25 Haziran 2013 Salı

ah üniversite yıllarım..

yıl 2008. üniversiteyi kazanmış, binbir hevesle, bizim üniversitenin katalogunu inceliyorum abartısız her gün ama her gün. o kampüs, çimlere yayılmış gençlik, sosyal imkanlar cart curt derken bir yandan üniversiteyi kazandığıma olan şaşkınlık, bir yandan bu yeni duruma alışmaya çalışma, diğer yandan da ardı arkası gelmeyen ''kampüste neksel günlerim olcak fiffuvv, vuuuu şuna da bak hele vay anasını'' şaşkınlığıyla karışık hayaller derken tam bir karmaşa çorbasıydım.

bi şekilde üniversiteye kapak attık ama bu kez de 1,5 sene hazırlık. hala tam olarak üniversiteli sayılmadığıma inanıyordum çünkü hazırlığın liseden bi farkı yoktu. her an her saniye depresyona girdi girecek moddaydım ''neden fakülteli değilimm nedeğğnn'' diye evden okula okuldan eve bir an önce fakülteli olmak için can atıyordum. hiç tadını çıkarma filan yok. hatta burnumdan getirdim desem yeridir. hala o 1,5 senenin gerçek bir vakit kaybı olduğuna inancım değişmedi. neyse en azından getirdiği bir iki bişiy var. üniversiteye, artık bir üniversiteli olduğuma adapte olmamdaki katkısını da es geçmemek lazım. 1,5 sene alışma da biraz fazla uçuk oldu farkındayım ama inan bana bu bile yetmedi. fakültedeki ilk 2 senemde de benim bu meşhur ''alışma evrem'' hiç fırsatını kaçırmadan devam etti. dile kolay 4 sene alışmaya çalıştım sfdhjk.

gel zaman git zaman, 2. sınıfa kadar da bu kez fakülteli olduğumu anlayamadım. ne bileyim derse gidesim yok, bölümdekiler gruplaşmış, dersler teorik, boş işler peşine düştüm derken hiç iplemedim. geldim 3. sınıfa. mesela 3'de de çok ilginç bişi oldu. dersler artık pek teorik filan değil ama bende hala sebebini anlayamadığım bi mızmızlanma, bi huysuzluk, bi boşvermişlik almış başını gidiyor. derhal ipleri elime almanın ve ''aloovv noluyoruz?'' demenin vakti geldi de geçiyordu. başladım hafiften dersleri sevmeye. hayır bölümü seviyorum ama teoride kalırsan olmaz şekerim. neyse. hazırlık dahil, 4 sene 'inek' diye tabir ettiğimiz türün yanından bile geçememiş (ki kendimi bildim bileli o çok kasan tiplerden olmadım) biri olarak üniversite 3. sınıfta belki de ilk kez ciddi ciddi oturup vize final kastım. ekonomi filan alıyorum böyle bi havalar, bi jargonlar sdfgjk. 2. sınıf 3. sınıf derken bir de baktım son sınıfa gelmişim. ablam hep derdi hiç anlamıycaksın nasıl geçtiğini, gözünü bi açıcaksın ki bitmiş. hangimiz büyüklerimizin söylediklerini kulağımıza küpe yaptık ki? oysa bizden daha deneyimli olanların sözleri kirazdı ve onlardan çok güzel küpe yapabilirdik. olmadı.


dananın kuyruğu kopamadı gitti

artık son seneydim.. tez denen gerçekle yüzleştim. ismi bile uykularımı kaçırdı, ''nasıl başlıycam nerden başlıycam teslim etmeme 1 ay kaldı aa 15 gün kalmış o da nesi yalnızca 1 hafta kalmış'' kalp krizleriyle o süre nasıl geçti hala bilmiyorum. çünkü bana göre zaman buz olup donmuş, hiç geçmiycekti. ömür boyu tez yazdığım o kısa zaman diliminde kalıcaktım. bunda, teze başlamayı hep ertelememin de katkısı büyük sağolsun. bugün yarın derken, neredeyse teze başlamamak için, sırf zaman geçmesin diye yapmayacağım şey yoktu. bunlar yetmezmiş gibi bi yandan da insanlarla boğuşuyordum. göğsünü şişire şişire ''ben bitirdim tezi yiaa'' diyenleri anlık bir göz dönmesiyle oracıkta boğmama ramak kala ''bi dk ya biz napıyoruz ki burda, napıyoruz ki biz'' aydınlanması yaşadım ve ''gelinlik giymeden, ışığı görmeden, bebeğimden önce vazgeçtim dünyadan'' dememe gerek kalmadan bütün o Şebo hallerinden vazgeçtim ve son anda mapus damlarına girmekten yırttım. ama tabi tezi bitirenleri tavuk gibi çip çip kovalamaktan vazgeçsem de onların birer uzaylı olduklarına olan inancım hiç değişmedi.

derken ben de artık bir uzaylıydım! evet tez sonunda bitmişti. bütün o dertten gözüme uyku girmeyen geceler, ne yapsam neye baksam karşımdakini tez sandığım sayko haller, iki lafımdan birinin tez, tez, tez olduğu günler sonunda geride kalmıştı heyhat! fakat upss o da nesi! tez bitti tam rahata ericem sanırken, tam da dananın kuyruğuna gelmişken, hikaye yeni başlıyordu. virüslü usp'im ve o pis virüslerini bulaştırdığı laptop sayesinde tezim tam iki kez silindi, üçüncüde de bir dolu hatalar oldu. ama var ya artık dayanacak gücüm kalmamış sabır filan hak getire abartmıyorum bilgisayarın karşısında oturmuş sinirden ağlıyordum artık düşün. ''neden ben nedeeeğğnn'' diye baya bi moda girmiştim. tamam artık ben bu tezi tamamen bitirip ciltleyip teslim edemeden eşekler cennetine gidicem derken...

her kriz anında, yine dananın kuyruğunun kopacağı o son anda ustaca bir manevrayla kriz yönetimi yapıp tüm metanetim ve sabrımla tek tek nakış gibi işleyip sonunda tamamladım ve 5 sene boyunca kahrımızı çeken okulun karşısındaki copy'ye teslim ettim ve ekledim ''bi sorun olmaz dimi?''  adamda da insaf yokmuş be. sakinleştireceğine ''valla bilemeyiz'' deyip geçiştirdi pislik. şunu diyebilirdi mesela ''hey adamım! sana yemin ederim bu benim en özendiğim iş olacak! en ufak bi problem görürsen kahrolası pislik 911'i ara ok?''  (bu arada 911 polisti dimi yanlış olmasın şimdi ambulans filan). böyle konuşmalıydı. çünkü ben emindim o lanet olasıca tezi ellerimle tutup gözlerimle görüp hocaya teslim etmeye giderken yolda önce gök taşı çarpıcak, usta bir manevrayla kurtulmuşken vızıttt diye bir ufo önüme çıkıp içinden Robert Downey Jr, James Franco ve Joseph Gordon-Levitt'e benzeyen uzaylılar inip beni kaçırmaya çalışcaklar ben tabi bunları gördüm ya bunların uzaylı olduklarından habersiz ''geell gelll'' diye işaret parmaklarıyla beni çağıran bu üç doğaüstü canlı karşısında hipnotize olmuşken bi anda aydınlanıp tam kaçacakken bu kez omzuma biri dokunucak dönüp baktığımda şlapp diye yüzüme tokat atan Tatar Ramazan'ı görüp ''Ben bu oyunu bozarıımm'' çığlıklarından firar etmek için koşarken gökten üç elma düşüp üçü de benim kafaya düşüp gözlerimle embesil gibi bakarak ''ay bana bişiler oluyeee'' diyerek bayılıcaktım. tüm bunlar olurken insanlığını kaybetmemiş bir insan evladı da çıkıp kurtarmayı akıl edemeyecekti. ben de böylece tez uğruna bi güzel kim vurduya gidicektim. düşün şuurum yerinde değil, çoktan işim bitmiş ama ben hala içimden ''ben bu hallere düşecek adam mıydım beh!'' diye derin bir ah çektikten sonra zılgıtlar eşliğinde yanık yanık türkü söylemeye başlıycaktım. ölümüm bile fantastiklikte son nokta olacaktı anlıycağın.

tamam tamam şimdi nefesini bırakabilirsin, korkulan olmadı. mutlu son ^_^ tezi tek parça aldım ve copy'den çıktım. hocaya teslim etmek üzere kampüse girdim ve canım biricik fakültem İletişim Fakültesi'ne girdim. artık tez yazmış bi insan kişisiydim dostum! bu benim için hiç de küçük bir adım değildi valla mütevazı olamıycam sori. ve sonunda hocanın kapısını çalıp tezi masasına bırakıp imzamı atıp hocaya iyi günler dedim çıktım. o an sana yemin ediyorum Dünyaya Kurtaran Adamın Pabucunu Dama Atan Dünyayı Kurtaran Kız'dım!

o gün bugündür, koskoca bir tez yazıp bitirip teslim etmiş olan bi ''uzaylıyım''. meleba ufo, meleba insanlık.