30 Ocak 2012 Pazartesi

Ergenlik travması

ergenliği gülben ergen dinlemekle geçen birinin aşık olduğunda normal olması beklenemez. bunu o zamanlar bilmiyordum. gün gelip blogumda bunu yazcağımı söyleseler gülerdim. elveda aşkım elveda sana, ben zaten sade ve sadece geçiyordum buralardan diyerek ne günlerim geçti umutsuz aşkıma ağlayarak.

yeni bi şarkı çıkarmıştı abayı yaktım diye. aha bu şarkı benim ergenliğimin içine etti diyebilirim. bu yetmedi. gülben beni duymuş gibi, ''du bakalım bu salak benim şarkılarla içlenip ağlıyor dayayayım yeni şarkıları'' dedi ve uçacaksın uçacaksın havalara uçacaksın, ayağını yerden kescem senin kalbime konacaksın dedi ve beni tam kalbimden vurdu. kadın söylerken sanki beni anlatıyordu. bağrıma taş bastım her bir dizesinde. bi ara yıldız'a(tilbe) geçiş yaptıysam da yol yakınken döndüm. zararın neresinden dönsen kardır sonuçta. ergenlik zamanlarımda beni en iyi anlayan hep gülben oldu.

Senle yaşamak istiyorum
Senle yaşlanmak istiyorum
Söz veriyorum aşkım sana
Pişman olmayacaksın


15 yaşındaki biri için fazla iddialı sözlerdi ama ben ''allamm ben gülbenim, gülben benim. tam beni anlatıyor ühühüğğ:'( '' modunda dolaşıyordum. gülbenimi açıp, mahalleden hoşlandığım çocuğu çizip, evlilik hayalleri kuruyordum. büyüyünce tüm bunlara güleceğini bilemiyosun tabi. ama çevrenin de etkisi büyük. sonuçta kankardeşimle terasta gülben dinlerdik, yalnız değildim yani. Ben aşkı yalnız sana yakıştığı için severim, bana da yaşattığın için sevgilim çok teşekkür ederim söyleyerek kaç defa o sümüklü çocuğu düşündüm. küt küt atıyor kalbim, bitmedi gitti şu harbim diye devam etti.

neyse. gel zaman git zaman, gülben bi bozdu sanki. bi ara baktım, artık şarkılarında kendimi bulmuyordum. ''belki de büyümek böyle birşey, ben artık gülben dinleyemicekmiyimm aağğhh:('' dedim ve yeni bir sayfa açtım. şimdi ne zaman gülbeni görsem aklıma o yıllar gelir.



Hayatımın aşkısın bebeyim (kalp)

açtığım sayfa da çok farklı değildi bu kez rockçı oldum. mangadan tut mor ve ötesine, linkin parktan slipknot'a kadar yelpaze baya genişti. sonra bi gün, o çıkageldi. Marilyn Manson. hayatımın aşkını bulmuştum. ''allam adamın evine baakkk, yarasa besliyo perili bi köşkte yaşıyo üstelik evinin duvarlarına kan sıçramış uuu çok seksi nolurrr çocuklarımın babası olsun lütfen(kalp)'' diyorum. arkadaşlarıma adamın kliplerini izletip havaya giriyorum filan. çocukların gözleri faltaşı olmuş korkudan altına işiyo hepsi, ben gözlerim kalp şeklini almış ağzım kulaklarımda, nasıl mutluyum. ''biliyomusunuz adam kaburga kemiklerini aldırmış niye biliyomusunuzz ihihi'' diye 14 yaşındaki sümüklü ergenlere adamın sapıklığını anlatmaya çalışıyorum. zaten dokunsam bağırcaklar öyle korkmuşlar. ama bu bana garip bi zevk veriyordu. aşıktım bide adama yani. adamın herşeyi bana güzel geliyordu. soyadını bi katilden almış olması bile benim için olağanüstüydü. onun masumiyetini bi tek ben gördüğüm için mutluydum.

hayallerimin sınırı yoktu. Marilyn'le evlenmişiz. sürmeli, zincirler takan asi çocuklarımız olmuş. aynı bizim gibi. onlar da aynı babaları gibi lens takıyolar filan. hatta makyajlarını babaları yapıyomuş. artık evlenmek istiyordum çünkü o benim hayatımın erkeğiydi. oturcağımız ev de hazır, müstakbel kocamın güzel maaşı da vardı. üstelik ünlü olcaktım. koskoca Marilyn Manson'ın biricik karısı olcaktım. bütün evi simsiyah döşeyecektim. evimin kadını olcaktım. resmen kocaman bi şatom olcaktı. geriye bi tek Marilyn'in gelip beni istemesi kalmıştı. bunu aileme açıklamadım, bi yolunu bulup açıklamalıydım ama nasıl... 2007'de türkiye'ye gelmişti. o konsere gitmeyi çok istedim. hazırlandım, kesin gidicem diye böyle gayet eminim. sonra nolduğunu merak ediyosun biliyorum. ne mi oldu? gidemedim. işin kötüsü, konseri yayınlayan kanal bile açılmıyodu.

ve bir gün acı gerçekle yüzleştim. bi sevgilisi varmış. çocuklarımın babası bi başka kadını seviyordu. o kadının yerinde ben olmalıyım diye nasıl üzüldüm. sonra baktım başka bi sevgilisi daha olmuş. çok güzel bi kızdı, asla onun kadar zarif ve güzel olamayacağımı düşünürken... kafamın üstünde bi ampul yandı: ben bu adama aşık değilim ki. sadece tipik bi ergenlik yaşıyorum. böylece bütün o karanlık planlarım sona erdi.

uçacaksın uçacaksın'lardan yarasalı şatolara keskin bir geçiş yapmak paha biçilemez. ben hayatımın travmasını ergenliğimde yaşadım. gülben ergenden marilyn manson'a evrim geçirmek kolay olmadı dostum. yeni yeni atlatıyorum.





ps. bu arada valla Marilyn Manson benim için hala gayet seksi ve karizma orda bi anlaşalım.

24 Ocak 2012 Salı

bütün kızlar toplandık

şu an hissettiğim şey: acıktım ama saat gecenin 4'ü. uykum yok ama saat gecenin 4'ü. zayıflamak istiyorum ama saat gecenin 4'ü. ha tabi bir de, artık aşık olmak istemiyorum ama saat gecenin 4'ü.

bu gibi durumlarda çoğu zaman yapıcak birşey yoktur. çünkü saat gecenin 4'üdür. tek yapman gereken yatıp uyumaktır. bunu yapamazsan eğer, koyunları saymak yerine keçileri kaçırabilirsin. kafaya takmamak lazım, relax olmak lazım, akışına bırakmak lazım. tabi bunları sadece söylüyorum. asla yapamadım, o ayrı. yapmaya çalışsam da başaramıyorum. neyse.

şu an yanımda kuzenlerim var. evet çocukları seviyorum ama bana kendimi yaşlı hissettirdiklerinde pek sevdiğim söylenemez. neden mi? Reklamcıinsankişisi(23), N.(11) ve N.(10). matematikteki aptal yaş soruları gibi olcak ama bu iki kızın yaşlarının toplamına 2 ekleyince benim yaşım çıkıyor. gel de kendini yaşlı hissetme:/ bide her ne kadar aramızda yaş farkı da olsa, birkaç saattir 'bütün kızlar toplandık' havasındayız. bi müzik açmalar, karaoke yaparken sevdiğin dangalağı düşünüp küfrederek anlamsız hareketlerle dansettiğini sanmak, aşk hakkında atıp tutmak filan. düşün bu kızların biri 10 diğeri 11 yaşında. nolcak benim halim ya durumum bu kadar vahim mi cidden.. ama ben zorluklar karşısında vazgeçecek biri asla değilim! yarın kızlarla dışarda takılmayı düşünüyoruz. evet belki sigara içmiyorlar ya da ettiğim küfürler karşısında bana eşlik etmiyorlar ama bunlar beni yolumdan döndüremez. ben bu yola baş koydum ve dönüşüm muhteşem olacak!

laf aramızda duruma öyle iyi adapte oldular ki, birkaç saat önce büyük kuzenim(tabi büyük dediğime bakmayın kendileri daha 11 yaşında) yanıma oturdu, başımı alıp kendi omzuna koydu ve gayet mantıklı ''sen mutlu olmak istiyorsun. önünde kapılar var, o kapıları tek tek açıyorsun..'' şeklinde beni teselli etmeye başladı. itiraf ediyorum, beni son zamanlarda bu kadar iyi anlayan biri olmamıştı. gözüm doldu. ve düşün ben bu kızın doğduğu günü hatırlıyorum. ki o doğduğunda onun şimdiki yaşındaydım. ben yaşlı hissetmeyeyim de kim hissetsin.

şu an bunları yazarken yanımda oturan bu iki kız, bana iyi geliyor. ve şimdi ikisi de ne yazdığıma anlam vermeye çalışan gözlerle ekrana bakıyor.

17 Ocak 2012 Salı

çözemedim şu aşkın arabeskini

aşık olunca arabeske bağlama diye birşey var ve ben her aşık olduğumda adeta bir Müslüm Gürses, bir Hakan Taşıyan olup çıkıyorum. bunun neden olduğunu şu kadar yıllık hayatımda hala çözebilmiş değilim. sanki biri bana bişiler içiriyor ve kendime geldiğimde her yer karanlık, elimde tespih, omzumda beyaz ceketim, ''dünyeeağğ tersine dönse vazgiieeçmemm'' diye kendimi jiletleyecek kıvama çoktan gelmiş oluyorum.

geçen bizim bölümden bi kızla konuşuyoruz işte kız başladı anlatmaya. yazın evleniyomuş. çalışcakları yer, nerde oturcakları bile belli. ben tabi hemen kaşlar indi, aiiyyyy sesleri çıkarıyorum eriyorum yani bildiğin. laf aramızda sanki yavaştan başladı gibi böyle evlenenlere özenmek filan. ama ben işin daha çok gelinlik seçme, tek taş bakma, düğünü nerde yaparız yaae aşamasındayım. öbürlerini pas geçiyorum. neyse anlatmaya devam ediyor. biz diğer kızla makara yapıyoruz o sırada. ''kız elden gidiyo. bak görüyomusun evde kaldık anacım:/'' diye bi içlendik bi ah çektik. bi ara kendimi kaptırdım salak gibi şunu dedim kıza ''artık yazarsın ayakkabının altına adımızı;)'' hmm yazmamı mı istiyosun filan dedi kendince ağzımı yokluyor bişi var mı yok mu diye. yok anacım ben hala aşk acısı çektiğim bölümdeyim hala bitemedi bölüm diyemiyorum. neyse. sonra bana baktı ve öyle bişi dedi ki. kızı dinliyorum bakalım ne diycek diye, aynen şu sözler çıktı ağzından: yaa senin tivitlerini okuyorum ben de, acılı tivitler ehehe. orda benim surat bembeyaz. resmen aşk acısı çeken, ergen, loser bi imaj çizmişim. adaletin bu mu dünya diyorum içimden. bi yandan da kendimi tokatlamak istiyorum. gelen vurdu giden vurdu, bi de ben vurayım bari diye. sonra geçti. napiyim yani beni seven böyle sevsin.

bazı insanlar var böyle aşıklar mesela. onları görünce ben kendimi nazi kampında gibi hissediyorum. binbir işkenceyle, zorla beni aşık etmişler sanki. kahırbela, ömrümden ömür gidiyor, mecnun misali çöllerde sürünüyorum resmen. ama onlar napıyo? ''hayat çhok güsell!! ;)'' şeklinde sevgi pıtırcığı oluyorlar, midelerinde kelebekler dans ediyor, bıraksan kolbastı oynarlar o derece. ben işte o insanları gördüğümde aşktan da, hayattan da, herşeyden soğuyorum yeminle. hayır yani ben orda acıların kadını olmuşum dünya onların bilmemnerelerine minare valla. nassıl özeniyorum ama belli değil. zaten bakma, özendiğim için, onlar gibi olamadığım için burda sövüyorum. yoksa banane yani.

adamlar nerde bi oynak şarkı var onu dinliyor mesela. bense, normal zamanlarda Jamiroquai dinleyen insan, aşık olur olmaz Ümit Besen abime sığınıyorum. geçen abim böyle uzaktan durmuş bana bakıyor ''sen böyle bi kız değildin bi evden çık bu ne böyle akşama kadar arabesk dinliyosun'' dedi. o an ben bi aydınlanma yaşadım. ''noluyo lan bana! adam haklı beyler. ceketimi iliklerim, ustalara saygı RT pls'' dedim ve kapattım aşk hayatımın fon müziğini. buraya kadar iyi hoş da, için kan ağlarken dışından gülmek daha acı be usta. yani kafamda durmadan kanun sesleri, keman sesleri ağlarken, ben gülemem. olmuyor yapamıyorum. bilimadamları en yakın zamanda buna bi çare bulmazlarsa gidip atomları parçalayarak evrenin nasıl oluştuğunu araştırdıkları binayı bascam o olcak yeter yani!

15 Ocak 2012 Pazar

bana hediye bırak bütün kederleri ben ağlarım ikimizin yerine


son günlerde kendimde gözlemlediğim dokunsalar ağlayacak hallerim gözümden kaçmıyor. oturduğum yerde salak salak şeyleri aklıma getirip kafayı takıyorum. asla mantıklı olmayan şeyler için ağlayacak boyuta geldim. adın ne deseler ''üfff snane beee:'( !!1!!'' diycem resmen. az önce bulaşık makinasına deterjan koyarken gözlerim doldu. deterjan kapsülünün ortasındaki kırmızı topik düştü kırıldı ve kayboldu:'( içim burkuldu. yuvasından ayrıldı uzaklara gitti çok uzaklara ve ben onu bulamadım. kendime kızdım nedennn haa nedenn ona sahip çıkamadım o gitti ve bi daha dönmeyecek. benim yüzümdeeğğnn!! diye içimden kendime bağırdım çağırdım ortalığı birbirine kattım. ikiye ayrılmış kırılmış boynu bükülmüş annesi babasını makinanın deterjan gözüne koydum onlara veda ettim. ortalarındaki minikleri, evlatları, kırmızı topik artık yok ve onlar kırmızı topik olmadan yollarına devam edecekler. ben bu acıya nasıl dayanacağım..

nerde bi depresif şarkı var onu bulup açıp ağlıyorum. neler neler dinliyorum ama. bunu neden yaptığımı bilmiyorum. ''efkarım birikti sığmaz içime bin sitem etsem de azdır kadere gülmeyi unutan yaşlı gözlere mutluluktan bir haber ver dilek taşı'' dinliyorum şu an. sözlere bakar mısın. işte böyle şarkıları dinleyerek ''beni anlatıyor böhüüü:'('' diyip diyip höykürüyorum. hayır hayır depresyonda değilim sadece kendime işkence etmeyi seviyorum. niye çünkü salağım! gerçek bir salak! kalk gez toz ye iç dimi ama yok. bunları yapmayıp hayatın tokadını yemiş gibi iki gözü iki çeşmeyim. biraz önce feyste kızın biri ''buu düNyaaa o yokken eLbet döneCekk...bıRakın bıRakıN gitsin..'' yazmış benim yine gözüm doldu. fonda çalan şarkı aynen şu: ''seni yakacaklar benim yerimee seni Allah bile affetmeyecekk!!'' ah ulan ah. tutmasalar var ya gündüz gözüyle rakı sofrası kurcam ortaya o boyuttayım şu an. evdekiler de artık deli gözüyle bakıyolar eminim yani. böyle kendi kendine ağlayan bi tip düşün. durmadan arabesk dinleyen, odasına kapanan, odadan çıkınca da dizinin filmin en acıklı sahnesinin çıkmasını bekleyen çıkınca da onda kendini bulup kendine üzülen bi ergen oldum çıktım. saniyeler önce twitterda sevgililer günüyle ilgili bi tivit gördüm bu sefer de sevgililer günü için üzülmeye başladım. bana neler oluyor?!?!!

sadece uyumak ve yemek yemek istiyorum. geri kalan herşey gözüme aptalca geliyor. bazı kızlar var mesela. kafası o kadar rahat ki. kafa boş yani düşüncek bişi yok. düşündükleri tek şey kıyafetleri ve dinledikleri müzikler. onlar kadar boş olmak isterdim. bazen kafamda depresyondayım şarkısı çalıyor. ama depresyonda değilim, unutulmadım ve sevgilimden ayrılmadım(bir sevgilim bile yok anlıyor musun!!). benim bütün bu şarkıları dinleyip onlarla ağlamam, öyle olduğum anlamına gelmiyor. mutsuz olduğumu sanmıyorum, benimki huzurdan huzursuzluk çıkarmak, buna kısaca rahat batması diyoruz. ama bu böyle gitmez. benim en kısa zamanda silkelenmem lazım bunu biliyorum.

ERGENLİĞE DÖNÜŞ diye bi film yapmak istiyorum başrolde de kendim oynamayı düşünüyorum. valla çok iyi rol yaparım o role büründüm çünkü. hem paraya para demem. misler gibi. bide ödül törenine çağırdılar mı, hemen oscar almış havasına girerim. sahneye çıkınca söyleyeceklerim bile hazır yani bu kıyağımı unutmayın sevgili yetkililer.



ps. Alişan ve Demet Akalın için imza toplayan melekler benim için de bişiler yapın artık lan ayıp günah

9 Ocak 2012 Pazartesi

Aşk'ın adamı, aşık olduğum adam, Cemal Süreya...



neler söylenmez, neler yazılmaz ki.. lakin hiçbiri anlatamaz Cemal Süreya'yı.

Siz iyi ki doğmuşsunuz, iyi ki varmışsınız üstad. Nasıl sevileceğini, sevginin aşkın nasıl olması gerektiğini öğrettiniz. Ben her zaman Sizinle rakı içip aşktan yakınıyor, umutsuz aşklarım için karşınızda ağlıyorum. Aşk için ağlamaktan utanmıyorum, bunu bana Siz öğrettiniz. Siz hep benimle, yanımdasınız. Aşksınız siz, kalbinizden tanıdım Sizi…

kavuşacağız Sizinle, bilirim.

huzurla uyuyunuz.

7 Ocak 2012 Cumartesi

erkekleri itici yapan detaylar

şu internet icat oldu olalı mertlik bozuldu azizim. herşeye kolay ulaşıp çabuk vazgeçiyoruz. bir şeye bağlanmak artık zor hale geldi. eskiden herif kadının kapısında yatıyormuş, serenatlar yalvarmalar.. dağları delen mi dersin, çöllere düşen mi. peki ya şimdi? günümüzde böyle erkek maalesef artık yok. biz kızlar da toplanıp tek taşımızı kendimiz alıyor, ''kendimi bunun için mi yorucam ben kalbimi bunun için mi kırıcam ben'' diyor, ya da ''kapı açık
arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık''
diye atar yapıyoruz ama sor, içimizde yangınlar yanıyor. dışımızdan güçlü görünüp içimizden kan ağlıyoruz. herşeyin nesli tükendiği gibi, erkeklerin de o eski halinden eser yok şimdi. 21. yy'da mecnun gibi, kerem gibi, ferhat gibi, romeo gibi bir sevgilisi olan kız varsa ona seslenmek istiyorum burdan: tut onu sakın bırakma. onu bulamayanlar var bak. nimet o nimet.

neyse öhöm. hal böyleyken, bir erkek itici olmayı nasıl başarır şimdi bunu ele alacağız.


işte bir erkek 10 adımda nasıl itici olur:


1. bir erkek bütün kadınların kendisine ölüp bittiğine kendini çok kaptırıp göğsü kabarmış bir şekilde yaşıyorsa, o erkek iticidir. net. üstelik o erkek yakışıklı değilken kendini yakışıklı sanıyorsa o bin kat iticidir. hele ki ortama bir kız girince bir triplere girer ki düşman başına.

2. dozunda metroseksüellik candır ama aşırı bakımsızlık iticidir. giyimi kuşamı düzgün olmayan, temiz ve bakımlı olmayan ve güzel kokmayan, ayrıca tarzı olmayan erkek iticidir. herşeyi kadınlardan beklemeyin yani, erkek dediysek ayı olun demedik.

3. çok sulu, çok yılışık ve alakasız biçimde durmadan espri yapmaya çalışan erkek kesinlikle iticidir. cem yılmaz değilsin ki nedir bu özgüven.. saman gibi oturun demiyoruz ama yavşaklığın lüzumu yok. ortasını bulmak gerek.

4. kadını erkeği genci yaşlısı, insan dediğin güleryüzlü olmalı. bu yüzden, öküz gibi bön bön bakan, suratsız meymenetsiz, ve suratına bakınca hayata dair bütün umutlarını şroloğğp diye emen erkek iticidir.

5. durmadan yaptıklarından bahseden erkek, çok iticisin dostum! anladık terfi ettin, yeni araba aldın, çok para kazanıyorsun, hatta patron oldun ama 24 saatin 23 saati bunlardan bahsetmen hiç hoş değil. erkek olma demiyorum, hobi olarak yine yap ama kültürden sanattan anlamıyorsan yaptıklarının hiçbir önemi yok.

6. kadına değer vermeyen erkek, itici olmakla kalmayıp insan olmayı bile başaramamıştır. azalarak değil, tek celsede bit, neslin tükensin.

7. olur olmaz her dakika küfreden erkek, burası maç değil, iticisin nokta. maç demişken, fanatik erkek iticiliğin doruklarındadır. gözünü seveyim fanatikliğini de al git.

8. söyleyecek iki satır anlamlı sözü, hayata dair bir felsefesi olmayan; işi gücü kadınlar, tavlamak, aynı anda birkaç kızı idare etmek olan piç diye tabir ettiğimiz, kendini casanova sanan ya da ıssız adam havalarında gezen erkek, iticisin.

9. bunda çok ciddiyim: müzik zevki olmayan erkek benim için iticidir.

10. bir kadının kalbini nasıl kazanacağını bilmeyen ve bunu düşünmeyen, ayrıca aşıkken itiraf edemeyen ve romeo olamayan erkek, tek kelimeyle iticisin.

6 Ocak 2012 Cuma

romeo diye birşey yok!

ne şarkılar dinledim seni düşünerek, her baktığım yüzde seni gördüm birilerini sana benzettim bi tek seni göremedim bi sen yoktun, uykusuzluğum oldun sonra uykularıma geldin derken çoğu kez uyanmak istemedim rüyam yarıda kalmasın diye. hep mutlu bir son bekledim... ama sen mutlu sonu bana çok gördün. zaman çok çabuk geçiyor, ama zaman bir seni bana getirmiyor.

varlığını da üstüme alındım yokluğunu da. ben kaç gece sırf senin için ağladım, seninse hangi cehennemde ne haltlar yediğini hiç bilmiyordum. ben buna mecbur muyum söylesene.

hiç işaret yok, hiçbir şey yok. benim neyim olduğun hakkında hiçbir fikrim yok. senin neyin olduğumu hiç bilmiyorum. benim gerizekalı sevgilim, hiç mi sevmiyorsun beni bırak bu odunluğu. denizde açılır gibi açıl bana. dök içini. sen beni deli etmek mi istiyorsun hayır yani bileyim de ona göre şeyapayım. yani sonuçta delireceksem adamakıllı bi şekilde deliririm, ne o öyle kim vurduya gider gibi. beni seven ama sevmiyormuş gibi yapan bi adam için mi deliricem yani. boşversene. hangi yüzyıldayız, artık herşey o kadar kolay ki. adamın eski sevgilileriyle oynaşmadığı ne malum. ya da aynı anda birkaç kızı idare ediyordur belki de. nasıl güveneyim lan. arkamdan gülüyodur belki ''ahahaa sazana bak:D'' diyordur belki pff:/ belki de gaydir, ne bileyim gay değilmiş gibi yapıp gay olan ama gay görünmek de istemeyen biridir. belki de hastadır, evet evet hasta ruhludur nerden bileyim. kızları kendine aşık edip sonra siktir olup giden bi piçtir. yerim senin casanova halini tavrını, casanova bile senin kadar şerefsiz değildir pislik!

ben mi kuruyorum acaba? ne bileyim sıradan, normal bi erkek işte. akşam evine dönen, üzerini çıkartıp annesinin yaptığı yemekleri öküz gibi yedikten sonra oturup kuzey güney izleyip mandalina soyan bi salaktır büyük ihtimalle. neden bu kadar büyütüyorum ki? oturup böyle mal gibi kafamda kurmama hiç gerek yok. evet ya, bu adam sıradan bişidir işte. bildik, tipik bir odun işte. odundan romantiklik ya da adamlık beklemek de saçma yani(odunlara da haksızlık oluyor bu arada. sonuçta odun bir işe yarıyor dimi. o değil de odunlar bi gün ciddi ciddi toplanıp eylem yapcaklar hep birlikte bana doğru koşcaklar diye korkuyorum lan). bu zamanda bir romeo beklemek gerçek bir aptallık. romeo artık yok bunu kafama soksam iyi olacak. oturup adam gibi finallerime çalışmam gerekirken böyle ergen gibi ''yok efendim neden bişi olmuyomuş da, herif odun muymuş da.. aa yoksa seri katil mi, 875. cinayeti ben mi olucam yoksa, olamazz! ya hiç kimsenin bilmediği öldürme teknikleri varsa.. yoo hayır ölmek istemiyorum daha çok gencim'' diye senaryolar yazıyorum. sonuçta katillerin çoğu gayet de masum tipli adamlarmış. bu da çok gerzek bişi sonuçta, neden olmasın..


neyse neyse. bu kadar saçmalamak yeter. yemişim romantikliğini de odunluğunu da. seven adam bi dk durur mu yahu ben burda ne zırvalıyorum. benim paşa paşa durumu kabullenip kıçımın üstüne oturup üstüne bide bi bardak soğuk su içmem lazım.

3 Ocak 2012 Salı

kadınlar erkekler ve ilişkiler...

kabul edelim hiçbirimiz ilişkilerden anlamıyoruz. bir ilişkiye aslında hiçbir şey bilmeden başlıyoruz. istediğin kadar 'skor'un olsun yine toysun.
daha önce birçok ilişkin olmuş olabilir ama hiçbir insan aynı değildir. bu yüzden her ilişki farklıdır. eski ilişkinle yeni ilişkini kıyaslamak da yanlıştır. yani napıyosun, hemen o ''ben biliyorum''ları unutuyosun. yok öyle bi dünya. hiçbir zaman olmadın ki sen, onu da nerden çıkarıyorsun.

diyelim ki bir kadın bir adama fena yanık. herif onun sevgilisi olsun istiyor. adamın haberi yok tabi. kadın istiyor ki adam kendi çözsün bunu. yani sonuçta kalkıp adama 'senden hoşlanıyorum' diyecek hali yok. gel zaman git zaman karşısında adam kapı duvarsa, hala hiçbir tepki yoksa, saman gibi duruyorsa kadın için o adam artık 'odundur!' başka çaresi yok.

gelelim erkeklere. özellikle günümüzde artık erkeklerin 'kadınlaştıklarını' görüyoruz. nasıl mı? eğer ki az biraz kendini yontmamışsa mümkünatı yok gidip hoşlandığını söylemiyor. ve biz kızlar ne yazık ki kendimizi paralamakla kalıyoruz. yani eskidendi öyle 'önce erkek adım atsın'cılık. maalesef erkekler kadın erkek eşitliği deyince artık sadece bunu anlıyorlar. hadi bakalım artık kızlar adım atsın madem eşitiz diyorlar. kadın adamın hoşlandığına her iddiasına girse de adam kesinlikle kadından bir ışık bekliyor. trafik ışığı mıyız olm biz, geçiyosan geç işte hayret bişi. seviyosa gidip konuşan erkekler yok mu tabiki var. onlar var ya onlar, delikanlılar onlar, erkek diye ben ona derim işte. ama ne yazık ki nesilleri günden güne tükeniyor. son kalanları kapmak, hiç bırakmamak lazım kızlar, onu bulamayanlar var.

diyelim ki bu birbirinden hoşlanan kadın ve erkek sonunda birbirlerine itiraf ettiler. oh be rahatladık! nerdeee.. adam hala 'odun'. bu kez de ilk mesajı kızdan bekliyor. tabi kız da adamdan. ikisi de sıyırıyo artık. hadi lan diyip sırf sinirden ve gıcık olduğundan atıyor o ilk mesajı da. belki de aynı anda atıyorlar. ama sonra artık kafalarına göktaşı mı düşüyo noluyosa boyut değiştiriyorlar. o taktikler, kendini geri çekmeler, aman o arasın o mesaj atsınlar yerini spastik bir görüntüye bırakıyor. bide ilişkinin ilk zamanlarıysa özellikle telefon konuşmaları acayip iğrenç bir hal alıyor.

-aşkığğmm öncee seeann kıpaattt.
-hıyırrrr önce seeeğğnn(düşün erkek bile ne hallere düşüyo lan)
-hıyır yaaa seaann kıpatt


bir ilişkide başarılı olmanın en büyük anahtarı kendin olabilmek. bence bir ilişkiye başlıyorsan bütün egolarını kapının pardon ilişkinin dışında bırakcaksın. bir ilişkiye ne zaman kendini beğendirme arzusu, olduğundan daha mükemmel görünme telaşı, karşındakini avcunda tutmak için çırpınışlar girerse o ilişki asla mükemmel olamıcaktır. hep biraz eksik, hep yarım yamalak, gerçek olmayan tamamen sanal ve sahte birşey çıkıcak ortaya. ve tabi kaçınılmaz son: ayrılık. ilişkinin başında bunu herkes yapar ama bi noktada bırakmak lazım. ilişkideki sen gerçek sen değil ya, o ilişki de gerçek bi ilişki olmaz.

bide fazla mı abartıyoruz acaba ilişkileri? bizi buna iten sebepler değişir elbette ama abartmamak lazım. karşımızdakinin de bir insan olduğunu unutmamak lazım. ve onu seviyorsan eğer çelişkili davranmamak lazım. gerçekten sevdiğine inanıyorsan hiç vakit kaybetmeden git ve ona bunu söyle. nereye kadar tutacaksın içinde evladım. hadi bakalım mutlu mutlu olun emi. ben de mutlu olayım artık lan:(




p.s. klasik ama gerçek: seviyosan git konuş abi.