21 Ekim 2012 Pazar

Kendine çaylak demeyi seven alt yazılı reklamcı adayı: Reklamcıinsankişisi

Son röportajımızın üzerinden epey zaman geçmişken kendisiyle yeni bir röportaj farz olmuştu. Reklamcıinsankişisi ile gerçekleştirdiğimiz samimi röportaj için hazırsanız başlıyoruz.


Neler yapıyor Reklamcıinsankişisi, son röportajdan beri neler değişti hayatında?

1 yıla yakın bir zaman oldu sanırım. Okul bitiyor bu sene, yazın Reklamcılık Vakfı'nın Çaylak Kampı vardı, romanımın 1. yaşı doldu, blog 2. senesini doldurdu derken baya yoğun bir seneydi. Neler yapıyorum, yazmaya eleştirmeye ve delirmeye tam gaz devam ediyorum. Bir hamuru yoğurur gibi ya da ödevmiş gibi kendimi geliştirmeye çabalıyorum. Ve tabii geçen seneye göre artık bir şeyleri daha net görebiliyorum, her ne kadar çocuk kalmak için çıldırsam da büyüyoruz en nihayetinde.


Çaylak Kampı ile ilgili uzun bir yazı dizisi kaleme aldın. Kısaca bahsetmek gerekirse, neler kattı sana?

Bir kere çok iyi reklamcılarla tanıştım. Vodafone için reklam kampanyası yapmaya çalıştık, her ne kadar 1. olamasak da ustalarımızın beğenisi ve güzel yorumları bir çok şeye değerdi. Stresi, şaşkınlığı, yorgunluğu ve sevinciyle gerçekten güzel bir deneyimdi. Yeni arkadaşlarım oldu, hala görüşürüz. Bunun dışında bir ajansa aşık oldum, ciddi ciddi birine aşık olur gibi bir ajansa karşı boş değilim. Tabi kendisi bilmiyor, şimdilik platonik.


Yeni şeyler yapmayı seven birisin. Yeni bir şey varmı?

3-4 aydır delice istediğim bir şey vardı, çok uğraştım her aşamasıyla tek tek ilgilendim fakat olmadı, bir pürüz çıktı ve maalesef bitirmek zorunda kaldım. Ama onun dışında çok yakın bir zamanda çok istediğim bir şey var onu gerçekleştirmek istiyorum. Herkesin bildiği bir şeyle ilgili ve adımı çok duyacaksınız.



REKLAMCILARIN DİNLERİ VE TANRILARI KENDİLERİDİR

Gerek blogunda gerek Twitter'da düşündüklerini çekinmeden söyleyen bir halin var. Sivridilli olduğunu düşünür müsün?

Sivridilli olmaya çalışmıyorum, dürüst olmayı seviyorum. Birilerinin gözüne girmek ya da kendimi beğendirmek gibi amaçlarım yok, olduğum gibiyim. Belki burcumdan dolayı, Akrep olmamın etkisiyle(neyse ki yükselenimin Yengeç olması dolayısıyla tipik bir korkulan Akrep olmaktan kurtuluyorum) belki de karakter olarak 'sivri' olmayı seviyorum. Tabii kastettiğim sivrilik diğerlerine zarar verecek türden bir sivrilik değil, hiç yoktur öyle karanlık tarafım. Benim sivriliğim daha çok kendimi direkt olarak ifade etmem ve sıradanlıktan kaçışım.


''Reklamcıların dinleri ve tanrıları kendileridir'' diyorsun. Yine iddialı bir söz bu. Ne anlatmak istiyorsun bununla?

Reklamcılar kendilerini çok önemserler. Hatta öyle ki bu önemseme hali bazen narsistliğe bile uzanabiliyor. Derine inip altında yatan sebepleri düşünürsek, bir şey yaratmanın verdiği hazla reklamcı kendini Tanrı olarak görmeye başlıyor. Genellemek yanlış fakat tanıştığım Kreatif Direktör'ünden Ajans Başkanı'na, stajyerinden Metin Yazarı'na bu tapınmayı çok net gördüm. Edebiyatçılarda vardır bu Tanrıcılık, kitaplarını çocukları gibi görürler ama en çok da bir Tanrı gibi bir şey yarattıkları için bir süre sonra Tanrı olduklarına inanırlar. Şizofrenik ama gerçek. Reklamcılar da en kral narsistlerdir.


Yeni yetişen bir reklamcı adayı olarak bu narsistliğin sende de olduğunu düşünüyor musun?

Ego hepimizde vardır, yok diyen yalan söylüyordur. Hele ki yaratan insanlarda. Fakat narsistlik cidden farklı bir boyut. Yıllardır reklam sektöründe olan adamlarda narsistlik yoktur mesela, adam açık açık Tanrı gibi yürümeye başlıyor, her şeye o gözle bakıyor filan. Yani reklamcılıkta ne kadar sahne tozu yutmuşsanız, Ben dinine tapınma dereceniz de bir o kadar artıyor. Öyle biri olacağımı sanmıyorum, çünkü sadece reklamcılık yapacak biri değilim ve hayatımın tümünü sektördeki bütün o 'Tanrı'ların arasında geçirmeyeceğim şükür ki. Ki sırf reklamcılık yapacak olsam bile o taraklarda bezim yoktur. Dışardan egom varmış gibi dursam da, doğallık ve mütevazılığa ve öyle insanlara bayılırım. Narsist gibi duran hareketlerimde aslında kendimle dalga geçtiğimi bilmezler. Alt yazılı biri olduğumu düşünüyorum ya da belki de prospektüsü okumak gerek. Her şeyi fazlasıyla ciddiye alan insanlardan olmak en büyük korkum.


Tek kelimeyle kendini anlatsan?

Manyak.


Kendine çaylak diyorsun. Nereden geliyor bu çaylaklık hali?

Yazın Çaylak Kampı'yla birlikte gelen ve bana çok tatlı gelen bir ünvan bu. O günden beri kendime çaylak demeyi seviyorum.



Nasıl bir reklamcı olacağını düşünüyorsun? Var mıdır öngörülerin, hayallerin?

Yarın ne olacağını bilemeyiz, ama ne olacağımı belirlemiş olmam, kendime ait bir tarzımın olması ve ilgi alanımın sadece reklamcılık olmaması iyi hissettiriyor. İyi bir reklamcı olacağıma inanıyorum, çünkü reklamcılığı gerçekten seviyorum. Sevdiğiniz bir şeyde başarısız olmanızın zor olduğunu düşünüyorum. Mükemmeliyetçi bir yapım vardır, eminim ki kendimi paralayacağım. Fakat bu iş ekip işi olduğu için, yetenekli ama her şeyden önemlisi iyi insanlarla karşılaşmayı umuyorum. Tek başına iyi olmanız, ya da iyi olacağınıza inanmanız yetmiyor, Sartre'ın bahsettiği 'others'(diğerleri) her şeyi değiştirebilir. Bahsettiğim 'Tanrıcılık' tarzında değil ama Ogilvy ustanın bahsettiği yıllar süren süperstar reklam kampanyalarının yaratıcılarından olmayı çok istiyorum, daha doğrusu hedefliyorum. Gerçekten Reklamcıinsankişisi olacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder