10 Ağustos 2011 Çarşamba

o'na mektup

sana karşı duygusal davranmamam gerektiğini düşünüyorum. neme lazım, şimdi kalkıp oturduğun yerden, kısık ateşte pişmiş bi yenilgiyi yemek hoş olmayacak. zıkkım gibi, ne o öyle. hem umutsuzca olacak belki, nereden bileceğim ki senden de yardım gelmiyorken.

kaç kurtar kendini diyeceğim kendime, şimdi beni esir almış olmandan korkuyorum. yanımda değilsin ama belki de dört bir yanımdasın.

ortada kuyu var yandan geç oynardık ya çocukken.. şimdi ortada sen varsın, yandan geçmeye çalışıyorum ama hep sobeliyosun, ne kadar mızıkçısın yahu sen. ne bileyim az biraz insaflı olsan, bu da can dimi ama. sonra belki ben de ortada olsam, yandan kimse geçmese falan. ah, hep böyle oldum ben. hep herşeyi oyunlaştırma çabası. istemiyorum işte büyümek ki. napıcam yani büyüyünce, ne var orda. hayır yani bi de... off saçmalıyorum yine. neyse.

senin de onlar gibi olmamanı istiyorum. şaşırt beni ne bileyim, ummadığım anda bişey yap bişey olsun ve mutluluk ifade etsin, mutlu olayım. ama sen de. öyle kasıntı gibi yapma bişey, içinden gelsin. seni de mutlu etsin.

hiçbir şey anlamayanlar el kaldırsın. biliyorum hiçbir şey anlamayanların önde gidenisin. ama ne yapayım, düz yolda giden cümleler kursam anlamandan korkuyorum hissettiklerimi. hem her yol sana çıkıyor ya nasılsa, varsın kelimelerim yan yoldan gitsinler, kendimi savunayım, dümdüz olmasın sana gelişim. savunmasızlık kötüdür çünkü, bilirsin. bi şekilde gardım da olmalı. şimdi burda daha da devam eden bi sürü cümleler düşün. hepsi de seni anlatan. beceremiyorum belki de onları kurmak şimdi, karmakarışık mı geldiler artık niyeyse.

her neyse.


mantıklı davranmalıyım herşeyden önce, bunu biliyorum. öhömm öhömm.. ama biliyor musun, nereden başlayacağımı bile bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder