18 Eylül 2011 Pazar

Reklamcıinsankişisi ile Röportaj

Bugün reklamcıinsankişisiyle röportaj yaptık. Son zamanlarda nasıl olduğunu, neler yaptığını ve düşüncelerini konuştuk.


ÖLMEDEN ÖNCE ÜZERİNDE İSMİMİN YAZDIĞI BİR KİTABIM OLMASINI İSTİYORUM

Bir süredir sosyal paylaşım sitelerinde seni sıkça görüyoruz. Kimdir reklamcıinsankişisi kısaca bahsetsen.
İsmimden anlayacağınız üzere reklamcıyım. Daha doğrusu şu sıralar 'okulunu okumaktayım'. Var yani daha olmama. Kendi halinde yaşayan, kendini geliştirmek peşinde, durmadan kendini didikleyen bi tipim. Çok düşünürüm çok eleştiririm. Kendime durmadan dışardan bakmaya çalışırım. Bu tip şeyler.

Peki nasıl çıktı blog fikri?
Geçen yaz bir gün öyle evde oturuyordum. Canım sıkılıyor, acayip de sıcak bir hava var dışarda. Tatile gidememişim feci keyifsizim falan. O zamanlar birkaç blog okuyordum. Dur bakalım dedim bir deneyelim nasıl birşeymiş. Açtım. Sonra baktım ki yazdıkça yazdırıyor bu meret, öyle devam etti. Bir de zaten yıllardır yazıyorum, bana uzak birşey değildi pek. Ordan öyle gelişti herşey.

Yazıların genç ve dinamik. Çoğu da birbirinden farklı, yani kendini pek tekrarlamıyorsun. Nasıl oluyor da bütün o ilhamı bulabiliyorsun? Zorlanmıyor musun?
Açıkçası içimden hiç yazmak gelmediği zamanlar oluyor tabii. Bu normal çünkü insan durmadan değişen ve gelişen bir varlık evet, ama duraklama zamanları da olabiliyor. Etten kemiktenim ben de. Soruna gelecek olursak, okuyorum. Yeni şair ve yazarlar keşfetmeye bayılırım. Bayıldıklarımın da tüm eserlerini edinmeye çalışırım. Bağımlılık derecesinde müzik hastasıyım. Sergilere giderim, çok ilginç bulduklarımı kaçırmam. Yeni şeyleri kurcalarım. Güncel olanı merak ederim. Var yani belli ilham haplarım.

Kimleri okursun?
Cemal Süreya, Turgut Uyar, Orhan Pamuk, Perihan Mağden, Tagore okurum. Ama tabii bunlarla sınırlamak doğru olmaz. Şu an hatırlamadığım çok iyi yazarlar var severek okuduğum. Bu aralar Perihan Mağden'in Best of'unu okuyorum mesela. Tavsiye ediyorum.

Senin var mı kitap düşüncen?
Tabi canım ben kendimi bildim bileli bir gün üstünde ismimin yazdığı bir kitabım olsun çok istiyorum. Hatta ölmeden önce yapılacaklarımda bu ilk sırada diyebilirim.

Blogdaki yazıların mı olacak kitapta?
Yok hayır. Şiir kitabı olacak.

Yazdıklarında zaman zaman nasıl biri olduğuna dair ipuçları veriyorsun. Yazılarındaki sen gerçek sen mi?
Şöyle söyleyeyim, insan 2. ve 3. şahısların düşüncelerini hislerini yazmaz. Ben buna pek inanmayanlardanım. Hani elbette bu zamana kadar varolmuş bütün yazarlar kendi fikirlerini yazmamışlardır, illa ki hayalgücü devreye giriyor ama sende varolmayanı da dile getiremezsin diyorum. O güç içten gelir bence. Yani yazdıklarımda zaten genel olarak kişisel olduğum için benim duygu ve düşüncelerim var çoğunda.

Peki kimleri dinler Reklamcıinsankişisi? Hangi müzisyenleri seversin?
Ergenlik zamanlarımdan itibaren Mor ve Ötesi'ne karşı bir tutkum var. Hatta şöyle de komik bir anım vardır. İşte bunları yeni keşfetmişim. Bir gün bir kliplerine denk geldim ve grubun gitaristi ordaki esmer, uzun saçlı, sakallı olanını gördüm ve Eros o anda elindeki oku tuttu bana fırlattı. Ben tabi şiirler yazıyorum, bir de malum en dertli zamanlardır o ergenlik. Vebalı bir aşkın pençesinde çaresizce can çekişiyorum. Sonradan öğrendim isminin Kerem Özyeğen olduğunu ve adam o günden sonra adını kalbime yazdı(gülüşmeler). Büyüyünce onunla evlenicem diyordum falan. Bunun dışında beni etkileyen herşeyi dinlerim. Son günlerde Emilie Mover, Kimbra, Best Coast, Ceylan Ertem ve Jamiroquai'a sardım. Jay Kay'in de yeri ayrıdır mesela.


İÇİMDE PATLAMAYA HAZIR BOMBA TAŞIMIYORUM DİREK PATLAMAYA HAZIR BOMBAYIM


Çılgın bir yanın var. İçinde patlamaya hazır bir bomba taşıyor gibisin, doğru mudur?
Haha hem de nasıl. Çocukluğundan beri durmadan birşeylerle uğraşan, birşeyler yapan, yerinde durmaktan delice nefret eden bir tipim. Ah annem neler çekmiş bazen anlatır güleriz. Çok tuhaf anılarım vardır. O açıdan evet çılgınım diyebilirim. Ve bombayı taşımaktan ziyade direk bombayım.

Yazılarında kadın erkek ilişkilerini sorguluyorsun. Erkeklere dair sanki daimi bir intikam arzun varmış gibi hissettim ben. Feminist misin?
İntikam demesek bile erkeklere dair söyleyecek sözüm var. Bazen birşey oluyor, birşey duyuyorum ya da görüyorum ve bu sözler içimden çıkıyor. Feminist görünürüm ama değilimdir. Hala bir yerlerde kadınların erkeklerden 1-0 geride olduğuna inanan bir zihniyet var ve ben o zihniyete karşı hiç değilse bir duruş sergilemek istiyorum. Ayrıca kendini çok üstün varlıklar olarak gören erkeklerin sayısı özellikle son yıllarda arttı ve bu durum insanı feminist olmaya zorluyor. Şunu söyleyebilirim, kadınlar ve erkekler varolduğu sürece bu tip yazılar yazmaya devam edeceğim, o kesin.

Takip edilmeme korkun var mı? Ya da daha doğrusu, ''ya kimse okumazsa'' gibi endişelerin?

Baktığında, her yazar okunmak ister. Nacizane söylemem gerekirse yazan biri olarak ben de isterim tabi yazdıklarım okunsun, eleştiriler gelsin. ''Şu yazında şunu şunu demişsin ama bak şöyle de birşey var'' diye yorumlar gelsin. Bir kere insanın ufkunu açar. Ama okunmak için mi yazıyorsun dersen elbette ki hayır. Yani var öyle bloggerlar ama onlar bana pek samimi gelmiyorlar. Ne bileyim, çok takipçisi olan bir sürü bloggerda şu duyguyu rahat rahat görebilirsiniz ''Artık oldum ben şu kadar insan okuyor beni'' şeklinde bir çeşit kasarak yazma şekline bürünüyorlar. Samimi olarak söyleyebilirim ki okunmak için yazmıyorum ben. Birşeyler hakkında yazmam gerektiğini düşünüyorum. Aklıma takılan, üzüldüğüm, komik bulduğum, başımdan geçen şeyleri samimi bir şekilde insanlarla paylaşmak derdindeyim. Bir de henüz kapışılmamış, meydana çıkmamış olmanın daha özgür ya da daha içten yazdıracağına inanıyorum. Tabi ki istisnalar var, yani çok takipçisi olup gerçekten okumaya değer yazan bloggerlar da var. Bu biraz şeye benziyor: sen elmayı yazıyorsun diye elmanın seni okuması şart mı. Tabi ki de değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder