30 Eylül 2013 Pazartesi

seyirci

bir gün öyle bir zaman gelir ki.. tanıdığın kızların çoğu artık çoktan evlenmiş, bir çoğu nişan davetiyesini yollar, çoğu uzun ilişkisine hala ve tam gaz devam ediyordur, geri kalanlarsa yeni bir ilişkinin ilk adımlarını atmıştır. izlersin. anlatırlar. dinlersin. tebessüm edersin. bazen acırsın onlara. ''her şey bir adam bulup peşinden gitmek mi ki hem canım.'' dersin. ama buna kendin bile inanmazsın. bu bir savunma mekanizmasıdır, suyun yüzeyinde kalma çabasıdır. neyse ne. bir şeydir işte.

kimi kahkahalar, kimi derin ahlarla anlatır. anlatır anlatır dururlar. dinliyormuş gibi yapıp dinlemezsin. sıkılmışsındır artık. yaşıtın kızların böyle durmadan kendi hayatları, sevgilileri, nişanlıları, bilmemnelerini anlatmaları.. bir şey de diyemezsin. dinlemeye devam edersin. daha doğrusu dinliyormuş gibi yapmaya. en ufak bir ''pause'' yapmak istesen kıskandığını bile sanabilirler. oysa ne var ki canım alt tarafı birine aşık olmuş, birini kendilerine aşık etmiştirler. ne yani Dünya'yı kurtarmadılar ya, ne bu güçlü durmalar. ama bu dediğine inanmazsın. buna inanmazsın. buna artık sen bile inanmazsın. böyle bir şeye artık gerçekten inanmazsın.

giderler. sonra yine gelirler. biri bitip bir diğeri gelir. hiç bitmezler. geldikçe gelirler hiç gitmezler. onlar hiç bitmezler. ilişkileri hiç bitmez, sevmeleri, özlemleri, kıskançlıkları ve ballandıra ballandıra anlattıkları sevgilileri ve sevgililikleri. miden bulanır artık. dinlemek istemezsin artık. neden gelirler ki? neden söyler ve söyler dururlar ki dersin. ama bilmezsin. aslında bilirsin de unutursun işte. onların hayattaki tek başarıları budur. yani haklı olan sensindir. evet belki iyi okullarda okumuş, kendini geliştirmiş olanları da vardır fakat bir insan bunca anlattığı, başka hiç bir şeyi gözünün görmediği bir şeyi hayattaki tek başarısı gibi görmüyorsa nedir? yani sen demezsin, bu böyledir.

düşünürsün bazen. yanlarında ya da yalnızken. istiyor muyum diye. onlar gibi olmak bana yakışır mı diye, üzerimde durur mu. ''ama hiç birbirimize benzemiyoruz ki. ben anlatmayı sevmem böyle şeyleri. bırak başkaları anlatsın seni, zaferlerini. ve bir de onu öyle simli pullu boyayıp parlatmayı sevmem ki. hem, bir şey güzelse parlatılmaya ihtiyaç duymaz ki. öyle yapılıyorsa aslında o şey o kadar da iyi, güzel ve yolunda değildir ki.. ben insanları kandıramam. ben öyle biri bu saatten sonra olamam ki. onlar gibi yapamam. belki de inanmadığımdan, onlara inanmadığımdan, böyle şeylerin artık olabileceğine inanmadığımdan'' diye yazar kafanın üzerindeki düşünce balonunda sessizce. onların bu yaptıklarının aynısı olmasa bile, kendime uydurabileceğim bir versiyonu yok mudur dersin. ama bu düpedüz evrene sipariş vermek olmaz mı? saçmalama yani. sonuca odaklanırsın. inansan da inanmasan da böyle bir şeyin başına gelmesi evresi yani. hem daha önemli şeyler var bu hayatta canım ne lüzum var şimdi der, konuyu geçiştirmeye çalışırsın. ya da belki olursa olur diyen yarı kaderci yarı boşvermiş gözlerle bakarsın. yine gelirler. dinlersin. kavga ederler yanından geçtiğin çiftler. nasıl da aptal gelirler. ne yani şimdi bu insanlar bunu mu başarı olarak görüyorlar ve parlatıp gülümseyerek insanlara gösteriyorlar? ah ne büyük bir kahramanlık ama!

yanında (onlara göre) güzel ya da çirkin ama sonuç olarak bir kadın(ki her kadın güzeldir) varken gözleri kadınlardan başka şeye bakmayan adamlar yüzünden, büyük aşkla(!) başlayan evliliklerin hiç bir şey olmamış gibi kuru kuru ve buz gibi bitmesi yüzünden, birbirinin gözlerine ışıklı ışıklı bakan sevgililerin bir zaman sonra hiç bir şey olmamış gibi iki yabancı olup birbirlerinin adını bile unutması yüzünden, ne zaman inanmak istediysen ''hepsi aynı değil ki canım'' cümlesinin eninde sonunda ''hepsinin canı cehenneme, hepsi aynı işte!'' cümlesine dönüşmesi yüzünden, dışarıdan çok süper çok mutlu ve çok iyi görünen ''arkadaşların ve ilişkileri'' aslında o kadar da çok süper, çok mutlu ve çok iyi olmadığından, lanet olası geçmişindeki lanet olası adı ilişki ama kendi ilişki olamamış aptal bir iki hikayen yüzünden ve artık o güzel filmlerdeki o güzel aşklar kalmadığı için, artık bir kadın isminin yanına bir adam ismi getirilecek kadar efsane hikayeler imkansızken dönüp dolaşıp yine sen haklı çıkarsın. mutlu bir haklı olunmayacağından, haklı olmak mı mutlu olmak mı diye bile kendine sormadan ve artık bir şey isteyemeyecek kadar hissiz ve inançsız olduğundan arkadaşlarının düğünlerine giden, bir diğerinin sevgilisiyle son kavgasını dinleyen, ötekinin davetiyesine donuk gözlerle bakan biri olur çıkarsın. aslında sen bir seyircisindir yalnızca.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder