10 Ocak 2013 Perşembe

seviyorum işte var mı diyeceğin!

bugünlerde feci şekilde evcil hayvanım olsun istiyorum! hiç beklemediğim bir anda ya bir İran kedisi, ya King Charles ya da herhangi bir türden minnoşlar karşıma çıkıyor. eskiden kediciklerin köpeciklerin yanından geçerken titreyerek ve son duamı ederek geçen ben, şimdi gördüğüm yerde kucağıma alıp sonsuza kadar öpüp sevmek istiyorum. sokakta bulduğum bir kediciği kaptığım gibi kucağımda eve getirsem annemin yüzünün alacağı şekil ve çıkaracağı seslerden korkmasam ilk gördüğüm yerde bir minnoşum oldu olacak.

fobi denen şey ilginç mesela. düşünsene kediden köpekten korkuyorsun, hadi köpeği anlarım havlıyor filan ama kediden korkmak ayrı olay. kediden kaçan insan görüntüsünü düşündükçe kahkahalarla gülesim geliyor ve bana kendimi hatırlatıyor. şu aralar böyle güldüğümden anlıyorum ki, bence ben fobimi yenmişim! nasıl oldu bilmiyorum ama sanırım bunu başardım!

üniversiteye başladığım gün, kampüse girdim. abartmıyorum o kale gibi kapıdan girdiğim an adım başı 80 tane köpek gördüm! üstelik hepsi de bulldog! işte o an dedim ki ''Allah seni naapmasın Reklamcıinsankişisi, seçe seçe bu okulu mu seçtin! bildiğin bulldog mafyasının tam ortasındasın dostum!'' tabi böyle şuurlu şuurlu konuştuğuma bakma, altıma yapmam an meselesiydi ve derse de geç kalmıştım. 2 sene sonra, abim eve 2 tane Kanada kurduyla geldiğindeyse benim için son arzumu düşünme vakti gelmişti. bildiğin kurt! beyaz tüyleri ve masmavi gözleri olsa da basbayağı kurtlardı. bi gün balkondan bakarken tesadüfen görmüştüm kız olan arkadan erkek olanın üstüne çıkmaya çalışıyordu şapşirik sdfgghjk. çok tatlılardı salaklar ama kurtlardı işte sonuçta. bugün, ne zaman okula gitsem bizim okulun mafyası köpüşleri kucağıma alasım geliyor, ama bulldog olanlar hariç.



ben de Reklamcıinsankişisiysem kafama koyduysam yapıcam!


geçenlerde bi kız arkadaşımla finalden çıktık kampüste kütüphaneye doğru gidiyoruz. o köpeciklere nassıl içim gitti Allah'ımm. böyle sanki bi hata yapmış da gözleri dolmuş gibi bakması, başını eğip kendini sevdirmek için çabalaması.. hava soğuktu kucağıma alıp eve götürcektim resmen ama tam 1,5 saat yol gidiyorum metrobüse bineyim derken bi bakıcam yok gitmiş işte o zaman kendimi keserim! hadi yol olayını geçtim bi şekilde eve geldim diyelim, uuvvv evde kıyamet kopar. sen daha öğrencisin kendine bakamıyorsun bi canlıya bakmaktan söz ediyorsun diye bin tane zılgıt yicem. ki haksız da değiller.

sırf giydiği marka kıyafetlere yakışıyor diye, ya da kız/erkek tavlamak için gidip mal gibi evcil hayvan satın alanları düşününce acaba bir hayvanım olursa gerçekten iyi bakabilir miyim, altından kalkabilir miyim diye düşünmeye de başladım. bunu yapamazsam onlardan bi farkım kalmayacak ve bu en son istediğim şey. çünkü şaka bi yana bi canlıdan bahsediyoruz. ne bileyim ben kahvaltıdan nefret eden, poposunu kaldırıp da kahvaltı hazırlayacak bi tip değilim yapınca da gayet uyuz olarak yapıyorum. öğle ya da akşam da anca şekerim düşüp elim ayağım titreyince bi de üstüne King Kong gibi çıldırınca yemek yemek aklına gelen biriyim ve ona da kendime davrandığım gibi davranmak istemiyorum. çünkü cidden onu kendimden bile fazla düşünmek istiyorum(şu an bu cümleyi yazarken bile benim kesinlikle bi bebişim olsun istedim). ama sonra kötü ihtimaller aklıma geliyor. sonuçta her canlının bir ömrü var ve zamanı geldiğinde hepimiz gideceğiz. işte bu gerçeği düşününce, hayatımda hiç evcil hayvanım olmamasına rağmen içimin acıdığını hissediyorum. buna dayanabilir miyim bilmiyorum.

sanırım şimdilik uzaktan sevmem gerekecek ama bi delilik yapıp her an bir bebeğim(kedi ya da köpek hiç fark etmez) olsun diye bi mucize bekliyorum. bi sabah uyansam ve yanıbaşımda bir bebek, ah ne çok isterdim... dışarı çıkmaya üşenen ben her gün her akşam her sabah onunla gezmek için can atardım! bütün paramı ona üst baş, oyuncak bişiler filan almak için harcardım. yok yok ben galiba dayanamıycam, ya var ya şeytan diyor sabah kalk eve hayvanla gel! ANNE BABA BENİM HAYVANIM OLCAK HABERİNİZ OLSUN sdfghjk!!

evlilik çağındasın diyen mahalle baskısı bir yana, ben şu an koca değil evcil hayvanım olsun çok istiyorum. ki sanırım bu yüzden de evde... neyse tamam devamını yazmıyorum :)

5 Ocak 2013 Cumartesi

bütün bütünlemeler, size laflar hazırladım olm!

bugün hayatımın Emrah draması günlerinden birini yaşadım. müsaadenizle hemen başlıyorum.

sabah, günlerdir stres içinde gelmesini beklediğim ama bir yandan da o gün bişey olsun ve iptal olsun yok olsun falan yani hani böyle bi mucize olsun da kurtulayım istediğim Htr(History of Turkish Revolution), nam-ı diğer İnkılap Tarihi finali için feci bir baş ağrısıyla uyandım. öğrenci adam napar, son güne bırakır. ben naptım, son gün değil baya o güne bıraktım çalışma faslını. çünkü dün gece ayıptır söylemesi üstünüze afiyet reklam çektik de :P neyse efendim, yani o yorgunluk, beyin laçkalığıyla filan ben mümkün değil Lozan'a Mondros'a filan giremezdim. sabah kalkıp alelacele bişiler atıştırmanın ardından bi kahve yapıp ders çalışma denen işkenceyi, üstüne üstlük Tarih gibi, İnkılap gibi bir finale çalışmanın vehametini tatlılaştırmaya çalıştım. biraz baktım ama kendi kafasına göre takılan balık hafızamla değil o bilgileri aklımda tutmak, okula girdiğim an ''ya bi dk konu neydi pardon cnms?'' filan bile olabilirdim(şaka şaka abarttım).

evden çıktım. yol boyu insan kafalarının her biri benim için ayrı bir İnkılap konusuydu. ''aa bak karşıdan Amasya Genelgesi geliyor ne kadar kilo almış yaaa'' derken hemen ''uu Wilson İlkeleri bugün çok coolsunuz bayım;))'' dedim. sonra bi sesle uyandım ''sayın yolcularımız Zincirlikuyu bu yöndeki son istasyonumuzdur.'' eben dedim indim. çok zevkli ya hani, bu İETT bi harika dostum diyorum ya hani, metrobüs kesmedi bi de otobüse bineyim deyip bindim. elimde telefon, hala notlara bakmaya çalışıyorum, üstelik otobüste ve ayaktayım! yanımdaki adam da gözlerini belertmiş bakıyor, sanırsın film izliyorum he öyle bi dalmış ki. lan Allah'ın delisi, bildiğin tarih çalışıyorum Avatar mı izliyorum. kafamın sağıyla sağ tarafa 48520 numaralı bakışımı attım bi de ne göreyim boş koltuk! Allahhhhhh deyip taarruza geçtim ve oturdum oh be!

okula girip bizim meşhur yokuşumuzdan koşar adım inerken arkadan bir ses ismimi çağırdı, dersi birlikte aldığımız beybiler beybisi, bu sabah sınava girmeden saniyeler önce fakültenin kapısında cigaralanırken bi anda 'Yastık' lakabını taktığım arkadaşım geldi. ''saçından tanıdım arkadan'' dedi. ''nasıl yani:)'' dedim, ''çok cool'' dedi. cool saç? vaovv tenk yu beyb deyip naptın çalıştın mı soruları sorup birer cigara yakıp telaşla sınıfı aramaya koyulduk(ben o sırada hala maymunluk yapmaya çalışıyorum ''yaa düşünsene sınav iptalmiş meğersem böyle bişi yokmuş ehehe'') ve sonunda bulduk. sınıfa girdik herkes gelmiş tabi, Yastık ön sırayı gösterip oturalım mı deyince gözlerimi Pikachu gibi açıp ''heea öne oturalım zaten, saçmalamaaağğ!'' dedim ve arkalara süründük. arkada bi yere geçtik bizim bölümden çocuklar da oraya konuşlanmışlar. çocuğa diyorum ''canım yaa şu yana geçsen biz şuraya otursak?'' başladı yok geçmem banane kem küm. eee geçmezsen geçme deyip kız sağda ben solda çocuk ortada yerlerimizi aldık veee sınav başladı!


Allah'ım bu bir kabus olmalı!

sen bana bir vahiy gel, ben cevapları tıkııırr tıkırrr bir yaz, anam dedim neler oluyor. ve tahtada 90 dk diye yazılan sınav süresi sen meğersem 75 dk ol, hoca ''20 dk'nız kaldı'' deyince sınıfta resmen cık cıklamalarla gürültü koptu, kızlar ''aaaağğğ'' erkekler ''oğğğğğ''. hoca diyor ''neeeeğğ?''

sınava 5 dk kala son kontrolleri de yaptım ve hoca süre bitti dedi ve amfinin arkalarına gelip kağıtları toplamaya başladı. derken birkaç dk'dır başımda dikilip beni izlediğinden habersiz ben salak salak hala kontroller yaparken bir anda gülümseyerek ''bitti mi kontroller? ;)'' dedi ama bunu nasıl söyledi biliyor musun, böyle bildiğin gerilim filmlerindeki karakterler gibi. benim kafamdan aşağı kaynar sular sen dökül, hoca sen o kağıda kırmızı kalemle bişi yaz. bakmaya çalıştım ama ne yazdığını göremedim ve bi tek benim kağıdıma yazdı. felç geçirdim, o sırada Yastık montunu giyiyor ve fısıldayarak soruyor kızımm noluyor ne yazdı diye. ağzımı oynatmadan ''bilmiyırım'' dedim ve hiç birşey olmamış gibi amfiden hocaya doğru indik. artık o an nasıl bir inme indiyse şu an hatırlamıyorum ama bişiler sormaya başladım hoca dedi ki sen daha iyi bilirsin. ''hocam?'' filan dediğimin saniyesi bir soru bombardımanına tuttu beni, şu 15 yıllık eğitim hayatımda daha önce öyle şey görmedim. ''İlk milli direniş ne zaman?'' ''İzmir işgali bla bla..'' ben o an önce kör oldum ardından sırayla sağır oldum, sonra elim ayağım kesildi en son artık hafızamı kaybettim hatta ben kimim'e bile geldi olay. kem küm ettim ama kadın davasına öyle bi inanmış ki ''hee işte tıkır tıkır yazdın.. daha fazla üstelersen daha kötü şeyler olur. bütünlemede görüşürüz'' nasıl yaa, şu an lisedeyim de disipline filan mı gidiyorum neler oluyor diye içimden sorarken suratım yağmurda ıslanmış kedi yavrusu, çenem titriyor sağ yanağımdan pıt diye yaş düştü düşecek. daha fazla üstelemeyip ağır adımlarla çıktım, Yastık da manyak gelemedi orda kaldı. çıktım koridorda onu bekledim neyse 2 dk sonra geldi.

ay bu Yastık pompişi sen beni bir teselli et, ya nolcak ilk yakalanan sen misin sanki, hem büte kaldın yaparsın çalışırsın bu sefer filan dedi ama ben hala dinlemiyorum kadın acaba sabahtan beri beni izliyordu da son anı mı bekledi, yoksa son saniyelerde ben malak gibi telaş yapınca başımda dikilip o an mı gördü de ben hala ''hele hele:P'' diye yazarken diye hala ordayım yani. neyse gittik bişiler yedik cigara kahve derken atladık otobüse. yol boyu maymunluk yaptım durdum. kız da zaten ben ona Yastık deyip durunca o da bana maymun lakabını taktı. yalnız o değil, öyle saatler filan değil yalnızca dakikalar önce bitkisel hayata girip marula dönüşen ben şu an ''amaann ilk büt'e kalan ben değilim ki hoop hoop:D'' havalarındaydım.

benim hayal gücü hemen depreşmeye başlamasın mı (burda hemen filmlerdeki gibi hayale dalınca bulanıklaşıyor ya heh gene öyle olduğunu farzet.)
sanki herkes bana bakıp işaret parmağıyla beni gösterip ''hahaha salakk salakk! bütünlemeye kaldıı ahaha gerizekalı mal'' diye dalga geçiyordu. herkes bana bakıyordu ama herkes. bakmayanlar da yanımdan geçerken laf sokuyordu. yukarı baktım bulutlara. bulutlar Mondros'a giden atlıların dört nala giderken arkalarında bıraktıkları toz bulutuydu. tüm bulutların ortada buluştuğu kızıl çizgide Wilson bana bakıp ''uff snne be slk:s'' diye trip atıyordu. otobüs ani fren yapmıştı, atlılar gelmişti sanırım şimdi beni Erzurum Kongresi'ne götüreceklerdi. ''Maymunn.. düşünsene'' sesiyle irkildim. Yastık manyağı da hayallerime katkıda bulunmak istiyordu. o da bişiler dedi kahkahalarla gülüyoruz filan. şoför bir ani fren daha yaptı ve Uzunçayır'da indik. ''olamaz! hani Erzurum Kongresi'ne gidiyorduk, nereden çıktı şimdi bu metrobüs dostum what da f..k!'' dedim, ama içimden.

bu kez metrobüste hayal kurcaktık. cama yansıyan adam yüzleri birer tarihi karaktere dönüşüp kabusum oldu. bildiğin o an ciddi ciddi Sivas'ın yollarınağğ çıkaydım dağlarına tililili diye Sivas Kongresi'ne gidiyorduk. Allah'ımm iyi ki tarihi bir karakter değilmişim dedim, böyle yavuşak bi insan nasıl kongrelere, antlaşmalara, ateşkeslere gider yarebbim bi düşün ya bi düşün. kadının biri ''ay bu metrobüs nereye gidiyor ayol!'' diye çığırıp inince Yastık koştu oturdu hemen. hiç sormak yok canım oturur musun diye. neyse zaten hergün bu yolu gidiyorum ben alışkınım Emrah'ım ben direk dedim kaderime razı oldum. ve yeniden şaklabanlıklara başladık. ben bunun saçını çekiyorum kafamı çeviriyorum, bakıyorum bu benim saçımı çekiyor filan. sonunda metrobüs de bitip bu kez tramvaya binecektik ama bu kez ayrı yollara. silah arkadaşım, can dostum, cephelerde yıllar yılı direnişe birlikte göğüs gerdiğim canım arkadaşım Yastık'la şimdi ayrı yönlere giden iki ayrı tramvaya mı bincektik, oh my goodness demeye kalmadan onun tramvayı geldi arkasına bile bakmadan gitti pislik :D

ay tamam yeter içim bayıldı. benim bile içim bayıldıysa, düşün oturup tıkır tıkır yazıyorum, seni düşünemiyorum şu an. böylece bugün hayatımın ilk suç üstü yakalanmasını yaşamış oldum. töbe bismillah suç derken de masum bişiy, pembe bişiy. haa bu arada bunu okuyan sen bir öğrenciysen pembe filan derken özenme sakın, ben ettim sen etme. öğrenci değilsen sorun yok aynen devam.