22 Temmuz 2013 Pazartesi

iyi ki yapmışım, iyi ki varmışsın!

bugün güzel bir gün. bugün, daha önce yaptığım bir şeyin nasıl güzel bir hale geldiğini gördüğüm bir gün. bir milat, bir yıl dönümü, iyi ki doğdun günü. başlıyoruz.

3 yıl önce.. günlerden 22 Temmuz 2010 Perşembe saat 19:09. ne mi oldu tam da o an? işte o gün ben reklamciinsankisisi.blogspot.com'u açtım. kişisel bir şeydi, hem herkes okusun istedim, hem kim okuyacak ki dedim. ama sonunda illa ki bir şey olacaktı. iyi kötü bir şey. oldu da. çok güzel şeyler oldu. hiç ummazdım ama ben bişi yapmıştım nasıl yapmıştım bilmiyorum ama 3 yıl sonra bugün arkadaşlarım, sevdiklerim, hiç tanımadığım insanlar, hatta bizimkiler (ailem) bile bana artık Reklamcıinsankişisi diyorlar. bir hitap yaratmıştım, bu blog boşuna olmamıştı, benimle özdeşleşmişti adım olmuştu ben olmuştu artık.

klasiktir hep derler ya ''çekerken çok eğlendik'', ''yaparken nasıl da eğlendik'' filan. ben bu cümleyi çok içten söylüyorum şimdi. sizin komik bulduğunuz yazıları ben gülerek hatta çoğu zaman kahkahalar atarak yazdım. dramatik, melankolik, depresif olanları biriyle dertleşir gibi yazdım, içim acıyarak, hissederek. ilk yazıdan 226. yazıya kadar hep bendim, hep kendimdim. ne söyleyeceksem ve bunu nasıl söylemek istiyorsam öyle söyledim. birileri kırılmasın, yanlış anlamasın düşüncesi hep vardı elbet, fakat kendin olmanın en güzel şey olduğunu burada hiç unutmadım, tıpkı hayatımda da yaptığım gibi. her ne olursa olsun kendin olmak en büyük özgürlük ve zenginliktir çünkü.

iyi ki yapmışım dedim hep, tek bir an bile pişman olmadım. çünkü ben hep anlatmak istiyordum. kendimi bildim bileli hiç değişmemişti bu. anlatacak öyle çok şey vardı ki şu hayatta.. birine anlatmak istediklerim olduğunda anlattım, biri değil onlarca kişi bildi böylece. başıma gelenleri anlattım, ''bakın nasıl eğlendim'', ''bakın ben böyle mükemmel biriyim'' demek için değil, ''bakın nasıl şapşallıklar yapmışım'' demek için belki de. çünkü bu blogu kendimi beğendirmek, kendimi övmek için açmamıştım; her halimle yazmak için açmıştım. en aptal, en aşık, en saçma, en çocuksu, en sakar hallerimle yazdım. neden sahte olayım ki?

hiç tanımadıklarım okudu ya, yorumlar yaptı ya, bir şey yapmış olmanın gururu doldu içime. mutlu oldum. ben böyle şeylere değer veririm çünkü. çünkü ben çocukluğumdan beri yazmaktan başka şey bilmem ve yazdıklarının beğenilmesi neler hissettirir insana, bunu yaşayan bilir.

bir gün bölümden bir arkadaşım kepli cübbeli mezuniyet fotoğraflarımızı çektirirken şey demişti: ''ne zaman reklamcılıkla ilgili ilginç bişi görsem tam Reklamcıinsankişisi diyorum ister istemez. içimden geliyor o anda :)'' nasıl ya demiştim, ciddi misin! ciddiydi. ''dilime dolandı valla ben de anlamadım.''. gülüşmüştük. hayatımda duyduğum en güzel şeylerden biriydi. yine bölümden ve bölümden olmayan arkadaşlarımdan ''çabuk giriyor insanın aklına.. nasıl buldun kızım bu ismi'' , ''ilginç bir isim.. nereden geldi aklına Allah aşkına :)'' cümlelerini ve benzerlerini duyduğumda havalara uçtum. o an Reklamcıinsankişisi'nin bizzat ben olduğumu bile unuttum. vay be dedim içimden. ve onların bu sorusuna şu cevabı verdim her seferinde: ''bilmem :)'' karşılaştığımızda buluştuğumuzda beni görür görmez adım buymuş gibi, baya kimliğimde filan yazıyormuş gibi hep Reklamcıinsankişisi diyorlardı bana. hala öyle. zaman zaman şakayla karışık ''adımı mı unuttunuz yoksa :)'' diyorum ama asla kızmıyorum. böyle güzel şeye kızılır mı hiç?

arka arkaya hem arkadaşlarımdan hem hiç tanımadıklarımdan  ''bazen okuyunca diyorum ki cidden o tepkileri verdin mi?'' , ''gerçekten sen misin o kız?'' , ''haha aynısı benim de başıma gelmişti kendimi gördüm yazıda''  yorumlarını ve benzerlerini duydukça ve okudukça daha fazla yazmam gerektiğini biliyorum artık.

bu blog benim hobim değil, bu blog yalnızca bir internet sitesi değil, tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki bu blog ben, bu blog bir insan, yaşayan bir genç kız, hiç tanımadığım bir genç kadın ama aynı zamanda kendimden daha iyi tanıdığım bir genç kadın. belki ilginç gelecek ama zaman zaman hiç aklımda yokken beni çağırıp heyecanla kendinden bahseden, son yaşadıklarını anlatmamı isteyen ve bana yazdıran, bir kişiliği olan ve basbaya bana kafa tutan biri. şımarık görünebilir ama değil, yalnızca kendisi. eğlenceli hem de zaman zaman beni yoracak kadar. feminist feminist takılır bazen ama aşık olmayagörsün, Sezen'e bağlar, tam bir Leyla olur. bana deli derler ama benden daha deli ve yaratıcı. çok da şakacı. yazarken kahkahalar atıyorum diye bahsettiğim tam da buydu. bazen dediği bir şeye ''vay canına!'' gibi tepkiler verebiliyorum o derece! çünkü O ''saçmalamak konusunda ölümüne ciddi''. başına neler geleceğini sizler gibi ben de bilmiyorum ve en az sizin kadar ben de merakla bekliyorum.

onu büyütmek, hiç değişmeden ve hep çocuk kalarak içinden geldiği gibi olmayı hiç bırakmasın istiyorum, onu anlatmak istiyorum. çünkü ben, Reklamcıinsankişisi olarak değil, kendim olarak, Reklamcıinsankişisi'nin dinlemeye, okunmaya, tanınmaya değer biri olduğunu biliyorum. bundan, hiç bir şeyden olmadığı kadar eminim. ve sana, bana, ona, hepimize benzediğine de.


hem kendim hem de Reklamcıinsankişisi adına 3 yıl boyunca seven sevmeyen, okuyan okumayan, takip eden etmeyen herkese, hepinize çok, çok teşekkür ederim. iyi ki varsınız.

God bless Reklamcıinsankişisi! \o/
Tatlılıklar.

Leyla :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder