30 Ağustos 2011 Salı

içimde, 895 defa daha diyetli yazı yazabilecek fakat facede yiyecekli sayfaların hepsini beğenebilecek gerçek bi gerizekalı var.

haberler iyi değil. hem de hiç. bugün abim kilo almamdan dem vurdu işte acaba bu etek mi kilolu gösteriyo bıdı bıdı. sonra öyle bi laf duydum ki sanırım hayatımın diyetine başlayacağımın resmidir bu! laf aynen şu: tosunum. evet aynen bunu dedi. ben de tosuncuk dedim güldüm geçtim ama öyle bi içime oturdu ki. ve sanırım o andan itibaren beynimin içindeki adamlar toplanıp hep bir ağızdan bana bir mesaj vermeye çalıştılar: kilo ver lan!
eskiden, yani eskiden dediysem şöyle en fazla 6-7 ay öncesine kadar sadece öğünler dışında yediklerimden sonra vicdan azabı çekerdim. bugün gördüm ki ben o aşamayı çoktan geçmişim. çünkü artık açlık grevine başlamamın farz olduğu aşamaya gelmişim. artık öğünlerden sonra başlıyor vicdan muhasebesi. adam öldürmüşüm de böyle falakaya yatırılmam gerekiyor gibi bi his bu. nasıl bi suçluluk duygusu ama üff. yemek yemek bana haram, yediğim her lokmayla binbir işkence görecek kadar günahkarım sanki. nazım hikmet abidin dino'ya sormuş ya mutluluğun resmini çizebilir misin abidin diye, ne halde olduğumu en kral ressam çizemez, en ödüllü şair ya da yazar anlatamaz, en iyi müzisyen çalamaz söyleyemez.
2 ay önce tatile uçmadan önce tartılmıştım. tabi tartı o zaman da acıyla inliyordu. ah o tartının dili olsa da konuşsa. yine de artık bana kene gibi yapışmış bütün o gerizekalı kiloları verebilirim umudu vardı o zaman. çabalıyodum da. başarısız da olsa birkaç diyet denemem olmuştu. ki bi ara 7 kilo verdiğimi hatırlıyorum. neyse 2 ay geçti istanbula döndüm. bakalım ne haldeyim nereye gidiyorum diye tartılayım dedim. ama başta böyle bi ikilemde kalmadım değil hani. şimdi tartılıcam, e kilo aldım o allahın emri zaten de, şimdi ne diye moralim bozulsun dedim. çünkü dostun acı söyleyeceğini biliyordum. evet belki ayıdan post düşmandan dost olmaz neticede. kalbim kırılacaktı zaten geceleri uykum gelmiyo varolan 2 gram uyku da kaçıp gidicekti. ömrü hayatımda duymadığım paparayı o tartıdan yiyeceğime adım gibi emindim. lakin malak bi tartıya yenilmeyeceğime, tükürüğünü ona yalatacağıma yeminliymiş gibi akıllı ol dedim kendime. insan değil ki bu! hem kilo senin, yemek senin. hayatına karışma gibi bi lüksü yok. manava ordan 2 kilo armut tart der gibi çıktım tartıya. ve kaçınılmaz son. tatata taamm! tamı tamına 3 kilo almışım! başka bişey deseydim olcakmış demek ki. çünkü tatildeyken tartılmadım ama kilo aldığımı hissediyodum. ağırlaştım böyle, yokuştan bıraksan yuvarlana yuvarlana gidicek yuvarlak bişey oldum. ne giysem löp et fırlıyo bi yerlerimden. sırf şişmanım diye denize gitmek istemediğim günler oldu. hayır şimdi çevreye verdiğim rahatsızlığı geçtim banane lan milletin ne gördüğünden hayret bişi, ben kendime bakarım. bikinisini siyah renk alıp zayıf görüneceğini sanan bi gerizekalıyım ben. gerçek bi gerizekalı. ama yok ne yaparsam yapayım daha zayıf görünemiyorum. yaz ya bide, yazın benim iştah zaten benden bağımsız. böyle tam dayaklık hiperaktif sorunlu çocuklar vardır ya heh işte benim iştah yaz oldu mu tam da öyle bişey oluveriyor. ne görsem yiyesim geliyo. mesela ağaçtan meyve topluyorum ya, kurt mu var içinde insan mı var hiiç bakmıyorum hop yutuyorum. ya da nerde yağlı bi yemek var ''ya anne şu yemeği yapsana, aa anne o yemeği neden yapmıyosuun'' kızım yaz günü nerden canın çekiyo o yemekleri. hem o yazın yapılmaz zaten kilo aldın. aha böyle cevaplar alıyorum sonra.
uff yazarken bile karnıma ağrılar saplandı. aç olsam bile yediğim her lokmayla çocuk kaçırmışım gibi hissetmek yeterince üzerken kalkmış bide durumumun vehametini yazıya döküyorum burda. kendine işkence çektirmekte üstüme yok yemin ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder