22 Temmuz 2011 Cuma

iyi ki doğdun blog!

birşey anlatmadığım ilk yazım bu sanırım. günlerdir aklımda. bu bir kutlama yazısı. bugün blogun 1. yıldönümü. yani bugün blogum 1 yaşına bastı. hala çocuk ama 1 yaş daha büyüdü. güzel bi hikaye bu ve benim için değerli. hadi en başa dönelim.
geçen yaz, bi blogun olucak deselerdi inanmazdım ama oldu. iyi ki oldu. 22 temmuz 2010 günü oturdum ve başladım yazmaya. bi gün meydan okur gibi yazdım, neredeyse herkese herşeye muhalif oldum. gün oldu feminist hırkamı giydim. kadınları yazdım, erkekleri. sevgili durumlarını, ayrılığı, kıskançlığı, intikamı. yeri geldi kafam bozukken öküz diye şiir yazdım. mutluluğu sorguladım, platoniktim oturdum yazdım, zayıflamak için kendimi yırttım evrene olumlu mesaj gönderdim tek başıma olmaz sandım kızları da harekete geçirmeyi denedim, saçmalamak istedim saçmalama özgürlüğüm olduğuna inandım ve saçmaladım, mevsimlere çattım şuna buna bi sürü şeye daha, hastalandım yazdım, okul sıktı okumaya fitil oldum oturdum çemkirdim, direndim uğruna savaşmak istediğim şeyler için savaştım ve yine yazdım, insanlara baktım gözlemledim hepsi yazılabilirdi ve yazdım. mutluyken yazdım. depresyondayken, kızgınken, heyecanlıyken, yalnızken, aşıkken. kısaca anlatmak istediğim ve anlatmam için gözümün içine bakan herşeyi yazdım. içimden geldiği şekliyle, süzgeçsiz boyasız cilasız. çocukluğumdan beri yazmaya aşığım! hep bişeyleri yazmak vardı içimde. bunu blogda yapmak da varmış.

hiç tanımadığım insanların yazdıklarımı okuması fikri blogu açtığım ilk günkü gibi aynı şiddette heyecan veriyor bana. beni okuyanların sağdaki takipçilerle sınırlı olmadığını bilmek tuhaf hissettiriyor.

bloga girenleri saymam imkansızdı. bunu yapan bi sayacım olduğundan beri her gün ilk bloga baktım kaç kişi girmiş, ama nasıl sabırsızlıkla. günden güne ordaki sayı arttı. yazılara yorumlar da başlayınca karmaşık duygular daha da karmaşıklaştı, ama bunlar güzel duygulardı. hamur yoğurur gibi yoğruldu yazma biçimim. gelişti, büyüdü, yavaş yavaş oturmaya başladı.

artık kurumsallaşmak gerekti. 15 kasım 2010'da blogun facebooktaki sayfasını açtım. bütün arkadaşlarımı çağırdım, dedim gelin bakın burda çok renkli şeyler oluyor dostlar. sonra onlar da arkadaşlarını çağırdı, yavaş yavaş kalabalık olduk. blogdaki yazılarımı ilk orda yayınladım. bununla da kalmadım, kendi twitter hesabımda yazdığım her yazıyı hiç vakit kaybetmeden paylaştım. blogda sayaç döndü durdu, heyecandan başı döndü, benim de. sanki dönmüyordu da heyecandan titriyordu.

reklamcıinsankişisi blogunun artık bi tarzı vardı. çok özendim. onca yazı yazdım. biliyorum 11 yıl da olsa bu blog bana hep aynı hissettirecek. ilk gözağrım, ilk yayın heyecanım, sevincimi sayan ilk sayaç ve ilk kurumsal mutluluğum.

reklamcılık okumanın yan etkisi, blogu daha fazla insanla buluşturmak için delice fikirler bulmak. manyak fikirlerim var, en kestirme zamanda yapıcam!


siz, beni okuyanlar... bazınız yeni yazıyı heyecanla bekledi, bazınız ara sıra uğradı. bazınız eleştirdi, belki bazınız sevmediniz. ama iyi ki geldiniz, iyi ki varsınız. teşekkür ederim. blogun doğumgününü kutluyorum elbet ama aslında gerek yok kutlamaya. benim için her zaman 1 günlük, her zaman ilk gün.

baksanıza, yukarda, blogun doğumgününü 4 yaşındaki reklamcıinsankişisi de kutluyor:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder