23 Eylül 2012 Pazar

Reklamcıinsankişisi Çaylaklar Kampı'nda - 10 ve bu son^_^

13 Temmuz Cuma günü sunumlar bitip herkes ayaklandı dışarı çıktık. hava yaz gibi, ki Temmuz'un ortasındayız, nasıl güneşli. içerdeki kasvet, stres, heyecan bitip dışarı adım atıp güneşi gördüğümde aklıma gelen ilk şey ''yaşasın özgürlük! viva la vida!'' tövbe tövbe mapus damından çıkmışçasına. dışarda hemen kalabalık oluşturduk. çaylaklar tabi vakit kaybetmeden jürideki reklamcıların yanında bitmiş. kimi gülüşüyor, kimi pür dikkat dinliyor, kimi staj koparırım umuduyla tebessüm edip duruyor, yani herkes farklı telden çalıyor. ben de artık neresi gözüme eğlenceli göründüyse daldım aralarına. 2 hafta boyunca kendimizi yırtıp stres küpü olmuşuz, sunumun heyecanını hala atamamışız, sanki birazdan biri çıkıp ''pardon yaee sunumları baştan alcaz sori :/ '' diyecekmiş gibi hala fenalardayız. çünkü hala kimin 1. olduğunu bilmiyoruz. ama akşama parti vardı ve bu bir nebze olsun rahatlatıyordu. Çaylak Kampı 2012 ekürisi olarak toplu fotoğraf çekme zamanıydı! çıktık amfiye, oturduk, okuldan arkadaşım olan canım arkadaşım makinayı ayarlarken hep bir ağızdan ''hadii çabukk :) '' diye onu çağırırken ''geliyorumm'' dedi ve yanımıza koşup oturur oturmaz fotoğrafımız çekildi. fotoğraf çekileceği söylendiğinde, poz vermek için yerlerimize geçtiğimizde, fotoğraf çekildiğimiz saniyelerde ve çekildikten sonraki birkaç dk nasıl hüzünlüydü anlatamam. vedalar hep üzüyor ya.

o koskoca 2 hafta çoktan bitmiş, gözümüzde büyüyen sunumlar 10 dk'lık işmiş. proje yöneticisimiz Ömür'cüm dedi ki ''burdan Reklamcılık Vakfı'na geçicez partiye''. parti lafını duyan ben fifuvv diye içimde kelebekler hoplayıp zıplamaya başladı bile. bu arada partinin bizim vakıfta olacağını biliyorduk, hatta 2 gün önce vakfa ilk adımımızı attıktan sonra ''bu ne la parti burda mı olcak nası sığcaz pii :/ '' diye pislik pislik bakmıştık ama evren bi kıyak yapmayı bize çok görmüştü. sunumlardan sonra kararın değişmediğini, ''ya bi çılgınlık edip şu zavallıcıklara şöyle unutamayacakları bi parti verelim taam yeaa'' diye düşünmediklerini öğrenmek güvendiğimiz karlara dağ yağdırdı. evet dağ. biz başladık tabi hemen şımarmaya ''yaee nasıl sığcaz oraya, Sortie'yi filan kapatabilirlerdi cık cık. olm Ozan Doğulu'ya bile razıydım :('' diye. bulmuş bunuyor diye buna derler anlıycağın.

kalabalık dağılmaya başlayınca, teker teker giden çaylakların ardından bakarken ''eller ayırsa bile yollar ayırsa bile, yıllar ayırsa bile biz ayrılamayız :( '' diye üzülmeye başladım. boru değil, baya kaynaşmıştık, komün halinde bir amaç uğruna o taş amfide bir Catering şirketinin her gün aynısını getirdiği sandviçlere beraber küfredip, 2 hafta boyunca sık sık tam kahvemizi yeni almışken Ömür'ün gelip ''arkadaşlar sunum başlıyor'' demesiyle kırılan hayallerimizi, boynu bükük yeni yaktığımız sigaramızı sıcacık tazecik kahvelerimize koyup çöpe atmış, sigara ve kahve molalarında 40 yıllık reklamcı gibi triplere girip ''evet yaae bir de öyle bişi var :/ '' diye havalara girmiştik, arada birbirini kesenler bile olmuştu lan ne aşklar başlayamadan bitti :P

İlkay Hocam'ı (İlkay Yıldız) görüp yanına gittim. kendi ekibiyle konuşuyordu, ekip dediğim de aynı kampta olduğumuz diğer çaylak arkadaşlar. beni görünce ekibine tanıtmaya başladı ''eheh sizin mentorunuz olabilir ama bizim çoktan tanışıklığımız var. farkımız tarzımız beyb ;) '' dedim içimden. derken artık gidelim dedik. kimle gittim, tabi ki İlkay Hocam'la. yol boyu yine heyecanla yanında yürüdüm. Tünel'den Reklamcılık Vakfı'na yanımda yılların reklamcısı İlkay Yıldız, Reklamcılık Vakfı Vodafone Freezone Çaylak Kampı 2012 partisine gitmek üzere İstiklal'de yürüyordum. sonunda gelmiştik. kapıdan girdiğimizde ışıklar, müzik, içerisi filan, abi bildiğin parti olmuş bu dedim içimden. ve arkadaşlara selam verip bıraktık kendimizi.  


partinin yerini şaşırdım içimde zannettim dışımdaymış
 
aynı zamanda okuldan da arkadaşım olan 4 yıllık arkadaşım ve diğerleriyle kanepeleri görünce verdiğimiz tepki ''uuv güzel görünüyorlar''. zavallılar nasıl öküz gibi acıkmışız birkaç kanepeyle karnımız doycak sanki.

hoaaa diye kanepelere saldırırken gözlerimizin içinin gülmesiyle tadına baktıktan sonra suratlarımızın yamulması arasında 2 saniye vardı yoktu. daha önce tadına bakmadığın, adını bile bilmediğin kanepenin tadına bakmıycakmışsın bunu anlamış olduk.

parti boyunca o kadar saçmaladım ve güldüm ki, sanırım o son geceki imajım 2 hafta boyunca bıraktığım imajı silip atmıştır. ''ya hani bi kız vardı ya üst kattan aşağıdaki fotoğraf makinasına poz veren'', ''şu şey vardı ya, hani her fotoğrafa girmeye çalışan kız'', ''partinin sonlarına doğru sertifikalar verilirken her isimde huoovvv diye bağırarak ortamı coşturmaya çalışan kızı hatırladın mı'' diye hatırlanma ihtimalim çok yüksek. ama ne sarhoştum, ne de salak gibi görünmeye çalışıyordum. tek yaptığım 2 hafta biriken stresi atıp, hazır hep birlikteyken süper eğlenmek. ki herkes halinden memnundu gayet. yaptığım esprilere gülenler şimdi hiç konuşmasın zaten. gayet de kendim gibiydim. ki bayık bakışlarla sıkıldığı her halinden belli olanları bile salak gibi görünmek pahasına gülümsetebilmek kolay iş değil sfsdfk. tamam tamam şaka yapıyorum.

güzel partiydi, ara ara balkona çıkıp ''nolcak halimiz, sen staj yaptın mı, ben şurda yapmıştım, sunumlar bla bla'' diye gerçek hayata dönsek de içeri girdiğimizde müzik ve eğlence devam ediyordu. ve şimdi sıra sertifikalardaydı. alfabetik sıraya göre herkes teker teker ortaya gelip sertifikasını alıp proje yöneticileriyle fotoğraf çekerken istisnasız çıkan herkeste hoaaa diye bağırıp tezahürat yaptırmam, hepimizin de şampiyon olduğumuzu, aslında bir kazanan olmadığını, hepimizin de gönüllerin 1. olduğumuzu anlatmak istememdendi belki. duygusal biriyim, böyle düşünmemi garipsemeyin beyler bayanlar. ardından bize verilen karton çantada kiremit gibi bi reklamcılık kitabı ve Çaylak Kampı sertifikasının dışında bir adet de yeşil yumuşak bir çekirge olmasına koptuk. en son toplu fotoğraf çekelim dedik, projenin başındaki kadın demez mi ''arkadaşlar çekirgeleri havaya kaldırınn ahaha''. ciddiydi. çocuk üst kata çıktı biz ellerimizdeki çekirgeleri havaya kaldırıp kahkahalarla yukarı bakarak poz verdik.

ve sıra 1.nin açıklanmasına gelmişti. heyecanla yerlerimizi alıp ortada yuvarlak olduk. proje yöneticileri ön konuşma yapıp hepimize teşekkür ettikten sonra başladı dereceye girenleri açıklamaya. ''3. olan ekip..'' dedi, ben bizim ekibe bakıp ''tırt.. 3 ne yaa 1. biziz olm bakın şimdi şş'' diyorum. açıklandı 3. değilmişiz. sıra 2.ye gelmişti ''ya bi dur saçmalama 2 ne abi hey allam, tabi ki 1. olduk'' diyorum. açıklandı 2. de değilmişiz. tabi bu arada alkış kıyamet, her açıklamada höykürüyoruz, özellikle de ben :P ve sıra 1.ye geldiğinde nefesler tutuldu. bu arada hiç kimse dereceye giren hiç bir sunumu hatırlamıyor o sırada. ama herkes de fısır fısır dereceye girenleri çekiştiriyor, ee insanoğlu böyle işte. ne demişler, başkasının acısına üzülmek kolaydır, önemli olan sevincine sevinebilmek. böyle miydi bu ya? tamam tamam.

tüm ekipler kendi aralarında 3. bile olamadıklarına üzülürken.. ''ve 1. ekip..'' cümlesini duyduk dünya başıma yıkıldı. tabii ki 1. biz değildik. ''olm iddaa kuponu gibi kehanet yapmıştım, fanatik gibi totem yapmıştım 1. bizdik, biz kazanıcaktık olamazzzz! :( kaderrr sen bize nazik davranmadın, hani bizdik ühüh :'( '' diye içimde zılgıtlarla yas moduna girdim. şaka bir yana, hani ''önemli olan katılmaktı'' lafı var ya, o laf harbiden doğru işte. hiç tanımadığımız insanlarla tanıştık, süper reklamcılarla tanıştık, harika sunumlar izleyip, stresiyle heyecanıyla sevinciyle dolu dolu ve unutulmaz 2 hafta yaşadık. zaten üzerinden 2 ay geçmiş olmasına rağmen koskoca bir yazı dizisi yazdığıma göre bende bıraktığı izi tahmin etmişsinizdir. bi ara Ömür'e sorduğum gibi ''bir daha katılamıyoruz dimi? :) ''



ps. buradan, Çaylak Kampı'nda tanıştığım tüm arkadaşlarıma selamlar, tatlılıklar. iyi ki tanışmışız :)

2 yorum:

  1. 7 yıl önceki hislerim doluştu içime :)
    çok çok güzel bir programdır, çok parlak hatıralar bırakmıştır :)

    YanıtlaSil