4 Temmuz 2014 Cuma

Bir yolculuk ve yeniden baslama hikayesi

Bir süredir tarifsiz bir şekilde her şeyi mistik bir şekilde yorumlamaya başladım. Beni bunu yapmaya iten şeyin ne olduğunu bilmesem de ya da bilmediğimi sansam da eminim bir sebebi mutlaka var. Son bir kaç haftadır ortalıklarda tabiri caizse ''Osho'' gibi gezmemin mantıklı bir açıklaması olmalı diye sorgulayıp durdum kendimi. Bu ne zaman başladı, hangi ara bu kadar bambaşka biri haline geldim ben de pek emin değilim ama sanırım gözle görülür ''miladımı'' yani beni böyle yapan şeyin başladığı günü tahmin edebiliyorum.

Uzun zamandır en yakın arkadaşımla hayat gailesinde bir türlü gerçekleştiremediğimiz minik bir tatil planımız vardı. Bundan tam 1 ay önce, spontan kararlar kraliçesi ben, yani Reklamcıinsankişisi ''Kalk dedim Ece gidiyoruz!'' Sırt çantamı kaptığım gibi atladım motora, sür dedim kaptan Çınarcık'a. Tabi beni nelerin beklediğinden habersizdim.

Ece ile farklı iskelelerden binip sonunda aynı motorda buluşmuştuk. Kitaplarımızı açıp, kulaklıklarımızı takıp yolculuğun tadını çıkarmaya baktık. Her yarım saatte bir, annesine sorular soran sabırsız bir çocuk gibi ''Bitmedi mi? Gelmedik mi? Ne zaman varacağız?'' diye sorup durdum. Adaların önünden geçtik, İstanbul gittikçe ardımızda kalıyordu ve sonunda şimdi ufukta bile değildi. Uzaktan görebiliyordum şimdi varacağımız yeri. Motor daha yaklaşırken hissedebiliyordum çok tuhaf bir yere geldiğimi. Ama hala her şeyden habersizdim. Ve motor iskeleye demirleyip karaya adım attığımda biri tüm varlığımla beni ve ruhumu silkelemiş gibi garip hissettim. Karşımdaki manzara aşağıdaki manzaraydı. Evet, işte ben tam da böyle bir yere gelmiştim.

Kendime gelmem abartısız bir kaç saatimi aldı. Çünkü hiç bir şey beklediğim gibi değildi. Rüyalarımda bile göremeyeceğim fantastiklik ve mistiklikteki sahilde akşamüstü yürüyüşünün ardından yine ancak filmlerde görebileceğimiz güzellikte bir kasaba çarşısı içinden geçtik. Annemi aradım ''Çok iyiyim ben''. Ve bir yokuşa geldik. Yokuşun sonunda kalacağımız ev göründü. Yol yorgunu bir şeyler atıştırıp sohbete daldık. Sohbetimiz bile eskisinden farklıydı sanki. Ve belki de birlikte ilk tatilimiz olması ya da o güzel sahil kasabasının verdiği ilhamla bir şey bulmuştuk. Bulduğumuz şey hakkında saatlerce konuştuk, heyecan ve mutlulukla. Hala inanamıyordum. Evden uzakta ama sanki evini bulmuş gibi hissederek uyudum.


2. gün ve olaylar gelişir

Şu ana kadar gördüklerim ve hissettiklerim yalnızca fragmanmış. Hani bazı anlar vardır ve o andan itibaren olaylar gelişir ya.. Çınarcık'ta 2. günüm de tıpkı böyleydi. İlk kez kaldığım bir odada gözlerimi açtığımda karşımda mışıl mışıl uyuyan arkadaşım, tatlı tatlı esen sabah esintisiyle balerin gibi dans eden tül, mis gibi çiçek kokusu ve kuş sesleri.. Uzun zamandır ilk kez bu kadar dinlenmiş uyanıyordum. Ait olduğum yeri bulmuş gibiydim.

Birlikte hazırladığımız şirin bir kahvaltı ardından kahvelerimizi yapıp keyifle içtik. İlk kez uyuduğun evde gördüğün rüya gerçek olurmuş inanışıyla gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalıştım. Hatırlıyordum, akşam konuştuğumuz mevzu hakkındaydı rüyam ve o rüya bile bir işaretti.

Sahilde güzel bir yürüyüşün ardından bir banka oturup denizi seyrettik. İlhamla dolup taşmak bu olsa gerekti. Hiç durmadan bir şeyler yazmak istiyordum, yazıyordum da. Ve tabii burada geçirdiğim hiç bir anı unutmak istemiyordum, bu yüzden neredeyse gördüğüm her köşeyi, her ayrıntıyı fotoğraflamaya başladım. Ece şaşkınlıkla izliyordu beni, kafasına estiği an atlayıp kafa dinlemeye gittiği ''kaçış yerinin'' daha önce böyle bir yer olmadığını düşünürken artık kararı değişmişti. Burası bizim için artık önemli bir yerdi. Her şeyin başladığı ve değiştiğim yer.


Devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder