yeni evli arkadaşım yanımızdan ayrılınca suratımızdaki ifade şimdi çok daha belirginleşmişti. Tuhaf bir duyguydu bu. Belki yaz akşamı olduğu için öyle bir hüzün gelmişti, belki de biz hüzünlenmek istemiştik. Koca caddede akşam karanlığında yanımızdan geçip giden arabaların gözü acıtan ışıkları yüzümüze her vurduğunda şu an neden yürüyor olduğumuzu hiç sorgulamadan gayet doğal bir şeymiş gibi yürümeye devam ediyorduk. Yürürken kafamız açılmıştı belli ki, konuştukça konuştuk. Ama bu konuşmalar çoğunlukla kendini ve hayatını sorgulama ve masaya yatırma şeklindeydi. Hayat bazı zamanlarda çok daha keskin bir biçimde sorgu odasına alıyor insanı. Neyse ki hala gençtik ve gülecek şeyler vardı. Saçmasapan esprileri yarıştırmaya çalışır gibi yorulana kadar güldük.<br />
<br />
Farkında olmadan epeyce yürümüşüz ama çok iyi geldi. Yürümenin böyle tuhaf bir büyüsü vardır hep. Çoktan bütün hayatını ardında bırakıp bambaşka bir ülkede gözlerini açmışsın gibi sanki. Tabi her şey bu kadar şiirsel değildi, gerçek hayat diye bir şey vardı. Konu dönüp dolaşıp her ay maaşın neden bu kadar çabuk bittiği ve ay sonunu getirme çabamız, hayatımızın şu an nasıl ve neden böyle olduğu gibi birbirinden alakasız konulara gelmişti. Kısa bir zaman önce her şeyi inanmak istediğimiz gibi görüp öyle yaşarken şimdi gerçek hayat çıkıp gelmişti davetsiz misafir gibi. Sadece birkaç yıl önce vizeydi tezdi diye öyle çok da resmi ve ciddi olmayan şeylerle uğraşıp dersi asalım diyen iki üniversiteliyken birbirimize baktık ve bambaşka iki insan gördük. Zaman çok çabuk geçmişti ve hiç bir şey umduğumuz gibi gitmemişti. Şu an hayatımız öyle çok da ummadığımız kadar kötü değilse bile asla başımıza gelmeyecek sandığımız şeyler olmuştu.<br />
<br />
Hayat tam da böyle bir şeymiş. Bir anda yağan yağmur gibi gerçek hayatın ortasına atılmış iki yetişkin olmamızın hüzünlü bir şey olmadığına kendimizi ikna etmeye çalıştık filan ama ı-ıh öyle isteyince olmuyor canım şansına küs. Ne yaparsan yap hayat hep olduğu gibi işte, bazı şeyleri değiştirmeye sadece zamanın gücü yetiyormuş ve zaman bazen çok şeyi değiştiriyormuş.<br />
<br />
Sonra neler oldu neler.. Sonraki yazıda :)reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-11791146707249975132015-07-30T15:04:00.001+03:002015-07-30T15:18:13.062+03:00Düşünmeden yaşamaya övgü<a href="http://4.bp.blogspot.com/-Njmg-wuGEY4/VboO0X_TCbI/AAAAAAAADh8/nGzFBVtxA6g/s1600/large.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-Njmg-wuGEY4/VboO0X_TCbI/AAAAAAAADh8/nGzFBVtxA6g/s320/large.jpg" width="309" /></a>Neden diye soruyor insan, neden öylece yaşamak dururken düşünürüz hiç yorulmadan. Bir şeyleri yaşarken sebebini, gerekçelerini, mazeret ve bahanelerini sorgulamak hiç sıkılmadan. Çünkü her şeyin bir nedeni, nasılı ve sonucu olmalı laneti takılmış bir kere peşimize.<br />
<br />
Yaşadığımız şeyleri oyun hamuru gibi kendi istediğimiz şekle getirmeye çalışıyoruz. Yaşadığımız şeylerin artık bizim olduğunu öyle inatçı bir tavırla sahipleniyoruz ki, o şeyin artık nasıl olması gerektiğine ancak biz karar veririz sanıyoruz. Oysa her şey hep tam da kendisi gibi ve öyle olmaya da devam edecek.<br />
<br />
İnsan çoğu kez kendini bile değiştiremiyorken bir şeyleri değiştirmek için çabalamak, hayatın bize verdiği şeklini beğenmeyip sürekli düşünerek onu bukalemun gibi kendimize benzetmeye çalışmak en çok da yel değirmenleriyle savaşmak gibi. Ama bugüne dek olanlar bundan sonra da olacak sanmak da en büyük yanılgı sanki. Daha önce defalarca kırılmış olman, şimdi yine kırılacağın kuralını yaratmıyor mesela. Hayat aslında sadece kendi için kurallar koyuyor, yoksa ne yapsın senin benim fani hayatlarımızdaki tozdan da küçük derdi. Daha önce defalarca yanlış adamlar/kadınlar sevmiş olman, şimdi yine yanlış birini sevdiğin ya da seveceğin kuralını da doğurmuyor. Hem matematik sorusu gibi yaşanmaz ki sevgi, 3 yanlış kadın 1 doğru kadını götüremez götürmemeli.<br />
<br />
<br />
<b>Kendini ''Şimdi''nin kollarına bırakmak</b><br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-fG7w9NqRmSg/VboRHQnLagI/AAAAAAAADiI/1bZYph3Ap0Y/s1600/large%2B%25281%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-fG7w9NqRmSg/VboRHQnLagI/AAAAAAAADiI/1bZYph3Ap0Y/s320/large%2B%25281%2529.jpg" width="269" /></a>Hep merak etmişimdir sadece şimdiyi yaşayan ''şimdi'' ve tam da ''şu anda'' olan insanlar bunu nasıl yapıyorlar diye. Çünkü öyle insanlar bana hep böyle ütopik, Dali tablosundaki garip bir yaratık gibi gelmiştir.<br />
<br />
''Asla öyle olamayacağım'' diye yıllarca hüzünlü bir şekilde ve hayranlıkla iç çekerek düşünüp durdum öyle olmayı. Kafanda dünün yorgunluğu, yarının sorgusu olmadan. Dünün ve yarının seni iki parçaya bölüp her birini kendilerine alıp bir bilinmeze gitmelerine öylece seyirci kalmak hiç de güzel bir şey değil çünkü. Aslında onlara bu hakkı veren de yine biz kendimiziz. Dün de benim yarın da diyerek açıkça üzerimizde söz sahibi olmalarına izin veriyoruz. Bir süredir hatta belki de çok yeni, bunu denemeye çalışıyorum. Sadece ''şimdi''ye sahip çıkmayı yani.<br />
<br />
Düşünmek, ancak bir değişim hatta iyi bir değişim yaratabiliyorsa güzelmiş bunu anladım. Ama duygularla yaşanan bir durumun ortasındaki bir düşünmek değil bu. Yaşadığın şeyin o an içindeyken düşünmek, attığın topun kaleden sekip kafana çarpıp ufuklara gitmesi gibi bir şey. Sadece an'a değil kendine zarar verdiğinin farkında olmadan kendini kandırmak ve oyundan atılmak gibi. Çok düşünüyoruz. Şimdi'yi öpmenin güzelliği dururken gözlerimizi kapatıp karşımızdakini Dün ve Yarın diye hayal edip Şimdi'ye ihanet ediyoruz.<br />
<br />
Böyle söyleyince ne üzücü değil mi? Ama tam da bunu yaptığımızı anladığımızda, kendimize bir dürbünle uzaklardan bakmak yerine biraz daha yaklaşıp gözlerimizi sonuna kadar açıp baksak ne güzel olur. Bunu değiştirmeyi başarabileceğimizi düşünmek de gelir ardından. Neden olmasın ki?reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-81861353173068339102015-07-10T15:11:00.000+03:002015-07-13T14:11:13.815+03:00içindeki 'seni' sevmek<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-U2mI4tDjESM/VZ-ICuxO4ZI/AAAAAAAADhk/fhz2XHgrsAM/s1600/Illustration.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-U2mI4tDjESM/VZ-ICuxO4ZI/AAAAAAAADhk/fhz2XHgrsAM/s400/Illustration.jpg" width="307" /></a>Son zamanlarda fazlasıyla dikkatimi çeken bir şey var. Bilmiyorum
siz de dikkat ettiniz mi ama farkında mısınız artık hiç kimse ‘‘içinden geldiği
gibi’’ değil. </div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Nasıl yani, şöyle ki: Mesela şu an içinden, içini tatlı tatlı
heyecanlandıran birini aramak geçiyor. Sesini unutmak istemiyorsun çünkü. E ara
o zaman? İşte burada neon bir lamba gibi HAYIR kelimesi yanıp sönüyor ve fonda
da yarışmacı kaybedince çalan DIITTT!<br />
<br />
Peki sence neden? Bence aslında genelleme
yapamayacak kadar çook sebebi var ne yazık ki.</div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Mesela muhtemel sebepleri sayacak olursak: <o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<b>1. </b>Kahramanımız pek tabii çekingen biri olabilir. Yani ne bileyim içinden
gelenleri öyle pat diye yapamayan biridir. Bu yüzden içindeki ses hemen
bahaneler üretir: <i>‘‘Neyse dur zaten çok işim var sonra ararım’’</i>. Bi kere
sevmekten büyük ve güzel iş olabilir mi?<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<b>2. </b>Kendini fazlasıyla ciddiye alan biri olabilir. Egosu boyundan
büyük tipler vardır ya hani. Zaman zaman o devasa egosu kendisini bile
ezebilir, öyle beslemiş büyütmüştür onu. Yani der ki <i>‘'Aman canım ne arıycam,
öyle ilk günden aranır mıymış hiç. O arasın.’’</i> Bak seennn.. Sonra da derler ki
neden yalnızım. Ve dikkat et böyle tipler genelde yalnızdır da. İçinizdeki
egoyu değil sevgiyi büyütün der geçerim.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<b>3.</b> Fazla mantıklı biridir. Deliler gibi sevse bile (ki bu kişilerin öyle çok deliler gibi sevdiğini de düşünmüyorum) böyle yukarıdan
yukarıdan soğukkanlı gözlerle etrafı inceler, insanları süzer, yaptığı en ufak
harekette mantıklı olmak için kendini parçalar, attığı her adımın mükemmel
olmasını ister. Yani kısaca sanır ki bu hayat öyle her noktasıyla
planlanabilir, her an mantıklı olunabilir bir matematik sorusudur. Her şey onun için denklemler, formüllerdir. Oysa fena halde
yanılır. Sevgi diyoruz sevgi, bunun sağlaması denklemi mi olurmuş canım.<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-kvPgpCtaXNM/VZ-Hq3cnv4I/AAAAAAAADhc/2T34ghkpazE/s1600/Noodle_Yoda_8.5_11_sm.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://4.bp.blogspot.com/-kvPgpCtaXNM/VZ-Hq3cnv4I/AAAAAAAADhc/2T34ghkpazE/s400/Noodle_Yoda_8.5_11_sm.jpg" width="308" /></a><b>4. </b>Ve tabii ki ve elbette içinden geleni içinden geldiği gibi yaşayan
gerçek faniler vardır. <i>‘‘Şimdi bunu yapsam ne anlar şu an şunu yaparsam ne söyler’’</i> diye düşünmeden yapar. Çünkü bilir, içinden gelen sesi sevmek gerekir.<br />
<br />
Çünkü içindeki ses de sensin, aslında o senin kendin.<br />
Yani aslında içindeki sesi sevmek içindeki 'seni' sevmek demektir. Kasmalar, kendini ağırdan almalar
bence tamamen içindeki sesi sevmemekle ilgilidir. Ne bileyim kimi o ses
konuştukça rahatsız olur tüyleri ürperir duymazdan gelir, bir başkası o sesi ne
zaman duysa sevinçten delirir.<br />
<br />
Bu biraz da insanın kendisiyle ilgilidir. Ve zaman
içerisinde o sesi tanımak, onu ve neden öyle davrandığını anlamak ve sonunda
onunla barışmakla ilgilidir. Hem bence o ses bir yabancı değil, insanın jr hali.
Hatta belki çocuk görünümlü bilge biri. Ve hatta bence o Usta Yoda’nın ta
kendisi.<br />
<o:p></o:p></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
Ne dersiniz, sizce de harika bir fikir değil mi? :)</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-9558253239331663472015-06-29T10:40:00.000+03:002015-06-29T12:24:36.974+03:00Her şey bazen bir kamikaze<a href="http://3.bp.blogspot.com/-djMy92uAADY/VZDwBVZuoLI/AAAAAAAADgA/QUBysUEmZls/s1600/e3ce8cd7b494c7aeb71f47d2a14ca80c.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-djMy92uAADY/VZDwBVZuoLI/AAAAAAAADgA/QUBysUEmZls/s320/e3ce8cd7b494c7aeb71f47d2a14ca80c.jpg" width="240" /></a>Bir durup baktığında, her şey bazen bir kamikaze gibi hissettirir.<br />
<br />
<div>
Hayat akıp giderken geçmişte yaşadıklarına uzaklardan, çok yukarılardan bakarsın sanki sen yaşamamışsın gibi. Geçmişindeki insanlar iki parmağının arasında gibidir, hiç karşılaşmamışsın gibi.<br />
<br />
Başını eğip aşağıda minicik noktalar olan eski dostlar, eski aşklar ve tanıdıkları görür şaşarsın. Hepsi şimdi başka başka yerlerde, başka hikayeler içinde. Hiç tanışmamışsınız sanki. Orada öylece duran geçmişini izlemek başını döndürür sonra. Çünkü hala bir yolculuktur yaşadığın.<br />
Bir kamikazedir çünkü hayat.<br />
<br />
Bazen geçmişine çok yakın olursun, bazen çok uzaklarda.<br />
Tam hepsini unutup yola devam ettim sanırken yeniden yüzleşirsin<br />
onunla ya da artık yeni hayatıyla yeni biri olduğunu hatırlatır zaman yeniden sana.<br />
<br />
<br />
<b>Birlikte uçmak gökyüzünde</b><br />
<br />
Dedim ya hayat bazen tam bir kamikaze! Heyecanlıdır bazen, nefes nefese kalırsın. Gözlerin yuvalarından çıkacakmış gibi şaşırırsın. Ama bazen hiç korkmazsın. Hafif bir ürpertiyle kendini rüzgarın kollarına bıraktığında yaşadığın hafifliği hiç bir şeye değişmezsin. Bilirsin, artık hiç bir şeyi düşünmeden yalnızca o anda ve kalbinde olanla kendini rüzgara bıraktığında uçmak gibidir yaşamak.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-vzfBG-Eti0k/VZDxyaKOGhI/AAAAAAAADgM/i3DcrljxdnE/s1600/lunapark.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="216" src="http://2.bp.blogspot.com/-vzfBG-Eti0k/VZDxyaKOGhI/AAAAAAAADgM/i3DcrljxdnE/s400/lunapark.jpg" width="400" /></a>Bir kamikaze olan hayatta kimin elini tuttuğun da önemlidir aslında. Biraz korkuyorsan mesela, korkundan zerre bırakmayacak kadar sana güven verecek biri olmalı yanında. Bu kişi bazen senin seçimin, bazense kaderin.<br />
<br />
Seninle birlikte cesaretle gökyüzüne çıkmaya kendini bırakan, seninle birlikte korkusuzca kanatlanan biri olmalı yanında. Ellerini tutmaktan bir an olsun yorulmayan. Mutluluğun onun da yüzünde güller gibi gülümseler açmalı, gücünü kaybedip yorulduğunda dünyaları yenecek kadar güçlü olduğunu sana hatırlatan ve her yeni başlangıçta yeniden ilham verip yanında kalan. Belki sadece varlığıyla bile en büyük ilhamın olan.<br />
<br />
Çünkü bilirsin, bazen bir kamikaze olan hayatta kim ne derse desin tek başına uçmak istemezsin. Uçmak, kalbini de uçuran biri yanındaysa güzeldir. Kamikazeden aşağıdaki, şimdi çok uzaktaki geçmişine ve eski sen'e bakarken şimdiye şükretmenin en güzel yolu bazen o yanındaki güzel gülümsemedir çünkü.<br />
<br />
Bu yüzden siz siz olun, kalbi de yüzündeki gülümseme gibi güzel insanlar biriktirin. En önemlisi, elinizden tutacak o güzel gülümsemeli kişiyi bulun ve hiç kaybetmeyin. Çünkü birlikte bulutlarda olmak en güzeli, biriyle birlikte uçmak gibi kendini rüzgara bırakmak en şahanesi.</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-29087572293371829922015-06-14T03:15:00.000+03:002015-06-14T06:06:05.731+03:00Hayat dediğin teşekkür etmek demek biraz<a href="http://3.bp.blogspot.com/-YsenSSbc-dA/VXzGK1qK7HI/AAAAAAAADfk/05UAmW0vYt0/s1600/ecb5bf501af5f583031942e7b6cf2eac.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-YsenSSbc-dA/VXzGK1qK7HI/AAAAAAAADfk/05UAmW0vYt0/s320/ecb5bf501af5f583031942e7b6cf2eac.jpg" width="320" /></a>Şimdi sana söyleyeceklerim belki sana içi boş birer zırvalık gibi gelecek, belki biraz anlamlı. Her ne düşünürsen düşün, tıpkı hayatta her şeye olduğu gibi bu yazıya da şans ver derim.<br />
<br />
Bugüne kadar aldığın tüm yanlış kararlar, kalbinle inanıp gittiğin yollar, sevdiğin yanlış kadınlar/adamlar... Denemekten yorulanımız da oldu, ruhundaki üst üste yamalar halindeki yara bantlarına aldanmayıp denemekten vazgeçmeyenlerimiz de. Kimimiz yaşadıklarının etkisiyle hüzün sarhoşluğu yaşadı, belki de hüznüne bağımlı oldu da bir daha mutlu olamam sandı. Kimimiz yaşadıklarından dersler aldı, evet bazı şeylere üzüldü ama hiç değilse artık hayatı anladı. Kimimiz her şeyi sevdi, kendisini üzenleri bile çünkü sevmenin kendisini sevdi. Sen bunlardan hangisi oldun hiç düşündün mü?<br />
<br />
Bugüne kadar aldığın tüm yanlış kararlar, kalbinle inanıp gittiğin yollar, sevdiğin yanlış kadınlar/adamlar... Bak, hangisi sonsuza kadar sürdü? Hala düşünüp üzülüyor olman hiç bir şeyi değiştirmiyor, onlar için iyi veya kötü hala bir şeyler hissediyor olman hayatının son gününe kadar hatırlayacağın anlamına da gelmiyor. Boşver aldığın karar yanlış bir karar olmuş olsun, unut gittiğin o yanlış yolları ve bırak anlamasın sevdiğini o yanlış kadın/adam onu ne kadar sevdiğini.. Bırak değerini bilmiyor olsun değer verdiğin insanlar, umursamayı bırak seni umursadığını sandığın ama aslında hiç umursamayanları.. Neyi değiştirecek, hiç değişmeyecek insanları iyilikle ve sevgiyle değiştirmeyi istemek? Onlar değişmek istemedikten sonra. Çünkü iyi insanlar olduğu kadar iyiliğe inanmak istemeyen insanlar da var bu hayatta.<br />
<br />
Düşün mesela, tatlı mı tatlı yaz çıktı geldi bak. Evet belki biraz fazla sıcak olacak, nemi trafiği işi gücü stresi... Ama gideceğin tatilleri düşün, denizleri, sıcak kumları ve serin akşamüzerlerini. Şu an yeni yıkanmış bir balkon gibi tenhaysa kalbin yeniden seveceksin belki de. Biri varsa o kalpte, o da seni sevecek ya da seviyor belki de. İşte her şey, işte hayat tam da böyle kusurlu bir kusursuzluktayken seni artık ne üzebilir? Giden gitti, yaşadın bitti seni daha ne kadar üzebilir?<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-nu_fsWxmIEw/VXzGhMvJMzI/AAAAAAAADfs/J6fhHx_q_5A/s1600/11412443_490634871083501_8788026646859208856_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-nu_fsWxmIEw/VXzGhMvJMzI/AAAAAAAADfs/J6fhHx_q_5A/s320/11412443_490634871083501_8788026646859208856_n.jpg" width="246" /></a>Başımıza gelen güzelliklerin bir anlamı olduğu gibi, acılarımızın ayrılıklarımızın karanlıklarımızın da öğrettikleri çok şey var. Yüzün daha güzel artık, belki de ağladığın için ardından yanlış kararların yanlış kadınların/adamların. Gizlemeye çalışsan da içini kemirip duran pişmanlıklar zaman zaman derin bir iç çekmenin sebebi olsa da, dolu dolu yaşadın işte ne güzel. Belki içini dökemezdin defterlere kağıtlara öyle güzel öyle anlamlı, şarkıları öyle içli ve samimi söyleyemezdin, insanlara artık anlayan gözlerle bakamazdın.. Seni onu sevdiğin gibi sevmediyse bu onun yenilgisi olmuştur, bir daha senin onu sevdiğin gibi sevileceği ne malum. Ne var yani hala hatalar yapıyorsan ''Hiç akıllanmadım, bir türlü dersimi alamadım, yine başa döndüm bir adım ileri atamadım'' düşüncesi sadece senin kuruntun yani. Ne güzel işte hala hatalar yapabilecek kadar bağlısın hayata, her şeyinle hayattasın hala. Devam ediyorsun yola, yerinde saymıyorsun yani aslında.<br />
<br />
Yanisi şu ki sevgili dostum.. Sadece güzel şeyleri sevince değil, acıtan şeyleri de sevebilmeyi denediğinde ve hatalar yapmaya devam etmenin yaşamak demek olduğunu anladığında başlıyor asıl hikaye. Ve belki de işte o zaman anlamlanıyor hayat dediğin şey.<br />
<br />
İşte bu yüzden... Unut bir zamanlar unutmam dediklerini, bir kağıdı buruşturup atar gibi fırlatıp at keşkelerini, üzülmek yerine anla ve yoluna devam et ve tıpkı eski seni bıraktığın gibi ardında bırak bitmiş hikayelerini. Unutma, hayat sen onu gerçekten yaşadığında hayat ve ona verdiği her şey için teşekkür etmeye başladığında işte o zaman hayat gibi hayat!reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-26301805940651072752015-05-28T22:23:00.000+03:002015-05-28T22:27:44.271+03:00Hadi gel dertleşelim biraz seninle<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-5mEuN0w6GSs/VWYpHVw4n2I/AAAAAAAADfE/ebOvt_h9Q_M/s1600/sk_spec_illustration_01_2000.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="222" src="http://3.bp.blogspot.com/-5mEuN0w6GSs/VWYpHVw4n2I/AAAAAAAADfE/ebOvt_h9Q_M/s400/sk_spec_illustration_01_2000.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;">Sevgili
dostum hoşgeldin. Günün nasıl geçti? Her şey yolundadır umarım. Ben de nolsun işte.. hayat, yaşamak filan. </span><span style="font-family: Georgia, serif;">Bugün biraz dertleşir gibi konuşmak istedim seninle. Arkana yaslan ve bu sözlerimi bir dosttan dinler gibi oku olur mu?</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span><span style="font-family: Georgia, serif;">Hiç fark
ettin mi? Biz her şeyi erteliyoruz. Sabah çılgınca çalan alarmı, öğleden sonra
bir şeyler atıştırmayı, günün herhangi bir saatinde sesini duysan sana dünyaları yenecek kadar güç verecek birini aramayı, akşam eve dönerken hiç tanımadığımız bir çocuğa sevdiği
çikolatayı almayı, uyurken unutmayı... </span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span><span style="font-family: Georgia, serif;">Hep erteliyoruz. İşin kötüsü neleri
ertelediğimizi, neden ertelediğimizi ve nereye kadar erteleyeceğimizi de
bilmiyoruz. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"> </span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;">Hiç
düşündün mü? Bazen tıpkı hayatı tanıyamadığın gibi kendini de tanıyamıyorsun.
Çok yürümüş, bazen epey üzülmüş, bazen daha önce hiç kırılmamış gibi
kahkahalarla gülmüşsün. Kimler kimlerle tanışmış, birileriyle yolların
kesişmiş, birileri seni delmiş geçmiş en hırçın matkaplar gibi ve birileri seni
gerçekten sevmiş. Yaşın yavaaaş yavaş ilerlemiş, kimileri seni artık koca bir
yetişkin gibi bilmiş, kimilerininse gözünde hala küçücük bir çocuksun mesela. </span><br />
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, serif;">Hiç aklına getirdin mi? Çocukken her şeyi hemen o an isteyen sen, büyüyünce neden böyle erteler oldun? Artık çok sevdiğin herhangi bir şey bile seni artık eskisi gibi heyecanlandırmıyor değil mi? Ve sen de erteliyorsun nasılsa şu an şaşırtmıyor diye. Ama hatırla o heyecanlı çocuk sendin, şu an bu yazıyı okuyan da sensin.</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-HSRvi-j4pBY/VWYslQckF-I/AAAAAAAADfQ/_71rQeZ06sg/s1600/9892f3be03e063068c723db9d90ea229.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-HSRvi-j4pBY/VWYslQckF-I/AAAAAAAADfQ/_71rQeZ06sg/s320/9892f3be03e063068c723db9d90ea229.jpg" width="227" /></a><span style="font-family: Georgia, serif;"></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Peki hiç anladın mı? Erteliyorsun güzel dostum, farkında olmadan basbaya erteliyorsun. </span><br />
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, serif;">Bu yazı biraz olsun fark edebilmene yardım ederse mutlu olacağım. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"> Çünkü hayat ertelenebilecek bir şey değil, çünkü hayat ertelemeyi hiç mi hiç hak etmiyor.</span></div>
<br />
<span style="font-family: Georgia, serif;">Seni üzen şeyleri bilmiyorum, neler seni deliler gibi mutlu eder ya da nasıl
birisin hiç bilmiyorum ama emin olduğum bir şey var. Sen de tıpkı benim gibi,
köşedeki bakkal ya da baban gibi, sen de tıpkı hepimiz gibi erteliyorsun.<span class="apple-converted-space"> </span></span><br />
<br />
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;">Erteleme.</span><br />
<span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, serif;">Kendini, hayata şükretmeyi
ve sevmeyi erteleme. </span><span style="font-family: Georgia, serif;"> </span><span style="font-family: Georgia, serif;"><br /></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span style="font-family: Georgia, serif;">Ve sana
bir sır vereyim mi? Her şey yoluna girecek merak etme, yeter ki sen erteleme.</span></div>
<h2 style="height: 0px;">
</h2>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-9686487532401406312015-05-02T23:33:00.000+03:002015-05-02T23:33:13.517+03:00Teyzeler halalar birleşin! <a href="http://4.bp.blogspot.com/-bZ70Wan1fp4/VT6z2Izbd5I/AAAAAAAADeI/5qavjQCIiow/s1600/ls.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-bZ70Wan1fp4/VT6z2Izbd5I/AAAAAAAADeI/5qavjQCIiow/s1600/ls.jpg" height="320" width="320" /></a>Merhaba sevgili dostum. Şimdi okuyacağın yazıdaki her şey gerçektir. Bu yüzden atacağın kahkahaların % 100 organik ve de orijinal olmasını çok rica edicem. Öhöm, hazır mısın?<br />
<br />
2 yıl 45 gündür ben o eski ben değilim ve 2 yıl 45 gündür hiç bir şey eskisi gibi değil. Çünkü 2 yıl 45 gündür ben bir teyzeyim! Yani bu mısraları 775 günlük bir teyze yazıyor boru değil!<br />
<br />
Teyzeler, halalar, dayılar ve de amcalar, kemerlerinizi bağlamayın çünkü uçacağız! \o/<br />
<br />
<br />
<b>Açılın ben teyzeyim!</b><br />
<br />
Bir yaştan sonra etrafında her gün yeni yeni minik insanlar görmeye başlıyorsun. Ve bu öyle bir tür ki, her gün yenileri geliyor her gün! Hayır herhangi bir bilim kurgu filmi değil bu, gerçek. Bu, hayatın ta kendisi. O minik insanlar kimler mi? Senin yeğenler ya da arkadaşlarının çocukları. Ve bütün bunlar bir anda oluveriyor. Bıraksan hala çocukça hareketler yapacak kadar büyüyememiş ya da büyümek istememiş biriyken sen, günün birinde el kadar bebe kalkıp sana ''Teyze'' diyor ve olduğun yerde kalıyorsun. Küfretse bu kadar koymaz! Çünkü birinin sana teyze, dayı, hala ya da amca demesi ''Ulan az akıllı ol kaç yaşına geldin yaşından başından utan'' demek oluyor. Kısaca ''İnsan ol be kardeşim!'' diyor yani. Bir çeşit ''Allah belanı versin'' işte. Ölsek daha iyi tövbe tövbe. Gerçi benim yeğen bana teyze demiyor direk ismimle çağırıyor ve bu durum 2 buçuk yıldır hala istisnasız her defasında beni güldürüyor ama teyze demesinden iyidir işte ne güzel! Oh be en azından buradan yırttım!<br />
<br />
Şöyle bir dönüp bakıyorum da.. Evlenip çocuk çocuğa karışmayan arkadaşım kalmadı bu artık klasik bir şey. Tamam belki bir kaç tane kaldı ama lütfen yani şurada ağız tadıyla tümevarım yaptırmıyorsunuz çok rica edicem. Neyse işte bütün bu çoluk çombalaklı arkadaşlarım artık öyle bir aşamaya geldiler ki, maşallah yakında torunlarının fotolarını filan layklayacağım diye korkuyorum öyle hızlı ve de hırslılar yani! Ne ara tanışıp samanlık seyran diyerek anlaşıp sonra da aynı hızla nikahı basıp bi de üstüne çoluk çocuğa karışıyorlar gerçekten hala anlayamıyorum ben. Evrenin sırrı bence bu ve bizim bunu çözmemiz gerek sevgili dostum. Hayır madem bunları yapıyorsunuz bizi niye teyze, hala, amca, dayı yapıyorsunuz? Kendi başınıza evlenip barklanamıyor musunuz güzel kardeşim, işin içinde bir teyze hala amca olmadan yuva kuramıyor musunuz? Olacak iş mi yani? Hayır evlenen barklanan sensin, bensiz olmuyor mu evlilik kurumu? Durduk yere hoop diye 25 yaş yaşlanıyorum ve bunda benim hiç bir rızam ya da imzam yok DÜPEDÜZ DOLANDIRILMAK derim ben buna!<br />
<br />
<br />
<b>Hayata teyze gibi bakmak</b><br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-cSVMqH-Rcbk/VUQXXUHFGrI/AAAAAAAADew/MeThIiyaAr4/s1600/huge.1.8553.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-cSVMqH-Rcbk/VUQXXUHFGrI/AAAAAAAADew/MeThIiyaAr4/s1600/huge.1.8553.JPG" height="293" width="320" /></a>İşin garibi, o ''Künye'' bir kere yapıştı mı üstüne, hoop hemen öyle davranmaya başlıyor insan. Noluyoo diyorsun, ben artık bir teyzeyim teyzeler böyle davranmaz napıyorum ben filan diyorsun. Kafanın üstünde o saniyede teyze topuzu çıkıveriyor, sağ kolunda koltuk altına yerleştirdiğin minik bir çanta, boynunda yakın gözlükleri filan. Kim görse ''Tamam ya teyze bu'' diyebilir rahatça, çünkü senin artık teyzeden başka bir pozisyonun yok bu hayatta.<br />
<br />
Bir de artık öyle bir nesil geliyor ki peşimizden.. Bıraksan seni beni bir punduna getirip binbir üç kağıtla ayakta kandırır gider. Çünkü teknolojiyle göbek bağından bağlı doğup sosyal medya emziriyorlar. O eski teyzeler halalar dayılar olmadığı gibi o eski yeğenler de yok anlayacağın. Misal, eskiden teyze dediğinde yukarıda betimlediğim gibi bir hanım ablayı gösterirdin, şimdi önüne gelen teyze oluyor o eski ağırlığı filan kalmadı yani. En önemlisi de bu teyzeler halalar amcalar yeğenlerinden daha çocuklar. Dünya tersine döndü bildiğin. Düşünsene artık çocuklar yetişkin gibi, yetişkinler de çocuk gibi. Kaç kez salakça bir şey yaptığımda yeğenimin bana koca bir insan gibi yargılayan gözlerle baktığını bilirim. Konuşmasına gerek bile yok yani, tek bakış yetiyor! Tek bakışıyla ''Allah canını almasın teyze!'' deyip gidiyor en cool afrası tafrasıyla.<br />
<br />
Velhasıl... İşin şakası bir yana, abartıyor gibi görünüyor olabilirim ama isminin yanına günün birinde teyze, hala, amca filan gelince bunların hiç birinin abartı olmadığını anlıyorsun. Bambaşka duygular yaşıyorsun, artık bambaşka biri oluyorsun. Teyzeyim olm ben daha nolsun?<br />
<br />
<br />
<br />
PS. Canım yeğenim, iyi ki teyze yaptın beni. Teşekkür ederim :)reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-43489457385951257192015-04-19T17:49:00.000+03:002015-04-19T18:11:57.818+03:00Hayat bazen tam PMS!Selamm! Nasılsın tatlı insan? Beni sorarsan, az önce baktım 8 ay olmuş. Neden yazmadım bunca zaman, inan ben de bilmiyorum. Hayat işte, oluyor öyle bazen. Neler neler oldu anlatsam bloglar yetmez. Her neyse buradayım işte, yazıcam artık. O zaman napıyoruz? Hazırsan kaldığımız yerden devam ediyoruz! :)<br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-nqMnF1Ekwa0/VTO5ZG1Vo6I/AAAAAAAADdo/76uphSRhUK0/s1600/pms-be-afraid-very-afraid-funny-retro-poster.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-nqMnF1Ekwa0/VTO5ZG1Vo6I/AAAAAAAADdo/76uphSRhUK0/s1600/pms-be-afraid-very-afraid-funny-retro-poster.jpg" height="400" width="275" /></a>Bugün anlatacaklarım hepimizin başına gelebilecek türden. Başlıktan anlamışsındır zaten ama dilersen minik bir giriş yapayım. Hani hayatında bir gün bir dönem gelir. Her şey saçma sapan bir şekilde ters gidiyordur, neye elini atsan tam bir fiyasko, hiç bir konuda 1-0 olan skoru değiştirmeye gücün yetmez berabere kalmaya bile razısındır oysa ama yok. Madem şu an hiç bir şey yolunda gitmiyor deyip istemsizce geçmişe gider kafa. Eski işler, eski aşklar, eski dostlar ve dostluklar... Düşünür durursun, düşünmek sana bir şey kazandırmaz bunu sen de bilirsin ama kendine engel olamazsın işte. İnsan boşluktayken yapar normaldir, çok üstelememek gerek elbet geçecek. Düşünürken bazen içinde ufak bir pişmanlık olur ama onları yapan ve yaşayan sendin ve sonunda neler neler öğrendin diye olgun bir duyguyla konuyu kapatırsın.<br />
Tabi her zaman bu kadar olgun olmazsın, insanız sonuçta. Bütün o alışamama, kendini mağdur olduğuna inandırma ve pişmanlık durumundan sonra artık öfke aşamasına geçersin. Zehri atma aşaması da diyebiliriz buna, çünkü başlarda deliler gibi üzüldüğün konu ya da kişiyi artık çok yaratıcı küfürlerle anımsar ve bir güzel yok saymaya ve bir süre sonra artık hatırlamamaya başlarsın. Hayat böyledir çünkü, hiç bir şey sonsuz değildir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-Qp-GVhoT7q4/VTO9O9N6wII/AAAAAAAADd0/dBoWnVmCTas/s1600/bc3a5b05ed46c204fe61278bf0ae0f74.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-Qp-GVhoT7q4/VTO9O9N6wII/AAAAAAAADd0/dBoWnVmCTas/s1600/bc3a5b05ed46c204fe61278bf0ae0f74.jpg" height="320" width="230" /></a></div>
<br />
Bunlarla bitse iyi. Keşke her şey bunlarla kalsa ama sarpa saran şey sadece için değildir, dışının da altta kalır yanı yoktur. Bu dönemin en önemli belirtisi, kendini asla beğenmezsin. Aynada gördüğün insanı tanımak dahi istemezsin. Hiç bir şekilde güzel/yakışıklı bulmazsın kendini. ''Markette gördüğüm kızınki kadar güzel dudaklarım neden yok, neden dün cafedeki garson çocuk gibi yakışıklı değilim be kardeşim, Allah canını almasın o nasıl çirkin bir surat git gözüm görmesin seni'' diye bu sefer de kendine küfredersin.<br />
<br />
Ne giysen yakışmaz, elini kolunu nereye atacağını bilmez, aldığı kiloları nasıl vereceğini düşünme zahmetine girmeyen hatta artık umursamayan biri olup çıkarsın. Depresyon değildir aslında tam olarak ''Ne ölcem be, beni üzenler ölsün'' dersin çünkü. Depresyonda olan adam bunu der mi Allah aşkına. Yani kısaca sen depresyonda filan değilsin güzel kardeşim, bu ''Hayatının PMS Dönemi''.<br />
<br />
<br />
<b>Sonsuza kadar süren PMS yoktur</b><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-rZy4cTiHsiI/VTO3_z_ItfI/AAAAAAAADdc/XX-F2tamXk0/s1600/huge.9.45936.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-rZy4cTiHsiI/VTO3_z_ItfI/AAAAAAAADdc/XX-F2tamXk0/s1600/huge.9.45936.JPG" height="253" width="320" /></a></div>
Şimdi bu kadar Pms filan diyoruz ama bunu sadece biz yaşamıyoruz tabii ki. Bal gibi erkekler de yaşıyor. Sen kadın o kadın, evlerden ırak. Hatta bazı erkekler abartıp hayatı boyunca Pms döneminden çıkamıyor ayrı mevzu. Az çok tanırsın zaten öyle bir erkeği. Tanımadıysan hemen şükür dualarına başlamalısın, hatta nazar değmesin diye çaputlar bağlamalısın.<br />
<br />
Pms dönemindeki erkekler kızlardan daha komik görünür mesela. Çünkü hepimizin kafasında bir erkek algısı var, güçlü olacak ya da en azından öyle duracak filan işte. Bir ara iş arayan bir arkadaşım (erkek), iş görüşmesine gittiği yer kendisine dönmedi diye günlerce sanki eski sevgilisiymiş gibi arkasından konuştu durdu.<br />
<br />
Şu an hayatında her şey süper gidiyorsa değerini bil derim yani. Çünkü dedim ya, hiç bir şey sonsuz değil. Sorunsuz da olmaz bu yüzden. Kariyerinde başarılar takdirler terfiler bravolar, ''Uuu adam ülkenin en iyi bilmemnelerinden biri'' filanlar bütün bunlar yaptığın tek bir hataya bakar, sonrası Osmanlı'nın Gerileme Dönemi. Aşk ve ilişkiler desen zaten onlar başlı başına ansiklopedi yazılacak konu. Mükemmel insan olmadığı gibi mükemmel ilişki de yoktur diyelim kısaca.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-W3mene4eTpA/VTO09PAi_pI/AAAAAAAADdQ/FBB6tz7o-0M/s1600/WOW-Pop-Art.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-W3mene4eTpA/VTO09PAi_pI/AAAAAAAADdQ/FBB6tz7o-0M/s1600/WOW-Pop-Art.jpg" height="180" width="320" /></a>Ve son sözlerimi <span style="text-align: center;">de şu an hayatının Pms döneminde olanlara söyleyip bugünlük veda edeceğim. Ne olmuş bir işin yoksa, eninde sonunda herkes iş buluyor. Bunun için üzülünür müymüş, hiç yakıştıramadım. Ya da ne olmuş işin var ama işinde sorunlar da varsa, kimse annesinin karnından Ceo doğmuyor ki canım, çözülmeyecek şey yoktur. ''İşte sıkıntı yok ya, benim olay ilişkilerde'' dediğini duyar gibiyim. Yıllardır süren ya da daha yeni bir ilişki hiç fark etmez, ortada bir sorun v</span><span style="text-align: center;">arsa güzelce çözmeyi deneyip sevgiye ve saygıya devam et gerisini zamana bırak, ne oluyorsa en iyisi oluyor merak etme. Ve sen, ey platonik aşk yaşayıp kendini oradan oraya atan arkadaş! Sana söyleyecek sözüm yok, birinin bir şey söylemesi gerekiyorsa o ben değilim anladın sen (yan yan bakan tripli emoji). </span><br />
<span style="text-align: center;"><br /></span>
<span style="text-align: center;">Sözün özü şudur ki, hiç bir şey sonsuz olmadığı gibi sonsuza kadar süren PMS dönemi de yoktur. Sonrası zaten mutlu son.</span>reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-50571665236760766822014-07-30T20:13:00.000+03:002014-09-17T16:10:33.208+03:00Bir yolculuk ve yeniden baslama hikayesi 4<a href="http://4.bp.blogspot.com/-nQztXQLJmc0/U9kensbKUNI/AAAAAAAADbY/TmNQMwZsLTQ/s1600/10376160_10152462791069573_610253575489747791_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-nQztXQLJmc0/U9kensbKUNI/AAAAAAAADbY/TmNQMwZsLTQ/s1600/10376160_10152462791069573_610253575489747791_n.jpg" height="320" width="320" /></a>Harika bir gün bizi bekliyordu. Mızmızlanıp kedi gibi yataktan hiç çıkmak istemesek de kalkmalı ve dışarı çıkmalıydık. Mevsimlerden yaz, bizse gençtik. Kaybedecek vaktimiz yoktu.<br />
<br />
Kahvaltı faslını hızla geçip hazırlanıp çıktık. Rotamız Çınarcık'a 20 dk uzaklıktaki şirin mi şirin Teşvikiye Köyü, taktık çantamızı sırtımıza çıktık yola. Yol boyunca gözüm hayranlıkla güneş ışığında pırıl pırıl görünen insanlar ve tertemiz denizdeyken beni buraya getiren sese bir kez daha şükrettim. Hayatta iyi ki dediğimiz şeylerdir bizi hayata bağlayan ve ben bu yaz binlerce kez iyi ki dedim.<br />
<br />
Sonunda varmıştık. Masallardaki gibi şirin bir cafe, mis gibi kokan ağaçlar, dağ havası ve atlar..<br />
<br />
Kurt gibi acıkmıştık, hemen siparişleri verdik ve ben her zamanki gibi fotoğraf çekmeye başladım bile. Hangi köşesini çeksem diğeri dudağını büzüp bakıyor bana oradan. İsyankar ruhumla telefonun hafızasına bir güzel isyan edip telefon artık <i>''Yeter artık daha neyi çekeceksin!''</i> diye dile gelip cinnet geçirene kadar fotoğraf çektim. Yemekleri yediğimize göre atların yanına gitmek istedim. Kendimi bir masal kahramanı gibi hissettiğim her saniye, hayatta olduğumun dibine kadar farkında, yüzüm hep güldü durdu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-PDafnwxZzQM/U9kgjQQq22I/AAAAAAAADbk/4B1OfL-YwQI/s1600/10390175_10152469186749573_4074202252141329274_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-PDafnwxZzQM/U9kgjQQq22I/AAAAAAAADbk/4B1OfL-YwQI/s1600/10390175_10152469186749573_4074202252141329274_n.jpg" height="150" width="200" /></a></div>
Atlara yaklaşıp gözlerinin içine baktım, onlara teşekkür ettim bu kadar güzel oldukları ve iyi ki var oldukları için. Onlara gülümsedim ve kendilerine iyi bakmalarını söyledim. Salıncağa bindim, şarkılar söyleyerek, mutluluktan uçmak bu olsa gerek. Bugüne kadar kanatlarım olduğunu bilmiyordum, varmış, uçuyordum işte. Hem de çok yükseklerde.<br />
<br />
Dönüş vaktiydi, gidiyorduk. Son bir kez daha garson çocuğa telefonlarımızı verip bize o günü hatırlatacak birer fotoğraf daha çektirip eve döndük.<br />
<br />
<br />
<b>Buraya boşuna gelmediğimi bir kez daha anladım</b><br />
<br />
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-LrfOR7fCLFM/U9kjGoet0MI/AAAAAAAADbw/c8eJ0VBi4cQ/s1600/10437333_10152466920654573_1519329879677269948_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-LrfOR7fCLFM/U9kjGoet0MI/AAAAAAAADbw/c8eJ0VBi4cQ/s1600/10437333_10152466920654573_1519329879677269948_n.jpg" height="239" width="320" /></a>Eve dönmüştük. Yorgunduk biraz uzanacaktık. Tam da o an Tijen Abla çağırdı balkondan. Sürpriz bir misafiri varmış.<br />
<br />
Ece ile oturup düşünmeye çalıştıysak da kim olduğunu bulamayıp sonunda heyecanla yukarı çıktık. Ve kapıdan girip balkona geçtiğimizde hayatım boyunca unutamayacağım insanlardan biriyle tanıştım: Lena Hanım. Ece'nin akrabasıymış, gençliğinde herkesin hayranlıkla izlediği ve hatta çalıştığı iş yerinde herkesin birbirine<i> ''Bir mola verelim de Lena'yı izleyelim''</i> diye aşık olduğu bir kadınmış. Ece bana bunu anlatmasa da emindim, Lena Hanım tam da böyle bir kadındı.<br />
<br />
Yıllar hiç geçmemiş ve geçtiyse de Lena Hanım'a hiç dokunmadan geçip gitmişti sanki. Hala çok güzel ve eşsizdi. Masmavi derin gözleri, sapsarı saçları, hala o büyülü genç kızlığındaki kadar güzel yüz hatları ve tatlı gülümsemesiyle tanıştığım için iyi hissettiğim insanlardan. Hayatını az çok duymuştum önceden, şimdi karşımdayken yüzüne bakınca hepsi bir film gibi önümde canlanıyordu. Ne kadın ama.. Herkesin konuştuğu güzel Lena..<br />
<br />
İsmimi duyunca <i>''Ne güzel bir isim''</i> deyip gülümsedi. Böyle bir kadından bunu duymak gururlandırmıştı beni. Ona yazar olduğumu söyleyince şiirlerimden birini duymak istediğini söyledi. Utandım, şiir gibi bir hayat yaşamış birinin karşısında nacizane yazdığım şiiri okumak hadsizliği mi? Saçmalamamalıydım. Ama Tijen Abla'nın ve Ece'nin ısrarları girince araya, okumasam ayıp olurdu. Şiiri okudum ve Lena Hanım'ın yüzüne baktım, gözleri dolmuştu. Uzaklara baktı. Sanki baktığı yerde geçmişini görüyordu, genç kızlığını, onu özlüyordu, yılları geri getirmek istiyordu, hala o günlerde olduğuna inanmak istiyordu. Mahvoldum oracıkta, ağlamamak için kendimi zor tutsam da gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ve şimdi bana hüzünlü gözleriyle gülümseyerek bakan bir çift göz.. Gece boyunca hiç durmadan konuştuk, Tijen Abla'nın mezeleri, Ece ile kendi aramızda kulaktan kulağa esprilerimiz, şarkılar, şiirler derken yine büyüleyici bir akşam daha yaşamıştık.<br />
<br />
Ayrılırken elimi tuttu, yüzüme o her zamanki gülümsemesiyle baktı ve <i>''Güzel Leyla, kendine iyi bak'' </i>dedi. Bir romanın içinde gibi hissettim kendimi. Ve o gece kendime uzaktan bakarken, kendimi unutup bir kez daha hayatı anladım. Ansızın oraya gelmek istememin, tüm bu insanlarla tanışmamın ve şimdi o gece orada olmamın kesinlikle bir anlamı vardı.<br />
<br />
<br />
<br />
Bitti.reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-5457437971776795782014-07-17T01:03:00.000+03:002014-07-17T01:03:19.816+03:00Bir yolculuk ve yeniden baslama hikayesi 3<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-GWktWVpW67o/U8bt1V6cDJI/AAAAAAAADYw/_a-EVZsUmEE/s1600/10438915_10152465430489573_7275177689131964322_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-GWktWVpW67o/U8bt1V6cDJI/AAAAAAAADYw/_a-EVZsUmEE/s1600/10438915_10152465430489573_7275177689131964322_n.jpg" height="320" width="320" /></a>Nerede kalmıştık?<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Geçen bölümde her şeyin rüya gibi olduğundan bahsetmiştim, ilk kez Çınarcık pazarını görünce animelerdeki koca gözlü sevindirik kızlar gibi olduğumdan ve Tijen Abla ile tanışmam ve onun film gibi hayatından.. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ertesi gün.. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sanki böyle her şeyin bembeyaz tüller içinde geçtiği uçmakla ilgili bir filmin içindeymiş gibi hissetmeye tam gaz devam ederken.. Yine her günkü gibi tertemiz mis gibi uyandım. Sabah Ece ekmek almaya gidince o gelmeden hemen kahvaltı sofrasını hazırlamaya koyuldum. Geldiğinde sofra hazır, Ece şaşkındı. Kurt gibi acıkmıştık, son 3 gündür yaptığımız gibi dakikalarca sofrayla bakışmaya hiç niyetimiz yoktu. Her sofra kurduğumuzda da sofrayla aşk yaşamayalım sonuçta dimi? Hiç acımadık, 5 dk.da sildik süpürdük. Sonra evi de silip süpürmek gerektiğini anladık, onu da hallettik ve görevimiz başarıyla tamamlandı! Alnımızda ''Mission Completed'' yazıyordu, yüzümüzde yorgun ama mutlu bir ifade. Dün gece canım Tijen Abla'yı kahvaltı sonrası kahvesine çağırmıştık, sözleştiğimiz gibi yaptık. Her şey hazır olduğuna göre artık çağırma vaktiydi. Çaylar, kahveler, çerezler, kurabiyeler, meyveler derken tatlış bir öğleden sonraya hazırdık. Ve sonunda geldi canım Tijen Abla.</div>
<div>
<br />
<br />
<b>Yaşadıklarımız farklı olsa da aynıymışız aslında</b><br />
<br />
Dün gece anlatmadıklarını anlattı, unuttuklarını ve anlatmak istediklerini. Dinledik. Heyecan ve büyük sessizlikle, anlamaya çalışarak. Satır aralarında söylediği hayat dersleri hala kulağımda küpe, ışıl ışıl. İnsan, bir başkasının hikayesini dinlerken en çok da kendinden bir şeyler bulmaya çalışıyormuş. Başka başka hayatlar yaşasak da hepimiz aşağı yukarı benzer şeyler yaşıyormuşuz aslında. Aşık olduğu adamlardan ve yaşadıklarından bahsederken, kendi hayatında yaptığın hataları, hissettiklerini görüyormuşsun. İkiniz de başka başka adamlara aşık olmuş olsanız da, hissettikleriniz aynıymış, görüyorsun. Aşk her yerde ve her zaman aşkmış, insan da. Onun yaşadıklarını dinlerken, tıpkı film izlerken yaptığım gibi, içimden <i>''Hayırr onu yapma, oraya gitme! Hayır sakın onu yapma'' </i>dedim durdum. Ama senin yapma dediklerini yapıp, söylemesini istemediğin şeyleri çoktan söylemiş olduğunu görüyorsun. Hayat tam da böyle bir şey işte.<br />
<br />
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-vTAtuCDy8_Y/U8btxiHMLZI/AAAAAAAADYs/rdA8u9mxLAY/s1600/1800448_10152458176654573_1544049301163571477_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-vTAtuCDy8_Y/U8btxiHMLZI/AAAAAAAADYs/rdA8u9mxLAY/s1600/1800448_10152458176654573_1544049301163571477_n.jpg" height="320" width="320" /></a>Kahvelerimizden birer yudum alıp sohbetimize devam ederken sonunda fallar kapandı. Sohbete ve dinlemeye kendimizi öyle kaptırmışız ki normalde yarım saatte anca soğuyan fincanlar 10 dk sonra soğumuştu. <i>''Önce senden başlayalım'' </i>dedi fincanımı açarken. Söylediklerini dinlerken bir yandan her zaman fal baktırırken hissettiğim gibi<i> ''Yok canım sadece fal sonuçta'' </i>diyordum içimden, ama bir yandan da duyduğum güzel sözler karşısında inanmak istiyordum. Duymak istediklerimi, olmasını istediğim şeyleri söylüyordu çünkü. Bu arada fal bahaneydi, <i>''Yüzüne baksam anlatırım sana her şeyi fal gibi'' </i>dedi, öyle de yaptı. Bir insanı, onu gerçekten tanımadan çözmek zordur ama Tijen Abla gördüğü anda tanımıştı beni, öyle söylemişti dün gece. Ve o öğleden sonra dediğini yaptı, bana beni anlattı. İyi hissettim. Falı bitirirken de ekledi, <i>''Çıkacak bu fal gör bak. Her şey çok güzel olacak, tam istediğin gibi. Ara ama beni Tijen Ablam çıktı falın''</i> diye. Tatlı kadın bu Tijen Abla.<br />
<br />
İşi olduğunu ve gitmesini gerektiğini söyledi, üzüldük tabi bu güzel sohbet ve öğle keyfi biteceği için ama nasılsa üst kat komşuydu, kendisinin de dediği gibi<i> ''Dilediğimiz zaman onunla muhabbet etmeye, dertleşmeye gidebiliriz'</i>' güveniyle onu kapıya kadar geçirdik.<br />
<br />
Ece biraz kestireceğini söyledi. Hazır güzelim sessizliği ve mis gibi huzurlu ortamı bulmuşken, açtım müziğimi, aldım kahvemi defterimi, balkonda kendi kendimle başbaşa kaldım. Uzun zamandır olmadığım kadar iyiydim. Sanırım özlemişim, İstanbul'un o karmaşık kalabalıkları, işi gücü yorgunluğu yalnızlığı koşturması içinde unuttuğum duygulara kavuşmuştum. Arada yapmak gerekiyormuş bunu, anladım.<br />
<br />
Burada her şey ama her şey bir film sahnesi gibiydi. Sessiz ve dingin bir akşamüstü, top oynayan çocuk sesleri, karşıda deniz, içimde huzur. Bir insan daha ne isterdi? </div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-90130873828176108742014-07-08T23:15:00.001+03:002014-07-09T03:02:09.938+03:00Bir yolculuk ve yeniden baslama hikayesi 2<a href="http://2.bp.blogspot.com/--02zm_XI6wA/U7wbzL4QteI/AAAAAAAADYA/9fDczRnB_5c/s1600/sef.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/--02zm_XI6wA/U7wbzL4QteI/AAAAAAAADYA/9fDczRnB_5c/s1600/sef.png" height="193" width="200" /></a><br />
<div>
Büyülü sahil kasabasına filmlerdeki gibi bir ilk adım, huzurlu bir uyku ve ertesi sabah acayip huzurlu bir kahvaltının ardından giyinip evden çıktık. Gideceğimiz yeri duyunca nasıl heyecanlandığımı anlatamam. Çınarcık'ın o rüya gibi manzarasına karşı kulağımda <i>''Hayat benim, her anımı yaşadıkça sevesim var. Aldırmam hiç yağmurlara, benim güzel hatalarım var. Bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdan''</i> diyen o güzel şarkı, içimde çocuksu bir heyecan, önümde benden biraz daha hızlı adımlarla yürüyen en yakın arkadaşım, arkasında ben hayallerde, yürüdük sahil boyunca. Benim her an durup fotoğraf çekme sevdam yolumuzu biraz uzattı tabi ama halimizden memnunduk hatta epey eğleniyorduk. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-knYaO-GNjYw/U7wck0Wj1fI/AAAAAAAADYI/D8LhcqRWcWI/s1600/rgzr.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-knYaO-GNjYw/U7wck0Wj1fI/AAAAAAAADYI/D8LhcqRWcWI/s1600/rgzr.png" height="239" width="320" /></a>Sonunda gelmiştik ve işte şimdi karşımda Çınarcık Pazarı. Allah'ımm nereye baksam rengarenk ve gerçekten gerçek sebze ve meyveler ve çiçekler. En güzeli ise istisnasız tüm pazar esnafının yüzünde, sanki hissettiklerimi anlıyormuşçasına tatlı bir tebessüm. Heyecanım ve sevincim her halimden o kadar belliydi ki, mantar alırken heyecandan parayı fazla vermişim. Ece dalmış tabi alışverişe <i>''Akşama ne pişirsek, salataya ne koyarız, dur limon almadım''</i> diyor ama ben duymuş gibi yapıyorum. Kiraz görünce birbirimize verip küpe yapmalar, gülümseyerek kayısının dutun tadına bakmalar.. Elbette koskoca ömrü hayatımda ilk kez pazar görmüyorum ama gerçekten çok ciddi söylüyorum, gittiğim en tatlı pazarlardandı. Alacağımızı aldık, akşama kendi ellerimizle ziyafet sofrası hazırlayacağımızın mutluluğu, yüzümüzde tebessüm, çarşıya doğru yürümeye başladık. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<i>''Seni buranın en güzel cafesine götürücem'' </i>dedi Ece, tamam dedim gidelim bakalım. Elimizde torbalar, kulaklıklar düşüp duruyor arada, şapşal bir görüntümüz var ama umrumuzda değil. Neyse ki çok yürümedik, en fazla 10 dk. Ki ben dedim dolmuşa binmeyelim diye, ne gerek var şu manzarada yürümek varken. Ve sonunda geldik. Bahsettiği kadar varmış, cafe güzeldi. Tam caddede ve iskelenin hemen karşısında, karşıdaki güpgüzel denizi yemyeşil ağaçlarla çerçeveleyen bir manzara. İnce belli bardaklarımızda sıcacık çaylarımız, oyuncaklar kadar şirin muzlu rulolarımız, yerdeki torbalarda duran renkli renkli meyvelerimiz, caddeden geçen bisikletli çocuklar, akşamüstü mahmurluğuyla pazardan dönen şirin teyzeler, elele geçip giden sevgililer.. Hepsi sanki bir rüya ve her şey mutluluk dolu. En son ne zaman bu kadar naif şeylerin ortasında kaldığımı hatırlamıyorum. Güzel bir sohbet, çektiğimiz fotoğraflara bakmak ve günlük planımızı yapmanın ardından eve döndük.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Her insan bir hikayeymiş, hepsi birbirinden başka </b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
Geldiğimiz ilk andan beri yaşadığımız ilginç tesadüfler, tuhaf işaretler ve mucizelerden sonra akşam bizi neyin beklediğinden de habersizdik tabi. Eve geldik, nasıl yorgunuz. Kısa bir kestirmenin ardından hafif bir yaz yorgunluğu ama aynı zamanda hiç olmadığımız kadar dinç, yerimizden kalkıp yemeklere giriştik. Sağlık bombası ama hiç de sağlıklı yiyecekler kadar tatsız tuzsuz olmayan mis gibi yemeklerle donattığımız krallara layık bir sofra, tüm bunları biz mi yaptık diye inanamayarak bakan ve sonunda kendine gelip oturunca masada yemeklerle bakışan biz, şimdi bunları nasıl yemeğe kıyacağız diyen bakışlar.. Ama sonunda yedik tabi. Dünya'nın en meşhur restoranının sahip olamayacağı kadar değerli bir sofra ve eşsiz bir manzara, Dünya'nın en mutlu insanı bendim tabii ki!</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Şimdi böyle güzel bir akşam yemeğinin üstüne şöyle bol köpüklü bir Türk kahvesi ne iyi gider dedik, hemen yaptım geldim. Açtım telefonumdan da şöyle en güzel şarkıları, keyfimiz yerinde. Tam şarkıya eşlik ediyoruz böyle tam da İngiliz aksanı filan bile yapıyoruz, yukarıdan bir ses geliyor. Ne olduğunu anlamak için müziği kıstım, aman Tanrım o nasıl bir ses! Tok ve yaşanmışlık dolu bir ses ve Türk Sanat Musikisi söylüyor. Hem de en sevdiğim şarkı. <i>''Dilimi bağlasalar anmasam hiç adını, gözümü dağlasalar görmesem hiç yüzünü, elimi bağlasalar tutmasam ellerini.. Silemezler gönlümden, ne aşkını ne seni..'' </i>Her akşam, Dünya'nın başka hiç bir yerindeki sofralarda oturmak istemeyeceğiniz güzellikte sofrasını kurup, şarkılarını söyleyen komşu hanımmış, Tijen Hanım. Onunla tanışmak isterdim dediğimin saniyesinde<i> ''Ecee'' </i>diye biri çağırdı, Ece'yle kafamızı kaldırdık.<i> </i></div>
<div>
<i><br /></i></div>
<div>
- Hoşgeldiniz kızım, nasılsınız? </div>
<div>
- Hoşbulduk Tijen Abla. Siz nasılsınız?</div>
<div>
- İyiyim ben de. Şimdi siz yoldan geldiniz yemeğiniz yoktur, hadi çıkın bak sofra hazır, kokusu da gelmiştir şimdi.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yeni taşınmışlar, Ece de yeni tanışmış kendisiyle, bi uğrayalım mı dedi, seve seve dedim. Yeni insanlar tanımak yeni hikayeler tanımak demektir dedim ve çıktık. </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-dmYqu5i4zvY/U7wldk2tIUI/AAAAAAAADYY/tZM-etIXZ3U/s1600/IMG_8821.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-dmYqu5i4zvY/U7wldk2tIUI/AAAAAAAADYY/tZM-etIXZ3U/s1600/IMG_8821.JPG" height="217" width="320" /></a></div>
<div>
Gerçek olamayacak güzellikte rengarenk çiçeklerle dolu bir teras, çok güzel bir sofra, ışıl ışıl mumlar, fonda da Müzeyyen Abla, gel de bu sofraya oturma. Laf lafı açtı, yemeğimizi yemişiz karnımız tok ama ucundan da olsa tüm yemeklerden ve mezelerden birer lokma aldık. Maksat yemek değil zaten, o sofranın keyfi bir başka.<br />
<br />
Hani bazen biriyle tanışırsınız ama sanki çok uzun zamandır tanıyormuşsunuz gibi olursunuz ya, Tijen Abla ile tanıştığımda hissettiğim şey tam olarak buydu. Kendinden bahsetti, hayatından. Film gibiydi anlattığı her şey, hatta gerçek olduğuna inanamıyordum. Yalnız kendinden bahsetmedi tabii, o kadar güzel öğütler ve hayat dersleri aldım ki.. O anlatırken tüylerim diken diken oldu ve belki de böylesine hayatı dolu dolu yaşamış birinin anlattıkları beni çok etkilemiş olacak ki gözlerim doldu. Beni öyle duygulanmış görünce yerinden kalkıp bana sarıldı ama nasıl içten. Başımı okşadı ve belki de hayatım boyunca unutamayacağım o sözleri söyledi <i>''Sen çok güzel yürekli bir kızsın ve her şey çok güzel olacak güzel kızım''</i>. Gerçek olamaz bunlar, yoo hayır ben şu an kesin rüyadayım dedim içimden. Hayatımın en derin akşamlarından biriydi. Çınarcık'a adım attığımda hissettiğim o tuhaf silkelenmenin sebebi buymuş meğer. Buraya gelip yeni insanlar ve yeni hikayeler görüp tokat yemiş gibi silkelenmem, büyümem, hayatı tanımam ve anlamam içinmiş hepsi. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Saatin nasıl geçtiğini anlamamışız ama gece yarısını çoktan geçmiş. Nasılsa dışarıda değiliz hemen üst komşu zaten dedik ama artık kalkma vaktiydi. Tekrar sarıldı bana. Beni anlatırken benim bile bilmediğim şeyleri söyleyen bu kadını tanıdığım için mutluydum. <i>''Yarın öğleden sonra kahveye bekliyoruz'' </i>dedik ve eve indik.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Koca bir hayat hikayesini dinlemek güzel olduğu kadar yormuştu da. Yatağa uzandığım gibi uyumuşum.<br />
<br />
<br />
<br />
Devam edecek..</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-21478163871737235822014-07-04T23:10:00.000+03:002014-07-08T14:08:06.122+03:00Bir yolculuk ve yeniden baslama hikayesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-y5haU2gc0jo/U7cEdpl0TYI/AAAAAAAADXo/YUNHuz-AQbo/s1600/sdsd.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-y5haU2gc0jo/U7cEdpl0TYI/AAAAAAAADXo/YUNHuz-AQbo/s1600/sdsd.png" height="305" width="320" /></a></div>
Bir süredir tarifsiz bir şekilde her şeyi mistik bir şekilde yorumlamaya başladım. Beni bunu yapmaya iten şeyin ne olduğunu bilmesem de ya da bilmediğimi sansam da eminim bir sebebi mutlaka var. Son bir kaç haftadır ortalıklarda tabiri caizse ''Osho'' gibi gezmemin mantıklı bir açıklaması olmalı diye sorgulayıp durdum kendimi. Bu ne zaman başladı, hangi ara bu kadar bambaşka biri haline geldim ben de pek emin değilim ama sanırım gözle görülür ''miladımı'' yani beni böyle yapan şeyin başladığı günü tahmin edebiliyorum.<br />
<br />
Uzun zamandır en yakın arkadaşımla hayat gailesinde bir türlü gerçekleştiremediğimiz minik bir tatil planımız vardı. Bundan tam 1 ay önce, spontan kararlar kraliçesi ben, yani Reklamcıinsankişisi <i>''Kalk dedim Ece gidiyoruz!''</i> Sırt çantamı kaptığım gibi atladım motora, sür dedim kaptan Çınarcık'a. Tabi beni nelerin beklediğinden habersizdim.<br />
<br />
Ece ile farklı iskelelerden binip sonunda aynı motorda buluşmuştuk. Kitaplarımızı açıp, kulaklıklarımızı takıp yolculuğun tadını çıkarmaya baktık. Her yarım saatte bir, annesine sorular soran sabırsız bir çocuk gibi <i>''Bitmedi mi? Gelmedik mi? Ne zaman varacağız?''</i> diye sorup durdum. Adaların önünden geçtik, İstanbul gittikçe ardımızda kalıyordu ve sonunda şimdi ufukta bile değildi. Uzaktan görebiliyordum şimdi varacağımız yeri. Motor daha yaklaşırken hissedebiliyordum çok tuhaf bir yere geldiğimi. Ama hala her şeyden habersizdim. Ve motor iskeleye demirleyip karaya adım attığımda biri tüm varlığımla beni ve ruhumu silkelemiş gibi garip hissettim. Karşımdaki manzara aşağıdaki manzaraydı. Evet, işte ben tam da böyle bir yere gelmiştim.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-_QaoO1L5KZs/U7b-dCLwMjI/AAAAAAAADXQ/Uk4H0oHH3kc/s1600/sds.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-_QaoO1L5KZs/U7b-dCLwMjI/AAAAAAAADXQ/Uk4H0oHH3kc/s1600/sds.png" height="390" width="400" /></a></div>
<br />
Kendime gelmem abartısız bir kaç saatimi aldı. Çünkü hiç bir şey beklediğim gibi değildi. Rüyalarımda bile göremeyeceğim fantastiklik ve mistiklikteki sahilde akşamüstü yürüyüşünün ardından yine ancak filmlerde görebileceğimiz güzellikte bir kasaba çarşısı içinden geçtik. Annemi aradım <i>''Çok iyiyim ben''</i>. Ve bir yokuşa geldik. Yokuşun sonunda kalacağımız ev göründü. Yol yorgunu bir şeyler atıştırıp sohbete daldık. Sohbetimiz bile eskisinden farklıydı sanki. Ve belki de birlikte ilk tatilimiz olması ya da o güzel sahil kasabasının verdiği ilhamla bir şey bulmuştuk. Bulduğumuz şey hakkında saatlerce konuştuk, heyecan ve mutlulukla. Hala inanamıyordum. Evden uzakta ama sanki evini bulmuş gibi hissederek uyudum.<br />
<br />
<br />
<b>2. gün ve olaylar gelişir</b><br />
<b><br /></b>
Şu ana kadar gördüklerim ve hissettiklerim yalnızca fragmanmış. Hani bazı anlar vardır ve o andan itibaren olaylar gelişir ya.. Çınarcık'ta 2. günüm de tıpkı böyleydi. İlk kez kaldığım bir odada gözlerimi açtığımda karşımda mışıl mışıl uyuyan arkadaşım, tatlı tatlı esen sabah esintisiyle balerin gibi dans eden tül, mis gibi çiçek kokusu ve kuş sesleri.. Uzun zamandır ilk kez bu kadar dinlenmiş uyanıyordum. Ait olduğum yeri bulmuş gibiydim.<br />
<br />
Birlikte hazırladığımız şirin bir kahvaltı ardından kahvelerimizi yapıp keyifle içtik. İlk kez uyuduğun evde gördüğün rüya gerçek olurmuş inanışıyla gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalıştım. Hatırlıyordum, akşam konuştuğumuz mevzu hakkındaydı rüyam ve o rüya bile bir işaretti.<br />
<br />
Sahilde güzel bir yürüyüşün ardından bir banka oturup denizi seyrettik. İlhamla dolup taşmak bu olsa gerekti. Hiç durmadan bir şeyler yazmak istiyordum, yazıyordum da. Ve tabii burada geçirdiğim hiç bir anı unutmak istemiyordum, bu yüzden neredeyse gördüğüm her köşeyi, her ayrıntıyı fotoğraflamaya başladım. Ece şaşkınlıkla izliyordu beni, kafasına estiği an atlayıp kafa dinlemeye gittiği ''kaçış yerinin'' daha önce böyle bir yer olmadığını düşünürken artık kararı değişmişti. Burası bizim için artık önemli bir yerdi. Her şeyin başladığı ve değiştiğim yer.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-iEgro8v2iW4/U7cE0pZlU2I/AAAAAAAADXw/AX1gFhWCU_E/s1600/asfs.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-iEgro8v2iW4/U7cE0pZlU2I/AAAAAAAADXw/AX1gFhWCU_E/s1600/asfs.png" height="400" width="395" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: start;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: start;">Devam edecek...</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-83531355260916890102014-07-01T20:00:00.000+03:002014-07-03T18:19:50.790+03:00iste yine bir ''elestiriyorum öyleyse varım'' yazısıyla karsınızdayım<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-1kMThnQBJhA/U6xHIHdbYxI/AAAAAAAADWI/PWKLurF-qfw/s1600/tumblr_mujy7o6z1k1shf2t1o1_500.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-1kMThnQBJhA/U6xHIHdbYxI/AAAAAAAADWI/PWKLurF-qfw/s1600/tumblr_mujy7o6z1k1shf2t1o1_500.png" height="400" width="266" /></a></div>
Son zamanlarda nerede görsem acayip midemi bulandıran, hiç bir şekilde sempati besleyemediğim, geçmişte herhangi bir ilgimin olup olmadığını düşününce şayet ilgim varsa kendimle delice dalga geçtiğim ama geçmişte ara ara merak edip bakmayı saymazsak aslında öyle pek de meraklısı olmadığım ve artık gördüğüm yerde arkama bile bakmadan kaçmak istediğim bir konu var, hayır eski sevgili filan değil, ne mi? İlişkiler hakkında yazılan yazılar.<br />
<br />
Nasıl yani? Sen de yazardın, hatta arada hala yazıyorsun demeyin, gözlemlerden ve yaşananlardan yola çıkarak yazılan ilişki yazılarını kast etmiyorum. Hani şu seni aptal yerine koyan, hatta baya hiç bir şeyden haberi olmayan bir gerizekalı muamelesi yapan o ''İlişki ipuçları'' ya da ''Taktikler'' tarzı yazılardan bahsediyorum. Seni baya salak yerine koyarak adından bile daha iyi bildiğin şeyleri bir keşiften ya da yeni bir icatten bahseder gibi heyecan ve coşkuyla anlatan yazılardan bahsediyorum. İşin en acı tarafı da anlattıklarının çoğunu biliyoruz filan tamam da hiç değilse bir yerlerinizden element uydurmayın gözünüzü seveyim.<br />
<br />
Ve işte onlardan bazılarını ele alalım.<br />
<br />
<i><b>''Bir erkek gün içinde herhangi bir an sana mesaj atıyorsa seviyor''</b></i><br />
Ne alaka yahu! Adam belki bir şey soracak ya da canı sıkıldı biriyle konuşmak istiyor, ya da gayet amaçsızca yazmak istiyor işte. Bunu neden ''Ooo hacıııı kolay gelsinn ;))))'' durumuna bağlıyorsunuz arkadaşım!<br />
<br />
<i><b>''Sana yazdığı mesajların sonunda gülücük varsa kesin seviyor''</b></i><br />
Zaten şunu gördüm kör oldum. Nasıl bir zeka bunu yazıyor gerçekten merak ediyorum. Yahu bir kere yazdıklarımızın sonuna gülücük koymak artık gelenek haline geldi, gayet alışkanlıktan o sonuna ufak bir '':)'' koyuveriyoruz el alışkanlığı, hatta oraya o gülücüğü koymazsan kovalıyorlar öyle bir durum artık düşün. Ve buna inanıp cidden ''Yaaa inanmıyorummm gülücük koymuşş'' deyip ortada gerçekten hiç bir şey yokken adama kör kütük aşık olan kızlar varsa da çok üzülürüm bir hemcinsleri olarak. Ay neyse daha fazla uzatamıycam içim daraldı anlatırken bile.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-22L_o9krBl4/U6xIRjt_vnI/AAAAAAAADWU/OmOGRcRpee8/s1600/tumblr_myazo56BrR1s81hmqo1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-22L_o9krBl4/U6xIRjt_vnI/AAAAAAAADWU/OmOGRcRpee8/s1600/tumblr_myazo56BrR1s81hmqo1_500.jpg" height="241" width="320" /></a><i><b></b></i><br />
<i><b><i><b>''Senin mesajından sonra uzun zaman geçtikten sonra cevap yazınca özür diliyorsa valla billa seviyor'' </b></i></b></i><br />
<br />
Allah rızası için biri bana bunun gerçek olmadığını söylesin çok rica edicem. Bak güzel kardeşim, azıcık bir nezaketi olan herkes bunu zaten yapar, yapmayan varsa ya unutmuştur, ya o an işi vardır hemen cevap yazıp işine dönecek, ya aklına gelmemiştir ya da direk öküzdür. Ama bunu yapıyor diye de durduk yere adama aşık mı olalım yani? Oh valla kebap, sırf ''Ya çok özür dilerim işim vardı şimdi yazabiliyorum'' dedi diye aşık olunmayı hak mı etti yani? Gider misin lütfen.<br />
<br />
<br />
<i><b>''İyi görünmek için çaba sarfediyorsa sana ölüp bitiyor'' </b></i><br />
Neresinden tutsan elinde kalıyor Allah aşkına şu cümleye bakar mısın? Len nasıl bir insan evladısınız siz, pasaklı pasaklı mı gezsin insanlar? Tabii ki kendine özen gösterecek, güzel kokacak, elleri güzel olacak, dişleri beyaz olac.. napıyorum ben ya kaptırdım gidiyorum öhöm öhöm.. Ne diyorduk, heh yani sırf bunları yapıyor diye bize aşık öyle mi? Ne malum kendine özen gösteren bir erkek olmadığı? İnsanları kandırıp umutlarıyla oynuyorsunuz resmen yazıklar olsun size dostum. Hayır yani adam sadece dişlerini fırçalıyor diye evlenelim mi onunla!<br />
<br />
<i><b>''Seni dinliyor, anlattıklarını merakla ve araya girmeden dinliyorsa aşkından kendini ciletliyor'' </b></i><br />
En saçmasını da sona sakladım. Lütfen yukarıdaki cümleyi yeniden okur musun? Ne gördün? Ya valla ben bir şey söylemek istemiyorum yıldım, yoruldum, tükendim. Bu kadar düşük bir iq karşısında beynim eridi, düşünme yerlerim uyuştu, nefes alamıyorum. Bir insan bir insanı dinliyorsa, dikkatini çekerim sadece dinliyorsa ona aşık mıdır yahu! Hayır yani olması gereken de bu zaten, tabii ki dinliycek ben orda büyük bir ciddiyetle en saçma şeyden bahsediyorsam bile dinleyecek. Ne yani anlattıklarımı ilk kez duymuş gibi ve yeni bir şey öğrenir gibi merakla dinliyor ve hiç araya girmiyorsa aşık öyle mi? Tamam sakinim, tamam tamam iyiyim ben tamam alt satıra geçebilirsin.<br />
<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-kIdUSoq6Da4/U6xMfVbVifI/AAAAAAAADWg/g9789LeG9rs/s1600/bcc1b8fc58e57f48eab3dd7ec6530b34.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-kIdUSoq6Da4/U6xMfVbVifI/AAAAAAAADWg/g9789LeG9rs/s1600/bcc1b8fc58e57f48eab3dd7ec6530b34.jpg" height="400" width="285" /></a>Daha ne saçmalıklar var da şimdi daha fazla yazıp sizi de bitkisel hayata sokmak istemem dostum. Ki bu kadar saçma şeylerin var olduğunu görünce sloganım olan ''Saçmalamak konusunda ölümüne ciddi'' cümlesinin önemini bir kez daha anladım. Tamam ben de ara ara saçmalıyorum ama emin olun sizin kadar değil sevgili ''Taktik'' yazarları. Ama cidden bunları yazan ve okuyan insanlar var. Ciddi ciddi var. Üzücü tabi. Ve bir de bence bütün bu yazıları yazan tipler hayatı boyunca tek bir insanla bir etkileşimi olmamış, ama sadece aşk meşk olayı değil normal bir arkadaşı da olmamış tipler. Yoksa bu kadar düz duvara tırmanacak kadar her şeye hallenmek başka türlü açıklanamaz. Öyle böyle değil adam artık neredeyse duvardaki saat ona bakıyor diye gidip saati öpecek ya da uzanmış telefonla ilgilenirken telefon yüzüne düştü diye ''Uuu seni hınzır şey ;))))'' diyecek. Evet tamam bu yazıların bir okuyucu kitlesi var, gayet merakla bekleyen ve okuma oranlarını tavan yapan bir kitle var saygım sonsuz, yazanlar da bir şekilde ekmeğini bundan çıkarıyorlar ona da saygı duyuyorum ama sırf birilerine bir şey anlatacaksanız anlattıklarınız neden mantıklı ya da en azından gerçek şeyler olmasın?<br />
<br />
Haydi, bir iyilik yapın ve bizi o güzel (!) ipuçları ve taktik yazılarınızdan mahrum etmeseniz bile en azından işe yarayacak ya da bilmediğimiz bir şeyler söyleyin. Bakın tam da yaz geldi, evlenmek isteyen kızlar olabilir, bir iki gerçek şey söyleyin de evleniversin garibanlar. Ve tabii ne zaman facebook'a girse bir yeni düğün albümü gören o acı dolu kitle için de bir şey yapsanız iyi edersiniz, zira artık neredeyse Mark Zuckerberg çıkıp ''Tamam yeter! Valla tamam isyan ettim yeter tamam alın sizin olsun Facebook düğün de düğün yeter ulan ben gidiyorum!'' diyecek.reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-29294083588953288672014-06-14T22:58:00.000+03:002014-06-14T23:54:34.112+03:00Drama Queen'im, öyleyse varım!<a href="http://2.bp.blogspot.com/-RIuoLLncQVE/U5y2Tsnu9eI/AAAAAAAADV4/gfSb3uHrr-0/s1600/dramaqueen.gif" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-RIuoLLncQVE/U5y2Tsnu9eI/AAAAAAAADV4/gfSb3uHrr-0/s1600/dramaqueen.gif" /></a><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Kendimi bildim bileli içimde bir Drama Queen var. Karşıma çıkan neredeyse her şeyi bir rakı bardağından görüyormuşçasına arabeskleştirmek konusunda bir dünya markası olduğum bile söylenebilir. Peki bir insan bunu kendine neden yapar?</span><br />
<span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;"><br /></span><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Cevabı çok basit: böyle geldik böyle gideceğiz. Yani bir insan 7'sinde Drama Queense 70'inde de Drama Queen'dir, yapacak bir şey yok. Aslına bakarsan bunun için epey çabaladım ama ne yazık ki hiç bir zaman bir arpa boyu yol kat edemedim. Yani evet son zamanlarda, belki yaş ilerledikçe bir nebze de olsa bir iyileşme var diyebilirim. Olaylara diğerlerinin baktığı gibi bakmak dururken bir şeyleri abartarak ya da içine arabesk katarak yaşamak kesinlikle çok saçma! Ve evet aslında kendime bile itiraf edemesem de sanırım hiç bir zaman değişmeyeceğim. </span><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Böyle yaşamanın kötü yanları olduğu kadar iyi yanları da yok mu dersen elbette var. Bi kere acayip ilham verici bir durum! Her an yaşadığın herhangi bir şeye biraz şiirsellik, az biraz melankoli, bir tutam da hüzün katıp bir şey yaratıyorsun. Düşünsene sıradan biri sıradan bir şekilde düşünüp hissettiği sürece ne yaratabilir dostum? </span><br />
<span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;"><br /></span><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Bugüne kadar pek çok arkadaşımdan duyduğum bir şey var, çoğu bunu farklı cümlelerle söylese de aslında genel olarak kast ettikleri bir şey oldu hep <i>''Nasıl böyle düşünebildin?''</i> Atıyorum, bir manzara karşısındayız, ikimiz de aynı yere bakıyoruz ve ikimiz de bir şeyler söylüyoruz. Bak şimdi detaya dikkat: arkadaşım aynı manzara karşısında <i>''Ay ne kadar güzel değil mi''</i> derken neden ben <i>''Sanki bir yere gitmek istiyor gibi, belki de çoktan gitmiştir'' </i>gibi ağdalı laflarla şiirsellik kasıyorum yarebbim! Bunun adına ne dersiniz bilmem ama bence bu ağır Drama Queenlik, başka da bir açıklaması olamaz. </span><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Zaman zaman düşünüyorum, içinde bir Drama Queen'le yaşamak belki de iyi birşeydir. Çünkü kendimi hiç bir zaman çok fazla mantıklı, söylediği yaptığı her şeyde bir anlam bir amaç bir kural ya da benzeri herhangi bir şey olan biri gibi düşünmedim. İyi ki de düşünmedim. Çünkü bence öyle biri olmak çok saçma ve sıkıcı. İyi ki böyleymişim diyorum mesela. Bu yaşıma kadar böyle biri olduğum için de, Drama Queen'liğe bile alıştım belki de. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-dCMGMVsNid8/U5xvssahIeI/AAAAAAAADVg/BaRKj05sido/s1600/89b62fd52421d24b8f49571420985c07.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-dCMGMVsNid8/U5xvssahIeI/AAAAAAAADVg/BaRKj05sido/s1600/89b62fd52421d24b8f49571420985c07.jpg" height="400" width="323" /></a></div>
<span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Dozajı, miktarı ne kadar olduğu farketmez, içinde biraz da olsa bir Drama Queen olan biri için çok net olan bir gerçek var: çok yorucu bir iş dostum! Ama mesela mesleğin, böyle biri olmanın bir sonucu olabilir: boşuna reklamcı olmadım ben! :) Çünkü bence reklamcılar kesinlikle normal değiller. Neyse devam ediyoruz öhömm.. Ya da mesela arkadaş çevren, yıllar içerisinde eksilen ya da eklenenlerle beraber seni olduğun gibi, tam da böyle seviyorlarsa bir sorun yok demektir. Hatta epey eğlenceli olduğu bile söylenebilir. Ailen, ımm şey, onlar bu yaşına kadar hala alışamamış olabilirler belki, hatta günün 24 saati yılın 365 günü birilerinin çocuklarını örnek vermeleri de hep bundandır belki, ama seni en çok olduğun gibi, sen gibi kabul edecek başka kim var ki?</span><br />
<br />
<span style="color: #292f33; font-family: Gotham Narrow SSm, sans-serif;"><span style="background-color: white; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span><span style="background-color: white; color: #292f33; font-family: 'Gotham Narrow SSm', sans-serif; font-size: 16px; line-height: 22px; white-space: pre-wrap;">Evrene doğru her<i> "Ay yeter bu kadar drama queenlik" </i>söylenmen evrene cevapsız çağrı olarak gidiyor. Yani evren hiç ay may filan dinlemiyor.</span>reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-35686283582187091192014-05-18T02:39:00.000+03:002014-05-19T00:29:48.380+03:00hala iyilige inananlara ithaf edilen yazı<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-N9DGN88h1nk/U3fiSLOV2cI/AAAAAAAADVQ/4MWEPGR93hc/s1600/audrey_hepburn-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-N9DGN88h1nk/U3fiSLOV2cI/AAAAAAAADVQ/4MWEPGR93hc/s1600/audrey_hepburn-1.jpg" height="320" width="317" /></a>Cuma akşamüstü saatleri.. Tepede koskocaman sımsıcacık Güneş ama içim/iz simsiyah, kapalı, soğuk, buz. Mevsim bahar olması gerekirken aslında kara kış. Ben artık gökyüzüne bakmak istemiyorum, onu bir daha göremeyecekler varken. Ben artık gökyüzünün mavisini göremiyorum, gökyüzünün artık bir rengi yokken.</div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
En yakın arkadaşımla buluştuk. Bahariye'ye yürüyüp oturacak bir cafe aradıktan sonra her zaman oturduğumuz ve sevdiğimiz cafede karar kıldık. Bağzen bağzı şeyler alışkanlıktan da öteye geçer çünkü. Sevdiği cafede oturunca dünyalar onun olmuş gibi huzurlu olan biri olarak kalmak, değişmemek. Çünkü biz hala sevgiye inanan insanlardanız. Çünkü biz birilerinin evlatlarının kupkuru ve sessiz mezarlar, toplu mezarlar başında öylece durup ölü toprağını izlemelerine sebep olanları sevmeyecek insanlardanız. Yaradanın sevdiği kullarıymış gibi kendini pür-i pak sanıp dışarıda kendi gibi olmayanlara aşağılayan gözlerle bakmayacak ve hatta kendilerini bunca masum ve günahsız sanma gafletindeyken o ''diğerleri'' cehenneme gidecek sanmayanlardanız. İnanmanın, sevginin, bağlılığın eşyalarla filan gösterilmesi gösterişine inanmayanlardanız. Şükür ki iyi insan olmaya çalışanlardanız. </div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
Arkadaşımla kahvelerimizi içip, sigaramızdan içli ama huzurlu nefesler alıp bırakırken uzun zamandır buluşamamış olmanın özlemiyle birbirimizin gözlerinin içine bakarak, Dünya'da hala iyi şeyler olduğu için şükrederek konuştukça konuştuk, saatlerce anlattık. Çünkü biz bir fincan kahveye dünyaları sığdıranlardanız; paranın, gücün, büyüklüğün hırsının sarmadığı, şükür ki sarmadığı ve gözlerimizi kör edip bizi birer zalim yapmadığı ve böylesi kötü insanları, zalimleri seven birileri olmamış, iyi ki olmamış insanlardanız. </div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
Tam o an.. Arkadaşım bir şey anlatıyor, ben pür dikkat dinliyorken saniyenin onda biri kadar kısacık bir süre içerisinde oturduğumuz cafenin sokağından bize doğru hızla koşan onlarca genç insan gördük. Cafe sahibi hemen içeri girmemiz gerektiğini söyledi, etraftaki tüm cafeler masalarını içeri alırken sadece dakikalar önce bahar gibi olan sokak artık kimsesiz bir çıkmaz sokak gibiydi. Normalde o saatte şenlik yeri gibi kalabalık o sokak artık savaş sonrası şehirleri gibiydi. Cafenin penceresinden yaşaran ve yanan gözlerle sokağa bakarken, şimdi endişelenirler diye aramadığım ailem ararsa onlara ne söyleyeceğim çaresizliğini düşündüm. Sadece dakikalar önce bahçedeki masada oturup hayattan konuşan biz şimdi birer esir gibi beklediğimiz içeride dakikalar önce tanımadığımız ama şimdi aynı duyguları hissettiğimiz cafenin diğer müşterileriyle keşke böyle olmasaydı diyen bakışlarla ve yaşaran gözlerimizi silerek iç çekiyorduk. Cafenin müşterilerinden yaşıtımız kızlardan biri <i>''İsterseniz arkadaşınızın evinde kalın, bu saatte hiç bir araç bulamazsınız'' </i>deyince işte o an kendimi gidecek bir evim yokmuş gibi hissettim. Tüm bunlar bize kimsesiz hissettiriyordu. Neden diye sorarken birbirimize, neden olduğunu tüm bunların, nedenini bilmemize rağmen bilmek istemiyorduk, inkar etmek istiyorduk ama gerçekti, hepsi ve her şey gerçekti ve yaşıyorduk.<br />
<br />
Cafe sahibi ve çalışanların ısrarlı engellemelerine rağmen daha fazla beklemeyip arkadaşımla bir hışım çıktık. Kol kola girip aceleci ama sabırlı adımlarla yürürken, <i>''Eve gidince mutlaka ara'' </i>diye birbirimizi tembihlerken ve buna gerçekten inanarak<i> ''Her şey güzel olacak''</i> derken yolumuza devam ettik. </div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
- Ne durağı demişti?</div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
- Aşk Çeşmesi.</div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
- Aşk Çeşmesi mi? İtalya'da değil miydi o ya..<br />
- Hahaha<br />
- Heh tamam hatırladım Ayrılık Çeşmesi.<br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-kqw0eZ9fEuI/U3fWw4LkHrI/AAAAAAAADU4/oUzfmKqgNVg/s1600/AW27_34_Bob_Adelman-e1373399737324.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-kqw0eZ9fEuI/U3fWw4LkHrI/AAAAAAAADU4/oUzfmKqgNVg/s1600/AW27_34_Bob_Adelman-e1373399737324.jpg" height="188" width="320" /></a>Şu diyalog bile her şeyi anlatmaya yetiyordu. İsmi Ayrılık olan bir durağı Aşk durağı olarak hatırlayan bir dostum vardı benim. Son buluşmalarında ansızın spontan bir şekilde birbirine şiir yazıp veren tiplerdik biz. Birkaç gün sonra konuştuklarında <i>''Bir dahaki buluşmaya kadar birer mektup yazalım mı''</i> deyip <i>''Ben yazmaya başlıyorum bile'' </i>diye sevinen insanlardık.<br />
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
</div>
<div style="color: #444444; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;">
Elimizde cafe sahibinin verdiği ıslak kağıt mendillerle ağzımızı burnumuzu kapatarak kol kola girmiş hızlı adımlarla meydana yürürken <i>''Şu sokaktan gidelim orada ışık var''</i> derken, ellerimizde hala cafe sahibinin verdiği limonların kokusu varken kıkır kıkır gülüşmeye başladık bu diyalogla, sokak başlarında duran lacivert tişörtlü adamlar bize bakarken. Tam o an <i>''Dostluk böyle bir şey işte! Hakikaten de iyi günde kötü günde..'' </i>dedi arkadaşım. O an o cümleden daha anlamlı bir cümle kimse kuramazdı, onu ancak içinde Ayrılık olan bir durağı içinde Aşk geçen bir durak sanarak ayrılığın yerine aşkı koyan biri kurabilirdi ve o benim dostumdu.<br />
<br />
Çünkü biz hala, birbirine şiirler mektuplar yazıp veren, kol kola girince güçlenip caddelerden geçen, sevdiği cafede oturunca Dünya'nın en huzurlu insanı olan ve hala iyiliğe inanan insanlardanız.</div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-91516874366231550172014-04-28T21:54:00.001+03:002014-05-18T02:33:12.008+03:00ben artık çocuk değilmişim..<a href="http://1.bp.blogspot.com/-FrjLF8FblNg/U16gG9ze0XI/AAAAAAAADUo/yxNt-vHHnKg/s1600/tumblr_n3xdeokF1t1sfgfh0o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-FrjLF8FblNg/U16gG9ze0XI/AAAAAAAADUo/yxNt-vHHnKg/s1600/tumblr_n3xdeokF1t1sfgfh0o1_500.jpg" height="320" width="305" /></a>bir ara neredeyse haftanın her günü feysbukta eski bir arkadaşımın düğün, nişan, kına gecesi ya da sözlenme fotoğrafını görüyordum. durum öyle bir boyuta gelmişti ki <i>''bi dk ya moda filan mı oldu yoksa bu da selfie gibi'' </i>diye düşünmeye bile başlamıştım o derece abartmışlardı. sonra bir ara durdular. ama son birkaç haftadır havalar ısındı, bahar geldi, çiçekler açtı kelebekler uçtu derken bunlar yine bi gaza geldiler tabi. yine önünü alamayacağımız kadar nişan ve düğün fotosuyla sosyal medyada işkence çekme keyfi yaşıyorum şükürler olsun.<br />
<br />
bunlar bir yana da, olay boyut değiştirince şaşırmaya başladım ben mesela. geçen gün memleketten teyzem, kızı ve damadı geldi, yanlarında küçük bir kızla. işten yorgun argın gelmişim nasıl aç ve uykusuzum anlatamam. eve girmemle ismimi çığıran küçük bir kız çocuğu sesini duymam bir oldu. bu küçük kız kim ve ismimi nereden biliyor? ve acı olan, bu küçük kız, ismimin yanına ''teyze''yi de getirmişti. nasıl ya bi dk? evet tamam geçen sene teyze oldum, şükürler olsun minik tatlış bir yeğenim var Allah'ım bağışlasın da daha konuşamıyor dolayısıyla teyze demesi şimdilik imkansız. peki bana teyze diyen bu kız da kim?<br />
<br />
<a href="http://3.bp.blogspot.com/--5CP73mhack/U16egja-YiI/AAAAAAAADUc/K7bK6jeNFtw/s1600/tumblr_m1thcaHjhx1qaoz66o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/--5CP73mhack/U16egja-YiI/AAAAAAAADUc/K7bK6jeNFtw/s1600/tumblr_m1thcaHjhx1qaoz66o1_500.jpg" height="320" width="240" /></a>kim olacak kuzenimin kızı! düşün ki, çocukluğunun beraber geçtiği, daha dün bahçeden erik topladığın kız evleniyor, hatta anne oluyor, üstüne bi de çocuğu büyüyüp sana teyze diyor! yemin ederim ki bu bana hala gayet sürreal bişey gibi geliyor. yahu ne teyzesi, o kadar mı yaşlandık gözünü seveyim yapma! hayır, benim yaşımdaki neredeyse tüm yeğenlerimin çoktan evlenmelerine bile yeni yeni alışıyorken çocuklarının büyüyüp konuşacak yaşa gelip hatta bana teyze diyecekleri yaşa gelmeleri ve benim artık koca bir teyze olmam gerçeği filan.. yok ya valla bunu hiç bir zaman anlayamıycam. ki anlayamıyorken nasıl alışacağım işte onu hiç bilmiyorum.<br />
<br />
neyse bizim bu küçük cimcime 3 yaşında ve bir dillenmiş, akşama kadar peşimde, bi de ismimi nasıl komik söylüyor Allah'ımm sürekli gülüyorum o hallerine ''tizeee, tizee'' diyor böyle. ona bakınca hayata bakıyor gibi oluyorum mesela, geçen zamanı görebiliyorum. 6 sene önce ben üniversiteye başladım, kuzenim evlendi. ben mezun oldum, o ise anne. ve şimdi kızı büyüyüp bana teyze diyor. hayat tuhaf değil de ne? yani düşününce, bi anlık bi karar verip okumaktan filan vazgeçip yuva kursaymışım şimdi çoktan yürüyecek ve hatta konuşacak yaşa gelmiş bir çocuğum olacakmış. yani aslında ben artık çocuk değilmişim. ama anne de değilmişim. tüm o saçmalıklarını, çocukluklarını, hala büyümeye direnmelerini filan hatırlıyor insan. ve hala dikiş tutturamayışına üzülüp öylece izliyorsun sana teyze diyen küçük bir kızı.<br />
<br />
ve ummadığın anda gelen küçük bir misafirle büyüdüğünü anlıyormuşsun.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/fX5Nqu2orZw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-89784565264388712202014-03-25T16:32:00.000+02:002014-03-25T16:32:43.952+02:00hayat bazen...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-DIubjAqYLyw/UzGQhRqAOLI/AAAAAAAADTQ/sGyR8jv2CmI/s1600/8c94ad3d13200eb3824e40390b2b2fff.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-DIubjAqYLyw/UzGQhRqAOLI/AAAAAAAADTQ/sGyR8jv2CmI/s1600/8c94ad3d13200eb3824e40390b2b2fff.jpg" height="282" width="320" /></a></div>
hayat bazen, daha önce yalnızca bedenini ifşa ederek kendini metalaştırmış salak hatunların<i> ''artık işimle anılmak istiyorum'' </i>demesi kadar saçma. ve hayat bazen, tüm kalbiyle gerçek aşkı arayan günümüz erkeklerinin 7/24 <i>''ilişki milişki bana göre değil abi yeaa''</i> demesi kadar saçma.<br />
<br />
hayat bazen, 20 dk boyunca beklediğin metrobüsün dolu gelmesi, üstüne üstlük içinden <i>''ya bi durun ya, ya bi çekilin ya!'' </i>diye durduk yere atarlanan insanların inmesi kadar saçma.<br />
<br />
hayat bazen,<i>''ulan bi tadını çıkaramadık ne çabuk geçti şu üniversite yılları''</i> diye iç geçirirken, <i>''yok be iyi ki bitti salla ya kim çekicekti şimdi vizeydi finaldi'' </i>demek kadar saçma. hayat bazen, gereksiz yere insanların tribini çekmek kadar saçma.<br />
<br />
hayat, bazen yalnızca uyumak, hiç uyanmadan uyumak, sonra uyanıp şu hayatta uyumaktan başka her şeyin anlamsız kalması kadar saçma. her şeyin düpedüz boş, bomboş olması, ama dışarıda koca bir hayat olduğu ve senin de bir şeyler yapman gerektiği, aslında umut olduğu, aslında hep umut olması gibi saçma. hayat terkedip gitmek isteyecek kadar yorulmak, sonra yeniden ve yeniden başlamak kadar saçma.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-69xByie3oTE/UzGSD2Rf7nI/AAAAAAAADTc/ubsfgxHhiu0/s1600/1f50e8f04f794a11587558030b357463.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-69xByie3oTE/UzGSD2Rf7nI/AAAAAAAADTc/ubsfgxHhiu0/s1600/1f50e8f04f794a11587558030b357463.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
hayat, dünyada aşk diye bir şey olmadığı ve sevginin de öyle çok da değer görmediği günümüz aptal hayatı kadar saçma. değer vermenin saçmalık olduğuna inanan koca bir dünya kadar ve yalnızlığın hem elzem hem de aptallık olduğuna inanmak kadar saçma.<br />
<br />
ve hayat, tam da her şeyden vazgeçmişken yeniden bir şeylere inanmana sebep olan şeyler ya da insanlar kadar saçma. ya da tam tersi. en inanacak kadar gönlünü açtığında ortada inanacağın hiç bir şeyin olmaması kadar saçma.<br />
<br />
hayat, yaşın geçerken hala bir çocuk olduğuna inanırken sana artık koca bir yetişkin olduğunu hatırlatan, erken çıkmış ya da belki çoktan zamanı gelmiş saçındaki beyazlar kadar saçma. kır saçlı küçük bir kız çocuğu/oğlan çocuğu olma tuhaflığı kısaca. baksana, hayat hem de nasıl saçma!<br />
<br />
ve hayat en çok da, yıllar geçip giderken hem pişmanlıkların, öfkelerin, ukdelerin olması, hem de iyi ki demen kadar saçma.<br />
<br />
hayat bazen, en saçma şeylerden bile daha saçma.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/KWKV9DXqt6Y?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5294736763864309404.post-80906484235172274542014-02-27T23:37:00.000+02:002014-02-27T23:37:32.140+02:00bir gün herkes..<a href="https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="241" src="https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" width="320" /></a>bir zamanlar yaptıkları çılgınlıkları bildiğim ve birlikte çılgınlıklar yaptığım arkadaşlarımın şimdi ev oturmalarına giden, kısırlı poğaçalı kekli günler düzenleyen, etrafı yalnızca ama yalnızca 40 yaş ve üstü kadınlarla dolu biri olmaları beni üzüyor. bu konuda ciddiyim. ne zaman fotoğrafları çıksa karşıma, mutlu görünüyorlar. nasıl olur? sen böyle biri değildin! ne çabuk alıştın! aslında hep böyle biriydin de nasıl sakladın!<br />
<br />
oysa biz saçmasapan şeyleri kafasına takan ama sonra yeniden ayağa kalkan kızlardık. bizdik, öyleydik ama sonuçta kendimizdik. o gün, o günlerden herhangi bir gün size bugün böyle biri olacağınızı söyleseler oturma yerlerinizle gülerdiniz. ben de. üstelik kahkahalarla. hayır komik değil, hayır dalga geçmiyorum ama öyle biri değildik. kısırı poğaçayı keki hep annemiz yapar, biz de üzerimize döker ve azarı yerdik. ve aptal aptal gülerdik. tam da böyleydik.<br />
<br />
biliyorum aptallık ediyorum hala öyle olacağımıza inanarak. neyin sonsuzluğu var ki zaten hepimiz ölümlüyken? ama üzülüyorum işte. değişmemize, şimdi bambaşka insanlar olmamıza, bir daha yeniden tüm o saçmalıkları yapmayacak olmamıza.<br />
<br />
<br />
<b>her şey buraya kadarmış</b><br />
<b><br /></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-obLW3xMPtIo/UuqLDGZoS-I/AAAAAAAADQc/nS2hvPx8ctA/s1600/tumblr_mibwqxc0OU1qbilh4o2_1280.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-obLW3xMPtIo/UuqLDGZoS-I/AAAAAAAADQc/nS2hvPx8ctA/s1600/tumblr_mibwqxc0OU1qbilh4o2_1280.jpg" height="305" width="320" /></a></div>
hiç değişmeyeceğiz sanırken aptal görünüyorduk belki ama sonra yeniden devam ediyorduk. biz olan, gerçek biz'e geri dönüyorduk.<br />
<br />
evcilik oynarken aniden kalkıp<i> ''oyuncaklarını topla''</i> diyen annenin yerine geçmeniz beni üzüyor. son ses müzik dinleyip dans edip delilikler yaparken odaya girip <i>''kafam şişti kıs şu müziği!''</i> diyen annenin yerine geçmeniz beni üzüyor. arkadaşlarla beraber dışarıdayken ve abartmıyorum saat yalnızca 8 iken arayıp <i>''artık gelmesen de olur nasılsa sabah oldu''</i> diyen annenin yerine geçmeniz beni üzüyor. yemek yiyecekken yemek masası ya da mutfak yerine koltukta ya da yatağımızda yediğimiz için tanıdıkların komşunun akrabaların aptal kızlarını örnek verip<i> ''bilmemkimin kızı evlendi yuva kurdu sen hala pasaklı'' </i>diyen annenin yerine geçmeniz beni üzüyor. çok alakasız bir yerde çok alakasız bir zamanda çok alakasız bir muhabbetin tam ortasında lafı yine aynı yere getirip <i>''evlenseydin şimdiye torununu seviyorduk''</i> diyen annenin yerine geçmeniz beni üzüyor. hani öyle değildik, birlikteydik, bizdik? ben öyle olmadım hala, belki olmak istiyordur içimdekilerden biri, ama öyle uzak görünüyor ki şimdi.<br />
<br />
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-fhmfszgC0ik/Uw-uKIdPIHI/AAAAAAAADSY/HvZrZcSj4cM/s1600/hepburn_400.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-fhmfszgC0ik/Uw-uKIdPIHI/AAAAAAAADSY/HvZrZcSj4cM/s1600/hepburn_400.jpg" height="216" width="320" /></a>yine aptallık ediyorum belki de.. sanki hepiniz teker teker evlenip, artık ev gezmelerine giden, kısırlı poğaçalı kekli günler düzenleyen filan birileri olmamışsınız gibi, hala eskisi gibiymişiz gibi, beni ve bizi yarı yolda bırakmamışsınız gibi, siz gittikten sonra aptal aptal tek başıma devam edeceğimi sanabiliyorum bazen. insanız yanılıyoruz işte.<br />
<br />
insan bazen hatırlayınca özlemek diyemeyiz belki ama özlemeye benzer bir şey hissediyor. siz hala bizim gibiyken, biz hepimiz aynıyken yaşadığımız günler dün gibi sanki. şimdi bakınca biz değiliz sanki. ama istediğimiz kadar şaşırıp saçma bulalım, istersek inkar edip nefret edelim, ister özgür kız istersek de hanım kız olalım bir gerçek var ve bunu kabul etmek gerek. bir gün herkes ev oturmalarına giden, kısırlı poğaçalı kekli günler düzenleyen, etrafı yalnızca ama yalnızca 40 yaş ve üstü kadınlarla dolu biri olacak.<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F3.bp.blogspot.com%2F-ysTMz8Jmrls%2FUuqLzFHrRhI%2FAAAAAAAADQk%2FsoN2W9Smseo%2Fs1600%2FChildren%27s%2BHour.jpeg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F3.bp.blogspot.com%2F-ysTMz8Jmrls%2FUuqLzFHrRhI%2FAAAAAAAADQk%2FsoN2W9Smseo%2Fs1600%2FChildren%27s%2BHour.jpeg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://3.bp.blogspot.com/-ysTMz8Jmrls/UuqLzFHrRhI/AAAAAAAADQk/soN2W9Smseo/s1600/Children's+Hour.jpeg" -->
reklamcıinsankişisihttp://www.blogger.com/profile/02845126999750345332noreply@blogger.com0