23 Haziran 2016 Perşembe

Hayatı hızlandırılmış bir film gibi yaşıyoruz

Farkında mısın?

Çok acele ediyoruz. Her şey için, her an çılgınca telaş yapıyoruz. Sabırsız olduk artık biz, hiçbir şeye uzun süre tahammül edemiyoruz.

Güzel bir manzaraya bakmamız topu topu 5 saniye sürüyor, tabii her türlü sosyal medya hesabımızda paylaştıktan sonra. Hatta bazen “paylaştık” diye baktık sayıyoruz, o güzelim manzaraya kendi gözlerimizle bir kez olsun bakmadan arkamızı dönüp gidiyoruz.

Nefis bir yemekle göz gözeyken bile ya bir an önce “herkese göstermek” ya da bir an önce mideye indirmek istiyoruz. Her lokmayı hissederek yemeyi unuttuk, sanki dünyaları kurtaracakmışız gibi bir an evvel tabağımızdakini bitirip sofradan kalkmak istiyoruz.

İnsanlarla konuşurken bir sonraki sözünün ne olacağını merak bile etmeden araya giriveriyoruz, “söyleyecek çok şeyimiz varmış gibi” kelimeleri ardı ardına bağlayıp düğümler yapıp kalkıyoruz oradan.


Hiç bir şeyi kurtarmıyoruz, kahraman olamıyoruz

Bekleyemiyoruz, beklemek istemiyoruz, acele ediyoruz ve her şey bir an önce olsun istiyoruz. Hemen gitmeliyiz, hemen yemeliyiz, hemen söylemeliyiz, hemen yapmalıyız.

Peki sonra?
Sonra çok mu iyi bir şey oluyor? Ya da sonra ne olacağını sanıyoruz da öyle uçuşup kaçışıyoruz durmadan bir yerlere, bir şeylere, birilerine? Hayır sonra hiç de devasa bir şey olmuyor, sonra yine ne olacaksa ne olması gerekiyorsa o oluyor. Ne birilerini, bir şeyleri kurtarıyoruz; ne de bir şeylerin gerçekten tadını alabiliyoruz. Başkalarının kahramanı olamadığımız gibi, kendi hayat hikayemizin de kahramanı olamıyoruz.

Bir kere yaşayacağımız bir hikayeyi bin kere yaşayacağız sanıp her ânımıza “taslak” muamelesi yapıyoruz. Sonra mutluluğun Kaf Dağı ya da küllerinden doğan bir Anka kuşu olduğuna kendimizi inandırmaya devam ediyoruz.

Öylece tekerin içinde hiçbir yere varamayan, yaşadığının da farkında olamayan bir deney faresi gibi koşup duruyoruz. Yorulduğumuzu bile anlayamadan, bazen beklememiz ve soluklanıp biraz da etrafı izlememiz gerektiğini hatırlayamadan acele etmeye devam ediyoruz. 

Yetişmemiz gereken hiçbir şey olmadığını anlayamıyoruz, en kötüsü de anlamak istemiyoruz.

Her şeyi çok hızlı, çok sabırsız, çok telaşlı yaşadığımız şu biricik hikayemize çok büyük haksızlık yapıyoruz.