16 Temmuz 2012 Pazartesi

Reklamcıinsankişisi Çaylaklar Kampı'nda - 3

2. gün
reklamcı olmanın ne menem bir şey olduğunu söyleyip duran hatta içinde hiç de iyi niyet barındırmayan bi şekilde açık açık ''olmayın arkadaşlar reklamcı falan olmayın'' diyen konuşmacılarla devam etti. evet biz insanlar kolaycıyız çoğu zaman, ama kolay olanın değerli olduğu nerede görülmüş. her türlü zorluğuna hazırım, ben çok iyi bir reklamcı olucam! ayrıca afedersin de 4 yılımı vermişim reklamcılık okuycam diye, 44 yılımı daha veririm babalar gibi, gerisi seni hiç ilgilendirmez. gelip iki satır şey söyleyip gidince ''evet yaa doğru söylüyor, reklamcı olmayayım o zaman'' diyeceğimi mi sandınız dostum, bingo! fena yanıldınız!

3. gün 
asıl mentorumuzla sonunda tanıştık. çok iyi biri, geldi anlattık konuştu dinledik. bi de ajans olarak adamlar o sırada bi kampanya yapıyorlarmış, ona rağmen çıkıp geldi sağolsun. neyse biz oturduk anlatıyoruz, sorular soruyor filan. ben arada bir şey sordum beni fazla jargon kullanan biri buldu. hiç öyle olma çabam olmasa da. sonra gitti ve biz ordan evlere dağılmayıp biraz düşünelim dedik, zamanımız dar. tahmin et noldu, tabi ki bişi bulamadan evlere dağıldık.

5. gün 
sunum yaptık. ama kamp sonunda yapıcağımız sunum değil. Cannes'dan beğendiğimiz bi işi seçip sunduk. günler öncesinden sunum yapıcağımızı söylediklerinde en az büyük sunum kadar heyecan yaptık, özendik.

haftasonu olunca kampı ben bi özledim, bi alışmışım ki sorma. bi an önce pazartesi gelsin diye beklemeler filan. pazar günü biz ekipçe gene bi toplanalım dediysek de öyle ha deyince fikir gelmediğinden, sadece elimizdeki uygulamaları etkinlikleri filan toparlayabildik.

6. gün
güzelim kampın 2. ve son haftasına girmek hüzünlendirdi bildiğin, ''istemiyom ya bitmesin ya ııhh'' diye mızmızlanarak dolanıyorum etrafta. bu arada kamptakilerle artık baya kaynaşılmış, kahve-sigara muhabbetlerinde artık espri yapıcak düzeye gelmiştik bile.


çalışacağım acansa çaylak olarak gitmek de varmış

7. gün
yani 10 Temmuz salı günü, mentorla görüşmemiz gerekiyordu. aradık gelemiyormuş, ''ajansa gelin'' demez mi. ben o an nasıl olup da zıplamadığıma şaşırıyorum şu an. accayip sevindim çünkü. hayatımda ilk defa bi acans görmüyorum elbette, ama o acansın yeri ayrı, canım o acans. nasıl gitcez, nerden gitcez, aç gugılı haritadan bakalım derken kendimizi takside bulduk. hayatımda öyle bi heyecanı öss'ye girerken bile yaşamadım öyle diyim. dışarısı cehennem sıcağı, takside bildiğin sucuk olduk, resmen çölde gidiyor gibiyiz ama benim içimde zıplayan bi çocuk var! tipik heyecan zamanlarında olduğu gibi bende bir mide bulantısı başladı, su içiyorum daha da bulanıyor, birazdan eriyip arabadan sızabilirim sandım. pencereyi açayım dedim yok serinleyemiyosun. sağolsun evrencim tüm önemli anlarda yaptığı gibi yine şakasını yaptı, illa imzasını atıcak bi yere. tam inönünün oraya geldik, o trafik sen bir tıkan, hiç ilerleme. içersi oldu mu sana sauna, hobaa suratlar kırmızı kırmızı terli. sonunda trafiği atlatıp yola devam ettik. dışarıyı seyrediyorum, bi Ajda billboard'u gördüm, Ajda bana acıyan gözlerle bakıyor ''ahah tipe bak nasıl da çaylak!'' diye. ben tam üzgün suratla bakayım demeye kalmadan taksici sen önden fışııttt diye o camı kapat, içerde havasızlıktan ölelim. nasıl sinir oldum, cıkcıklayacaktım da şimdi bu psikopat bizi atar filan, hiç çekemem şimdi. az kalmıştı valla, 5 dk daha gecikseydik kurtaramıyolardı. ekipteki çocuğa soruyorum geldik mi geçmeyelim bak diye bır bır kafalarının dibinde bunamış gibi. neyse sonunda bi de baktık gelmişiz.

rüya gibiydi yani, az önce çaylak çaylak dolanıyoduk şimdi bi acans gerçeği çıktı ortaya. hemen bi havaya filan gireyim bari dedim de tıs yani. çaylaksın lan neyin havasından bahsediyosun. sokağı bulduk, hangi bina acaba derken tüm ihtişamıyla karşımızda duruyordu. canım benim ya sarılasım geldi resmen. Eyfel'e aşık olup evlenen kadın gibi hissettim kendimi, sesli düşünüyorum bi de ''cınım yaa uff şuna baakk'' diyorum filan, ekipten cevap da gecikmedi ''abartma''. benden de cevap gecikmedi ama ''ay üf sizin içiniz geçmiş''. hayır size ne yani seviyorum işte olm!

kapıda acansın adını gördüm ya, hayatımın aşkını görmüş gibi oldum. bi yandan heyecan, bi yandan stres ve endişe.. adam bizden fikir mikir bekliyor, bizde tık yok, ne bok yicez adama ne hesap vercez diye titriyoruz korkudan. girdik kapıdan. girişteki güvenlik sordu, ''biz Çaylak Kampı'ndan geliyoruz'' dedik bu başladı gülmeye. hey allam elalemin maskarası olduk resmen. biraz bekledikten sonra sonunda işimiz bitti asansör bekliyoruz. abi o asansör yaklaştıkça böğrüme böğrüme demir saplandı bildiğin. birazdan 8. katta olucaz, birazdan acansa gircez. bunları düşünüyorum. 5 çaylak, ama harbiden bakışıyla duruşuyla çaylak lafının beden bulmuş hali olan 5 çaylak asansörden indik, sonunda acansın katındaydık. bunlar sağdaki cam kapıyı sen zorla, ben izliyorum tabi arkada, meğer bizim mentor de arkadaki kapıdan cama vuruyomuş. bunu ben farketmesem onlar hala camı itip kakıyolardı valla. mentorumuz bizi güleryüzle karşıladı ''önce size ajansı gezdireyim''. bundan daha güzel cümle duymadım desem.. o an demedim tabi, içimden konuşuyorum tamamen.

başladık gezmeye. masa başında reklamcı tipler, önlerinden geçen 5 tane çaylak tip, gülümseyerek ''merebağğğ'' diyoruz filan ama tam ameleyiz anlıycağın. özellikle ben herkese gülümsiycem şirin olcam diye pişmiş kelle gibi dolanıyorum resmen. sonra baktım kimi göreyim, gözüm bi yerden ısırıyor derken okuldan arkadaşım masada oturmuş. daha önceden duymuştum orda başladığını, gittim yanına hayırlı olsun burda başlamışsın dedim, napıyon burda gibisinden sordu. dedim Çaylak Kampı var öyle ona geldik. içinden eminim ''ahaha sen hala çaylak çaylak gez ben babalar gibi ajansa girdim ahah'' demiştir. napiyim çaylağım diye öleyim mi :( neyse sonra gezmemiz bitip toplantı yapcağımız odaya geçtik. oturduk ben başladım etrafı süzmeye. camın arkasındaki kristal elmalar, altın aslanlar, ödüller şunlar bunlar nasıl tatlı, ben bu masada olucam abi diye geçiriyorum içimden.


sonra ne mi oldu? sonraki yazıda (:

8 yorum:

  1. Yazılarınızı okudukça kendi deneyimlerim aklıma geliyor. Reklamdan ve reklamcılıktan soğumamanız dileğiyle. :))

    YanıtlaSil
  2. klimalar soğusun, ben soğuyacağımı pek düşünmüyorum. acemi cesareti filan değil, gayet ciddiyim! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de öyle diyordum ama siz benden daha hevesli gözüküyorsunuz. :) Ajans hayatı ve diğer insanlar yaratıcılığınızın önüne geçmemesi dileğiyle diyeyim o zaman. ;))

      Sil
    2. merak etmeyin bütün o soğuk gerçeklerle yüzleştim, ama ne önemi var ki. teşekkür ederim yine de :)

      Sil
  3. Oğğğğğ soğumak mış, soğumamak mış! Onları zamanı geldiğinde düşünürsün. Sen şimdi tam da yaptığın gibi heyecanının tadını çıkarmaya devam et bence. De şu kuuul gözükecen diye uğrunda açlıktan bayılacağın, önünde oturan, starbaks da kahvelendiğin çocuğa ne oldu?

    YanıtlaSil
  4. ama ben öyle birinden bahsetmedim ki :( benim coolluğum ortayaydı valla, ayrıca sıtarbaksta kahvelendiğim de bi erkek değil İlkay Yıldız'dı :)

    YanıtlaSil
  5. Aman affet beni! Ben neremden neler kurgulamış, üstüne bir de zevkle okumuşum. Hadi hoşçakal cool reklemcıinsankişi.

    YanıtlaSil
  6. estağfurullah. ben burda böyle heyecanlı heyecanlı yazınca öyle anlamış olabilirsiniz, bu normal :)
    cool mu, yok canım daha neler. ama öyle duruyosam ne mutlu :P
    yine beklerimm ^_^

    YanıtlaSil