29 Aralık 2010 Çarşamba

kalbini kırarım bak


çok pis küfrediyorum şuan. yaratıcılığımın sınırlarını çoktan aştım. hedefteki düşman menstruasyon. her ay bunu yaşıyor olmak kaderin seni sınaması demek. güneş, başka işi yokmuş gibi bi salkım koruğu bi salkım üzüm haline getirmek için aylarca çalışırken, birileri biz kadınları çok pis kıskanıyo ve bizi öyle bi hale getiriyo ki. tırtılı kelebeğe dönüştüren evrenin seni nalet pislik bişeye dönüştürmesi hiçbir şeyle açıklanamaz. bi kere bunun yaşanmasının sebebi, o ay için kadının üreme fonksiyonunun başarısız olması. buraya kadar herşey tamam. ama allahın cezası, kimse sana birilerinin yüzüne başarısız olduğunun söylenmeyeceğini anlatmadımı. bu mudur yani senin espri anlayışın. son 2 haftadır dokunsan ya ağlar, ya dokunana çok pis dalar vaziyetteydim. ne lan bu derken bi de baktım yok efendim merkür geri gidiyomuş, gezegenler yer değiştiriyomuş. nan bi durun durduğunuz yerde. ha bunlar yeter mi hiç, suyundan da koy. pms eşşoğlusu da çıkagelmesin mi. koy g.tüne rahvan gitsin dedik halay pozisyonuna geçtik ve başladık önümüze gelene bin tekme. ama nasıl geçti şu 2 hafta ben diyeyim dengesizin allahıydım, sen de 'yavaşş!'.
amerikada işleri güçleri olmayan bi güruh var. bunlar böyle habire toplanıp bişeyleri araştırıyolar. yok efendim domates neden kırmızı, neymiş efendim gözünün üstünde neden kaşın var, babam böyle kek yapmayı nerden öğrendi diye böyle araştırıyolar. para da çok demek ki. her neyse. gene bir gün oturmuşlar araştırmışlar. kadınların pms dönemlerinde daha fazla suç işlediklerini yetmeyip üstüne intihara teşebbüs ettiklerini ortaya koymuşlar. inanırım.
bi de mesela bizi bu hallere getiren sürtüğün yolunu açanlar da var. bi sürü şirket, gazeteler, dergiler, doktorlar, hatta benim için kabullenmesi zor olsa da reklamcılar baya sırtına vuruyolar bunun. başını okşuyolar. öpüyolar onu içtenlikle. hayır bi silkelenin kendinize gelin, neden o taraftasınız nan. sizi doğuran ananızı, bacınızı ölmeden mezara koyan o pisliğe destek oluyosunuz. bi yere yatın ölü taklidi yapın, gör bakalım kalıyomu. ama yok. siz onu pamuklara sarmalıyosunuz, kanatlar takıyosunuz onu melek yapıyosunuz ey koca şirketler. size söylüyorum ey gazeteler dergiler mecmualar. peki siz ne yapıyosunuz? siz, hiç utanmadan bize öğütler veriyosunuz o gelince şunu yapın bunu yapın. iki kelam küfretseniz, nasıl gururuna yediremeyip gidecek bilmiyosunuz. siz doktorlar, onca hipokrat yemini edip de sözünüzden nasıl da dönüyosunuz farkında değilsiniz. bize ilaç veriyosunuz. o gelince iç diyosunuz. ama bana balık verme bana balık tutmayı öğret dostum. siz reklamcılar, ya siz. sizden biriydim ben olm, bana yapılacak iş miydi bu. bari bana yapmasaydınız. onu meşhur yaptınız. ona viktorya sikrıt şeysi gibi kanat takıp pamuklu süslü şeyler giydirip reklamlarda oynattınız. insan mı o, ona insan muamelesi yaptınız. gidin lan görmesin gözüm hiçbirinizi.
velhasıl kelam. atsan atamazsın satsan satamazsın. ömür boyunca bi sürü insan giricek hayatımıza, bi sürü insan çıkıcak hayatımızdan, aşık olucaz, umut edicez, şiirler yazıcaz, konserlere gidicez, okuycaz, mezun olucaz, iş dünyasına giricez, patronuydu rekabetiydi verimsiz iş saatleri bi türlü zamlanmayan maaşıydı istifasıydı kovulmasıydı, sonra evlilik derken yaşayıp gidicez ama o hep yanımızda olucak. erkekler yüzümüze bakıcaklar ama içimizde ne yangınlar yanıyo bilmeyecekler. içimiz kan ağlarken bize ''oşguuumm gene nereye daldığğnnn''. ebenin körü. ben şimdi sana bi dalıcam o olcak. mevsimler geçicek bi aydan öbürüne zıplıcaz işimiz gücümüz yok tabi haftaları devircez psikopat gibi. bunlar olurken onların yüzlerine gülücez ama içimizden küfürleri boy boy dizicez. bu böyle gidicek. şimdi oturup düşününce, şanssızlığın kralı bu. aksini söyleyebilecek biri varsa da mutlaka erkektir. nerden bilsin nan o. otursun orda, hiçbişey yapmasın her türlü cefayı biz çekelim. pms'siydi menstruasyonuydu doğumuydu pisliğiydi. içim yanıyo içim.

20 Aralık 2010 Pazartesi

''param olsa da ben alsağğmm'' 5


beşinci gün
(faynıl sıteyç)

beşinci günün sabahında, koca hafta gelicaamm diye söz verenlerin beklendiği, elde sepet kampüsteki diğer binalara gitmeye üşenildiği(hava da bi soğuktu ki), batarsak batarız zaten son gün zihniyetinin kol gezdiği, herhangi bi ayrı tanıtım promosyon vb şeylerin artık dövsen yapılmayacağı bi gündür. son gündür bi kere. yemekler ilk güne göre daha az ve çelimsizdir. hani yemeğin yüzüne bak, o bile üfleyip püflüyodu yeminle. neyse işte tüm bu hayata dair umutlarını yitirmiş psikolojiler falan bi yana da, çoğu kişinin artık kaynaşmış olduğu, sigara aralarında artık iğrenç esprilerin dönmeye başladığı(bi ortamda artık iğrenç espri dönmeye başlamışsa orda kaynaşma var demektir)böyle vur enseye şeklinde her türlü saçmalığın yapılmaya başlandığı bi gündür. olsun o kadar, tam 1 hafta yüzyüze bakılmış, tatlı da olsa bi rekabet yaşanmış, yanıbaşındaki komşun da olsa o an orda müşterisini kapmak için bi yerlerinden ter damlayana kadar insanlar kendini yırtmıştır. üstelik aynı bölümdesin, bu zamana kadar o iğrenç esprileri yapmadığın için kendinden utanman lazımdır. öhömm.. neyse.
yine ve yeniden habire yenilmiştir. hayatımda ben ilk defa o kadar dolmayı yemişimdir heralde. allahtan haftaortası bi gün dolmasız geçti de midem artık 'ohoo bu dolmalar da iyice demirbaş oldu ha' demedi. yoksa son günün sonunda balkabağına dönüşen araba gibi ben de dolmaya dönüşücektim. aslıma dönecektim. evet ben aslında bi dolmayım.
5 gün boyunca ara ara teftiş gibi katı olmasa bile stand stand gezen hocanın son gün gözünün içine bakılıyodur. acaba ne düşünüyo, acaba puan verdi mi kaç verdi şeklinde.
iyi kötü geçen bi haftaboyunca yediklerimiz önümüzde yemediklerimiz de önümüzde, homini gırtlak, böyle boşalda semerini ye türünden bi yaşambiçime büründük. kah güldük kah sıkıldık kah küfrettik. şaka maka, eğitim hayatımızın bu son aşamasında(hoş,insanoğlu yaşadığı sürece öğrencidir diye birşey derdim de demiyorum daha yaşanacak yıllarımız var)hani artık son basamağa geldiğin bu süreçte ilk ve son kez olucak bişey. bu bitanelik dolayısıyla yaşadığın tüm stresleri de halı altına süpürmeli. kendi açımdan süpürdüğümü söyleyebilirim. bi çeşit 'pazarcı' bi mesleği seçmiş olsak da ciddi ciddi pazarcı olarak yaşadığımız şu 5 gün, herkesin kendi penceresinden baksa da genel anlamda güzel geçen bi 5 gündü. artık bizden sonrası tufan.

''param olsa da ben alsağğmm'' 4


dördüncü gün
sabah kalktığında yine mi pazarcılık, yine mi bilmemne dersin. öyle de kene gibidir. sanırsın bi ömür öyle bağırıcaksın. kötü olan, gündelik yaşamda mesela yolda falan sanki birden bağırmaya başlıcak gibi hissedersin 'gieğğl vatandaşş, almayan başını taşlara vuruyoeerrr' diye. korkarsın yani, öyle böyle değil. kendini zor tutarsın.
4.gün sıkıcı, bunaltıcı,kiminin numaralı gözlüğünü çıkarıp kitap okumaya başladığı ve diğerlerinin de 'ahahaa entel stayla. olm entellikle olmaz bu işler.bak bak nasıl da tanımıyo bizi' diye dalgasını geçtiği bi gündür. kah 'ağlıcam ya yemin ediyorum ağlıcam. ayy hiç satış yuuookk' şeklinde bitse de gitsekçiliklere girdiği, kiminin 'aman yae banane valla. satış matışmış. koy götüne rahvan gitsin' şeklinde kendine hayrı olmayan söylemlerde bulunduğu da görülür.
yemekler gitmez. yani giden gitmiştir, gittiği gün bitmştir biz gideni değil giden bizi kaybetmiştir falan filan. ama elde de kalır yani yemekler. ye babam ye sonra.

-hiç bizden almadın sen. gözüm üstünde.
-diyetteyim yaee
-ne diyeti götürüyosun valla dolmaları.

- --> şeklinde kaldım tabi orda.





velhasıl kelam. dördüncü günü de öyle böyle yedik(mecaz yapmıyorum harbiden yedik yani, full yemekle geçti). yok sen böyle yaptın, yok sen şöyle dedin diye diye bi de baktık kalan bir! eve giderken, çoğu gitti azı kaldı düşüncesi bile gülümsetmeye yetebilirdi. ama gülümseyebilecek bile takatin varsa tabi.

''param olsa da ben alsağğmm'' 3


üçüncü gün.
3.gün 2.günden kötü, 1.günü mumla aratan, 4.günün belirsizliğini barındıran, 5.güneyse allah kerim bi gündür. bugün, ilk günkü aceleci, telaşlı, sabırsız oğlan çocuğu tavrımızı korumak için herşeyi yapabilirdik. gel gör ki müşteri artık alışmıştır ve o her zaman haklıdır. ve alışmak sevmekten daha zor gelir.

'kopya çekmee pasta yee'.
'buyronn efendiemm aile salonumuz vardıığğrr'
'hayatın anlamı burdaağğ'

-yapabilirsin,daha güçlü.
-...


-oha köpek geldi.
-oha aynen.


'haydi şimdi geeğğl'
'taşınmadık buradayızz'
'buyroon kırmızı başlıklı kız cupcakelerini burdan alıyoarr'

-etsiz mi lan.
-olm etli yapılmaz ki.yapılır da,olmaz yağğni

-olm sesin kulağımda çınlıyo böyle 'havuçlu bonboonn' diye.
-ahah.


'almayan 1000 pişman buyroonn'

-ne zaman gidicieezz.
-ya tamam gideriz bi ara.
-ama geç oluyo bıdı bıdı.
-olm 4de çıkarız 6da evdesin.


saat:4

hayat devam eder.

-hani 4de gidicektik.
-olm görüyon işte hala arada müşteri oluye.
-...
-5de gideriz söz.


saat:5

-ya 10 dk şurda biraz oturalım 5buçukta çıkarız.valla bak 6de evdesin.
-bıdıbıdı.
-gel hadiiğğğğ(çekiştirmeceler vs).


saat:6

sonunda yol.

-kaldı 8 durak.
-oha durakları mı sayıyon lan.
-iveeğğttt.
-te allam.
...
-kaldı 7 durak,6 durak,5 durak...
-ya bi susar mısın sen.kendimi yarışmada hissettim.
...
-iniyom ben şimdi.gidince ara.
-taksiye mi binsem yae.
-bin bin.iyidir taksi.karardı hem hava.
-ayy ona da güvenilir mi ki şimdiiğ.
-aiiii güvenilir tabi.millet 11de biniyoee.
...
-bin bin taksiye bin.gidince de beni ara.unutma(sevgililer bile böyle sıkboğaz edilme görmemiştir)
-tamam yae.55 kere söyledin.
-ara ama bak taammı.
-temamm.
-hadi ben iniyom.bak ara sakın unutma ha.
-güle güleğğğ.

''param olsa da ben alsağğmm'' 2


ikinci gün.
ilk güne nazaran herkeste bi alışma durumu vardır. hem müşteride hem esnafta. bi günde kimse hayatın anlamını bulmaz ama bi gün de bi gündür. ve yadsınamayacak denli deneyim kazandırmıştır. sade yemekler değil, esnaf da pişmiştir. ilk gün gelen müşteriyi

a.dün yediklerini bi daha yemek isteyen
b.yeniliklere açık, dünü bugününü tutmayan, değişim yanlısı olarak ikiye ayırabiliriz. her halukarda işin içinde bi alışveriş mevcut. burda da bi kategorize yapabiliriz:

1.ya dünkü dolmalar harikaydı. yine alıyoruzz
2.dün yedim zaten. farklı şeyler denemek lazım. ama alalım bakalım(buradaki içses:acıdım size, alalım bakalım. şaka yapıyorum)


ikinci gün, fiyaskoya yatkınlığıyla bilinir. ilk gün herşey yenidir. herşey tazedir. herşey ilktir falan. böyle bi heyecan almıştır yürüyodur. ikinci gün, tıpkı herşeyde olduğu gibi sıradanlaşma başlar. çok güzel başlayan şeylerde bile, sana bi kere şatafatlı gelen bişeye ikinci bakışında ilk duyguyu vermez. her neyse. son tahlilde, ikinci gün de güzeldir iyidir hoştur ama ilk günün yerini tutamaz elbette.

15 Aralık 2010 Çarşamba

''param olsa da ben alsağğmm''


okulda bişeyler oluyo. çok tatlı. çok kalorili. çok sıcak. çok hatırlanası. kelebeğin ömrü kısadır ya hani, bu da o cinsten. okulun geleneksel cookie haftası etkinliği. pazarlama dersi bünyesinde bişey. ilk ve son olarak yaşanacak olan bişey. ev yapımı cupcakeleri, kurabiyeleri, zeytinyağlı dolmaları, kısırları, tuzlu ve tatlı kurabiyeleri ve daha nicelerini elinin altında bulabileceğin bişey. nereye baksan yemek. rengarenk bi panayır yeri. genç olduğun bişey. ki gençsin. bunu biliyosun. bu bahsettiğim çok başka. kanı deli, kanı coşkun, kanı hızlı ve sıcak olan. rekabet mi dedin, saçmalama.
ürünlerle olay mahallinde tanışmamış olanların(bi çeşit gerilla pazarlama işi. müşteri her zaman haklıdır. gerekirse ayağına da gideriz. mentalitesi). tepkileri çok çeşitlidir. şimdi hangi birini yazsan diğeri bağıracak beni de yaz diye. hepsi aklımızda. lades.

ilk gün.
ilk günün havası başkadır. gelen geçen, 'aa bi şuraya bakalım' deyip gelir. filmin oyuncuları için de toyluğun verdiği 'hadi şunu da yapalım, hadi bunu da yapalım'cılıklar... bıraksan pluton'a gider, bi malzeme bi bişey bulur getirir. kaşif ruh ataktadır. diyette olanların bile gözünü döndürür bu ilk gün faslı. 'yae şunu yicem, hem bunun kalorisi nedir ki la'. diyet, zayıflamak falan yalan olur yani. tabi ürünlerin elinde patlaması gibi bişey de nadir gibidir. ne varsa yoksa gider bi şekilde. az buz değil, koca fakülte herhangi bi eve gitmeden altın günü yaşadı resmen. onca insanı doyurmanın gururu ve huzuruyla evlerin yolu tutulur.

10 Aralık 2010 Cuma

bebek olmaya methiye

bebek olmak...
ah, kalbimi verdim sana.
bi düşün yemeğin ayağına geliyo. ağzına veriyolar bide. sana verilen içeceği beğenmedin mi? hemen püskürt ağzından.

herşeyi geç araban var. a-ra-ba!
ev desen hakeza. neyin borcu neyin harcı. herşey beleş. hava almaya çıkarıldığında, altında araban yemeğin önünde, kes kesebildiğince 'senin boyundaki senin cinsiyetinden olmayanları'.kısaca karşı cins olayları. onu kapaklamak için yapıcakların bile masum. git ısır yanağından. ne deli ne sapık ne başka bişey demezler korkma. bebeksin sen!

senin için üretilmiş kıyafetleri gören herhangi bi yetişkin, allam çogzel yaee kıvamında erimeye yol alırken, sinsice gül kurulduğun anne kucağı yada arabandan.
kıskanılıyosun, beğeniliyosun, seviliyosun, özeniliyosun. mesela senden 20 küsur yaş büyük genç kız ablalarından bazıları senin gibi konuşmaya uğraşıyo düşün. ama sen doğalsın. olduğun gibisin. takılar tokalar filan en çok sana yakışıyo aslında, biz naparsak yapalım abartı. pembe sen demek zaten direk.

hiçbir anlamı ya da anlayanı olmasa da konuş dırdırdır. hem tüm o 'dev insanları' anlayamadığında durup kendi kendine konuşursan artı puanın oluyo. 'cemiilll koşş konuştuuuu'. konuşur tabi siz akşama kadar zavallıcağzın tepesinde pıtı pıtı konuşup duruyosunuz durmak bilmiyosunuz. bırakın o da iki kelam etsin dimi ama.

herkes sana çalışıyo olm. parklara götürülüyosun, gezmeler denizler.. yüzmek istediğinde yanında mutlaka biri veya birileri var. bırak kendini sulara. altını açtıklarında, üstelik dolu olsa da masum geliyosun herkese. sıç lan yüzlerine nolcak. kafasını bi aşağı bi yukarı sallamak suretiyle ağzını kulaklarına değdirecek kadar gülümseyerek senin bile tuhaf karşıladığın seslerle seni annenin kucağından almaya çalışan insan sevmediğin biriyse işe üstüne. ki ben demesem de yapıcaksın bunu biliyorum. aferin, hep böyle başına buyruk ol. seni eleştiremezler. şöyle bi 18'ine kadar falan yolu var. çocuğum ben yaee, küçüğüm ben daha yaee falan gibi mazeret bahane ve 'özrü kabahatinden beter' davranışlara sahip olacaksın. o yüzden özgürsün. hepsini geç öğretmen, vize, final, proje, mezuniyet, patron, sunum, iş güç derdin yok. bu nasıl bi özgürlüktür sana bunu anlatamam. dedikodulardan uzak, sorumluluklardan arınmış, yapılacaklar listesi olmadan ne de güzel yaşıyosun sen.

bak insanların yüzlerine anlamsız anlamsız. şizofren demiycekler emin ol. incele inmek bilmediğin arabandan ya da sıcak kucaktan in ve koş koşabiliğince nefes nefese ol düş hatta. dişlerin yeni çıkıyo ya da tek tük işte. ısır herşeyi. yok kalori, yok kilo aldım, yok çikolatayı kestim, yok tartı yok bilmemne. yesene işte önüne gelen her birşeyi. böyle lopur lopur götür yoğurtları pudingleri..
' 'görüyomusaaan şu jean olmuyaa banaaa''. yok böyle bişey. yiyeceksin işte. ye.

sana gelsin tüm masallar şarkılar şirinlikler. sen hepsini hakediyosun. ballısın ballı kıymetini bil. ama keşke biraz bizi de görsen. ne bileyim senin kılığına girelim, suç ortağımız ol gayet böyle organize önümüze gelene bin tekme kıvamında pıtı pıtı yürüyelim kolkola. tamam biz eşşek kadar olmuşuz o boyla zor ama, mazur gör dostum.

koş.gül.incele.çekiştir.bak.karala.dokun.ısır.boya.büyü.atla.kokla.tükür.sev.bağır.danset.
hopla. çiğne.düş.düşle.hep mutlu ol.