7 Temmuz 2012 Cumartesi

Reklamcıinsankişisi Çaylaklar Kampı'nda

bi gün öylesine nette gezinirken bişi gördüm. Reklamcılık Vakfı Vodafone Freezone Çaylak Kampı diye bir şey varmış. girdim linke, iletişim ya da güzel sanatlar fakültelerinde 3. ve 4. sınıfta olan gençlerin katılabildiği bi eğitim programı. işte iletişimciler, reklamcılar, pazarlamacılar filan geliyormuş. başvurayım bakayım diye gayet umutsuz bi şekilde başvurdum. birkaç gün sonra gelen mail: ''Tebrikler! Reklamcılık Vakfı Vodafone Freezone Çaylak Kampı'na kabul edildiniz! pazartesi günü şu saatte şurda olun..'' alla alla dedim ciddi mi bu? mail bitti ben gene başa sardım gene okuyorum ama yanlış mı geldi bu ne filan demeden edemiyorum. şaşkınlığı geçtim, hiçbir şey beklemediğin bir iş olumlu olunca değişik hissediyosun, ama kesinlikle şaşkınlık değil. hayat tesadüflerle dolu işte.

''kabul edilmişin işte olm'' diye kendimi inandırmaya çalışarak günleri sayıyorum, bi an önce pazartesi gelsin diye sabırsızlanıyorum bi türlü geçmiyor filan. son gece zaten uyuyamadım heyecandan kıpır kıpırım. ve sonunda büyük gün geldi. pazartesi sabahı erkenden uyanıp özene bezene hazırlanıp yola çıktım. mailde tarif edilen adresi oturma yerlerimle anlamış olmalıyım ki, ona sor buna sor derken baktım kaybolmuşum. aslında kaybolmak da değil. tünelde 2 tane şişhane metro çıkışı olunca ve ben yanlış olana gidince ve doğru olanın önünden geçmiş olmama rağmen o öküz gibi tabelayı göremeyince böyle oluyor.

45 derece havada baya bi sorup ordan oraya dolanırken baktım önümde bi çocuk da birilerine benim gideceğim yeri soruyor. gözlerim bir belerdi, ben bir heyecanlandım. nassıl sevindim ama öyle böyle değil. dedektif gibi düştüm bunun peşine. ''aynı filmlerdeki gibi, ikimiz de aynı yeri soruyoruz, hatta ben şimdi gidip ona sorduğumda aa ben de oraya gidiyodum ne tesadüf deyince gülüşcez filan, ne romantik yaa'' diye salak salak şeyler geçiyor içimden. içimdeki uslanmaz romantiği güç bela susturup yürümeye devam ettim. bir merdivenden indik, bu birine daha sordu cevap alamayınca benim birine sormama gerek kalmadı ve sonunda imdadına yetiştim ''pardon ya x nerdeydi?'' şaşırma efektli bi şekilde ''aa sen de mi oraya gidiyodun, aa evet ben de oraya gidiyorum'' faslını geçince çocuk gitti bi büfeye sordu ve yürürken tanıştık ettik filan, hele şükür yeri bulduk. ben tabi utanmadan itiraf ettim: ''aa ben burdan geçmiştiiim.''


artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı

topu topu 2 hafta ama aslında hayatımın en önemli 2 haftalarından birini geçireceğim yerin kapısından girdim. başıma neler geleceğinden habersiz, bordo perdeyi çekip salona girdim.

herkes farklı illerden gelmiş, kimseyi tanımıyosun ama neyse ki aynı üniversiteden olanlar da var ve bizim okuldan da biz 3 kişiydik. yanımda 3 yıllık arkadaşım, tanıdık bi yüz görmenin rahatlığıyla oturduk ve Kaan Sezyum gibi bi adamla 2 haftanın startı verildi.

öğle arası verilip topluca dışarıya amfiye çıkıldığında millet saldırdı tabi sandviçlere. bense cool olcam diye gerizekalı gibi gittim oturdum sigara içiyorum filan. hava yapcaz diye açlıktan ölücem resmen. nasıl acıkmışım, birazdan açlıktan na şuraya düşersem güneş çarptı sanırlar ama aslında Allah çarpmış! sabah gelirken yolu beraber bulduğumuz çocuk artık acıdı mı naptıysa ''sen neden yemiyorsun'' dedi. diyemiyorsun tabi ''ben gerizekalıyım çünkü. yemek yemek bana hiç cool gelmiyor. bi de şimdi kalkıp oraya gitcem de sandviçi alıp gelcem de ağzımı açıp yicem de ohoo bi dolu iş. üşeniyorum valla'' diyemiyorsun ''aa dimi evet haklısın hmm..'' demekle yetindim. sonra 3 yıllık biricik arkadaşım, beni her zaman en iyi anlayanlardan biri olmuş arkadaşım geldi o da aynı şeyi sordu. ona açık açık söyledim ''üff üşeniyorum valla yaa, çok sıcakk'' diye. o naptı, tam bi centilmen gibi gitti kendi elleriyle bana sandviç getirdi, yanında içeceğini de unutmamış cınım yaa^_^

yemek faslı bitip içeri geçtik. Vodafone Ekibi geldi ve 13 Temmuz cuma günü sunacağımız reklam kampanyamızın briefini verdi. yaptıkları kampanyadan bahsetti, reklamları ve case'leri izletti, kısaca neler yapmamız gerektiğini anlattı ve gitti. hepimizi gruplara ayırmışlar, kimse birbirini tanımıyor. her grubun başında da bi mentor var. mentorlerin hepsi doğal olarak reklamcı ve bize yol gösterecekler. konuşma bitince herkes mentoruyla beraber yine taş amfiye çıktı her grup farklı yerlere dağıldı. mentorun yanına gelince baktım bizim grup da toplandı. mentorumuzla tanıştık. bizim mentor o değilmiş, o gün bizim mentorun işi olduğu için onun yerine gelmiş. baktım ne kadar genç öğrenci mi acaba diye düşünüyorum filan. ama sonra oturunca copywriter(reklam yazarı) olduğunu söyleyip bi de üstüne yaptıkları o delice harika kampanyaları anlatınca kafamda yanan ampul fazla enerjiden patladı. bu kadar başarılı ve yetenekli ama gayet şeker biri aynı zamanda. genç filan ama bi sürü ödüller almış yani. geçici de olsa öyle bi mentorum oldu ya, tamamdır. konuştuk ettik derken herkes dağıldı. sonra O'nu gördüm. onun hayatımı değiştireceğini biliyordum.


devam edecek...

4 yorum:

  1. Yemin ederim süpersin yahu! Okurken bu kadar eğlendiğim nadir insan var ama son dönemde ki favorimsin. Şu eğitim süreci maceralarını heyecanla bekliyorum. Haa bu sıcaklara dikkat, cool görünecem diye bayılıp kalma oralarda, en azından eline bir şişe su al. Kimbilir belki daha cool gösterir.

    YanıtlaSil
  2. çook teşekkür ederim nasıl mutlu oldum yazdıklarınızı okuyunca. bir yerde hiç tanımadığım birilerinin yüzünde tebessüm olabildiysem bu tamamdır ya, valla en güzel şey daha ne olsun :) tavsiyeniz için de ayrıca bi teşekkür ediyorum, dikkate alıcam :)

    dediğim gibi bu macera devam edecek, bekleyin! :)

    YanıtlaSil
  3. anam! yahu benim de arkadaşım o kampta git tanış iyi çocuktur mustafa :))

    YanıtlaSil
  4. tahmin ettiğim mustafaysa şayet, tanıştık zaten. hatta aynı ekipteyiz öyle söyliyim.

    YanıtlaSil