3 Eylül 2012 Pazartesi

Reklamcıinsankişisi Çaylaklar Kampı'nda - 8

12 Temmuz perşembe akşamı Çaylak Kampı'nın finalden önceki son akşamıydı. mentor acansa çağırmış, son toplantımızı yapmış ve sunumun son rötuşları için ekipce son kez toplanmıştık. acanstan çıkınca günlerin uykusuzluğu yorgunluğu, üstüne hayvan gibi açlık filan birleşince ortaya yavşak görünümlü sarhoş insanlar çıkmıştı. zombilerden zombi beğen. karşıdan karşıya geçemiyoruz gülmekten, ama böyle uykulu ve salak salak gülüşüyoz. otobüsler üstümüze üstümüze geliyor bildiğin. neyse 4'ümüz de ayrı kafadan şurda yiyelim burda yiyelim derken ekipteki 'kedisi intihar eden kız' bize bi yeri övdü bi gittik ben sığmam oraya öyle diyim. millet de bok varmış gibi dip dibe oturmuş, bi kalabalık ki sorma. anlamadım yemeğin içine büyü mü attılar naptılar ne bu marka sevgisi, bu ne şiddet bu celal. tuvalet kadar bi yer, dışarıya 2 masa atmışlar insanların sırtları birbirine yapışmış Siyam ikizleri gibi. bizimkiler de bişi demiyor, adam gelmiş oyalıyor ''şimdi bi masamız boşalır 10 dk bekleyebilir misiniz?''. he canım boş beleşiz zaten, bekleriz nolcak. sanırsın Masa restoran. dedim yürüyün gözünü seviyim. neyse gittik Keyefsiye oturduk. ben az önce Etiyopya'dan gelmişçesine elimde yemek tepsisi nıhaha diye gülerek oturdum. karınlarımızı doyurduk hiç vakit kaybetmeden başlamamız lazım. ekipteki 'kedisi intihar eden kız' tam 2 haftadır ne zaman buluşsak Nero'ya gidelim diye beynimizi nassıl seviyor, babasınınmış gibi nassıl övüyor var ya, sonunda dayanamadım ben de ''cınım itiraf et hadi babanın dimi Nero ehehe''. kız buluttan nem kapan bi tip, hemen surat bembeyaz kesildi sinirden. diğerleri de bana kaş göz yapıyor boşver bişi deme der gibi.

neyse yapcak bişi yok, hemen dibimiz Nero, geçtik oturduk. son gün heyecanı, stresi, fikir bulma telaşı birleşince 4 tane üzgün kafa, her birimiz başka alemde. 'kedisi intihar eden kız' evine gitti, evde hazırlıycakmış sunumu. zaten diğer eleman da konserde çalışıyor tam da zamanıydı. kaldık 3 çaylak. neyse geçen gün saniyede 845 defa ''beni Nevizade'ye bırakın o.O'' diyen elemanımız taktı kulaklığı, aypedinden mentorun acanstaki konuşmasını dinliyor notlar alıyor. benle diğer kız oturduk, bana dediler sen yaz sunumu. saate bi baktık 23:00. ''oha 1,5 saattir burda mıyız!''

gerizekalı telefonum kafayı yemiş biri arayınca sesim gitmiyor, karşıdan da gelmiyor. reklamcının telefonu da tuhaf oluyor diyomuşum. taam demedim. evdekiler meraklanmasın şimdi, gittim kasadaki kızdan rica ettim evi aradım. zaten biliyolardı ama yine de haber etmek iyidir. bizimkilerin içi rahat benim içim rahat, geçtim ekibin yanına. baktım ikisi de başka alemde. fikir bulcaz, sunum yapcaz diye adamlar uçmuşlar bildiğin. transa geçmişler gözler mayışmış. güya minik bi acansmışız ya böyle, herkes bişi olmuş. art direktörümüz 'kedisi intihar eden kız', müşteri ilişkileri 'konserde çalışan çocuk', stratejik planlama 'son gece 1. olcaz diye gaza getirdiğim kız', metin yazarlarıysa ben ve bizim 'Nevizadeci çucuk'. sunum için çalışırken bu şekilde çalışmadık elbette ama şakalaşırken filan böyle salak bi bölüşme yapmıştık. madem acansız, şu an kendi kendimin patronuyum dedim, metin yazarı edalarıyla kendime sigara molası verip aldım sigaramı çıktım dışardaki masaya oturdum. 


reklamcı zombi olmak zor iş yeaa

hemen önümdeki masadaki orta yaşlı kadın durmadan yanındaki genci öpüyor. adamın içinden ettiği küfürleri görebiliyorum. sağımda 2 adam, sırtı dönük olan kesin karanlık işler yapıyor belli, bi gizemler, bi kısık sesler. bana bakansa etrafta kadın var mı onun derdinde. gözleri durmuyor adamın. bi ara bana baktı, gözümü çevirip içimden saymaya başladım ''bi git yeaa. ben burda neyin derdindeyim hey allam. he aşık oldum he''

efendi efendi sigaramı içerken hayatımı düşünmeye başladım. hayat gerçekten ilginç, yaşadıklarımı düşünüyorum, yeni tanıştığım insanları, Çaylak Kampı'nı, reklamcılığı... sonra dank etti tabi, sigara dumanıyla cool cool klip çekermiş gibi düşüncelere dalmanın zamanı mı lan! dedim kalktım. bizimkileri bi silkelemezsem 27. rüyalarına başlıycaklar. saniyesinde yanlarında bittim ve Fatih Terim havalarına girip başladım teknik direktörlüğe ''hadi hadi şunu yapalım artık, hadi arkadaşlar az kaldı baksanıza bitiyor ha gayret!'' deyip son cümleleri de yazarken oğlan çıktı ben dışarda bekliyorum dedi. cafenin ışıklarını söndürdüler bizim yüzümüzden kapatamıyorlar resmen, ben loş ışıkta bilgisayar ekranının ışığı yüzüme vurmuş, yorgun gözler ve uykulu yanaklarımla ekrana bakıp bitirmek için kendimi maffediyorum. kız da bi yandan dürtüp duruyor ''hadi hadi'' diye. öbür kız gitti yerine bunu bıraktı resmen, dükkan onların lan sanki, sanırsın dükkanı kendisi kapatcak. lan bi dur bitiyor işte. hayır sanki feyse girmişim, sanki tivit atıyorum he. ''ben napıyorum lan! sunumumuzu bitirmeye çalışıyorum!!'' diye çıldırmadım ama içimden dedim efendi gibi. kibarlığımdan ödün vermem corç. ve son kelimeyi de yazıp kaydet'e bastım. pıtı pıtı eşyalarımızı toplayıp çıktık. bizim Nevizadeci ayakta uyuyor garibim, ''olm bi git yat şu tipe bak'' dedim. durağa yürürken bu dedi nerden gitcem, söyledik gitti. biz kaldık kızla. koskoca Beşiktaş meydanında 1 tane Kabataş otobüsü gelmedi. saat olmuş 00:30. kızla duygudan duyguya geçiyoruz. önce şeyaptık ''aaa, oha, saat 12 miiii! aiyy gece olmuşş!''. sonra sıra üzülmeye gelmişti, bu başladı dertlenmeye içlenmeye 


-ya napcaz bitmedi sanki :( 
-(bana da tuhaf bi şekilde aydınlanma geldi) sakın! süperiz kızım her şeyi bitirdik işte. kız son görselleri de yapcak, ben eve gidip kıza sunumu atcam. kesin 1. yiz ya deli misin! 
-hmm öyle mi diyosun?
-falımda çıktı kızım tebrik etceklermiş, kutlama varmış. var yaa nassıl içime doğuyor anlatamam, kesssin 1.yiz görceksin! huhhuuuğ! :D



Allah belamızı mı verdi nedir

baktık olcak gibi değil, dedim yürüyeyelim yolda gelir bu otobüs. bişeyi beklemeyince olurmuş ya hani, o hesap. yürüyoruz, kız büfeye girdi akbil doldurmaya, ben uzaktan otobüsün ışığını bi gördüm çıldırdım ''geldi koşş :D '' diye. otobüse bi bindik bomboş, ben durur muyum hemen bi espri patlattım ''ehehe sana otobüs kapattım bebişim''. ama gülmeye mecalimiz yok. kızın gözler kapandı kapanıcak, şaşırdı tabi ''salağa bak hala nasıl espri yapabiliyor bu halde bile'' demiş olmalı içinden. beni beğenen böyle beğensin valla. hiç. bu arada 'kedisi intihar eden kız' durmadan mesaj atıp duruyor buna. ''hadiii yollayın sunumuu'' diye. cevap gelmeyince beni arıyor. sonunda Kabataş'a gelmiştik, hemen fırlayıp tramvayda boş gördüğümüz ilk koltuklara kaplan gibi saldırdık. patates olmuşuz, bıraksan hoop diye 5. rüyama başlarım ama boş koltuk gördüm mü affetmem! şimdi uyursak gözleri açınca nerde uyanırsın bilinmez. bu yüzden zoraki konuşuyoruz, sırf uyuyakalıp son durakta organ mafyaları kaçırmasın diye. son 2 haftadır ilk kez konumuz Çaylak Kampı ya da Vodafone Freezone olmadan muhabbet ettik. bizimki hala mesaj atıyor ''ya hadi yatıcam ben ne zaman atıyosunuzz!!'' bi an kendimi kızın eski sevgilisi filan zannettim öyle bi tripte ki birazdan şöyle bi mesaj atıcak filan sandım ''Allah belanı versin! ne aptalmışım sevdiğini sanmıştım :( ''

-(eben dedim içimden) abi ne sabırsız kız yaa 10 dk sonra evde olcak de. 
-diyorum ama anlamıyor ki..

yarım saatin sonunda eve gelmiştim. pijamalarımı bile giymeden hemen oturup sunumu 'kedisi intihar eden kız'a attım, tam 1 saat boyunca durmadan itirazlı mailler attı, hatta hızını alamayıp aradı filan. söylene söylene ekrana bakıyorum annem delirdim sandı ''kızım mahvoldun 2 haftadır canım'' dedi artık. şimdi annem var diye küfürleri içimden sıralayarak sabredip son maili de attım ve başımı yastığa koyar koymaz mışıl mışıl uyudum.



sonraki yazı: tamam tamam seri bitiyor sonunda. Sunum günü neler yaşadık?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder