25 Haziran 2012 Pazartesi

ben yaşarken insafsızım tatsızım



bu aralar neye elimi atsam hayal kırıklığı, dokunsalar ağlayacağım. havadan mıdır bilmem, içimde anlamsız bi isteksizlik, sadece uyumak istiyorum. uyumadığım zamanlarda ise aklıma gelen tek şey yemek ve uyumak.

beklemek kadar berbat bi his yok, neyi beklediğini bilmemekse en kötüsü. herşey değil, en azından tek birşey yolunda gitse ''tamam'' diyeceğim, umut var. ama umut etmek için sahip olduğum dünyevi şeylerden başka birşey bekliyorum belki de. kimine göre yeni bir aşk, kimine göre iş bulmak, kimine göre arkadaşlarla o mekan senin bu mekan benim gezmek.. bunların hiçbiri de bana göre değil. aşık olunca kendimi tanıyamıyorum bu saatten sonra hiç bana göre değil, çalışmak desen delice istediğim bi iş değilse çalışmak bana göre değil, herkes uyurken evden çıkıp normal bi insanın uyanacağı saatlerde eve girmekse hiiç bana göre değil. e peki ben ne yapayım da bu tembel, ruhsuz ve renksiz yaşantıma bir canlılık gelsin? bunu kendime sormaktan sıkıldım, sorunca bi işe yaramıyor. zamana bırak desen, bende sabır denen şeyden bi kırıntı bile yok. önceki hayatımda çok mu sabrettim de bu hayatta bu kadar sabırsızlık küpüyüm bilmiyorum.

zayıflayayım dedim, spora başladım, bi ara ciddi ciddi diyet bile yaptım. olmadı. film izleyeyim dedim, bende vakitten çok ne var dedim. olmadı. aylar önce roman yazmaya başladım, onun bile başına oturmaya mecalim yok. ve düşün yazmak benim için nefes almaktan da doğal ve benlik ve bi kitabım olması en büyük hayalim. ama ona bile tam anlamıyla bağlanamamak, yapmam gerekeni yapmamak nasıl sinir bozucu anlatamam. bütün bunlar da insanda pis bi başarısızlık duygusu yaratıyor. ve bu duygu gerçekten de berbat!

hayatından memnun görünenlerin de sıkıldıklarını görmek, yaşadığı zorlukların bi tek kendi başına gelmediğini hatırlatıyor insana. çünkü kimse yalnız olmak istemez, hiçbir konuda. ama bu yetmiyor, gerçekten mutlu olmanın bi yolu olmalı. ama ne?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder