4 Temmuz 2011 Pazartesi

reklamcıinsankişisi tatilde


semaverler, yer sofraları, haşarı köylü çocuk sesleri, memleket kokusu, beyaz yazmalı kadınlar...

burda ikindiye kadar uyumuyosun mesela. dilediğin an asıl ağaca, avuç avuç erik elma kayısı falan topla. düşün tek kuruşa gerek yok. tabi dozu çok aşma, yoksa karnının içinde kazan varmış da durmadan biri o kazanı çeviriyomuş gibi olursun. ilk günlerde olur böyle şeyler. bi de ilk geldiğim günlerde istisnasız hep rahatsızlanmışımdır. artık hava değişimi mi dersin, pis havaya pis suya pis insanlara alışmış bünye temizini bulunca ona bi alışma evresi mi dersin bilmem. oksijen çarptı valla! gerçek şu ki, ülkenin bi ucundan öteki ucuna geldim! geleli tam 1 hafta oldu ama artık nasıl bi bünyeyse, hala o değişimli alışma evresinin rahatsızlıklarını yaşıyorum. neyse ki her güzel şeyin bi bedeli vardır sorunsalı işi tatlıya bağlamaya yetiyor da artıyor.

dostum, daha önce hiç Doğu'ya gitmemişsen bi denemelisin. hangi şehri olursa olsun gitmelisin. kartpostalım yok ama burdaki manzaraların, portrelerin, fotoğrafların karşısında gözlerine inanamazsın. birkaç tane attım farzet diyemem, çünkü hakikaten yaşamayan bilemez.

geldim geleli bizimkiler eve ne zaman bi bebek gelse benim görmem için resmen seferber oluyo. biliyolar ben nasıl bebek delisi! geçenlerde daha 1 günlük bi tanesi geldi. en son ne zaman 1 günlük bebek görmüştüm hatırlamıyorum ama o yumuk yumuk gözler, yanaklar, eller aklımdan çıkacak gibi değil. bence bu hayatın en güzel mucizelerinden biri bebekler. sırf başkalarının doğurduklarına böyle saldırmamak için, yani sırf benim olsun diye anne olasım geldi delice. oluyo bana bazen böyle şeyler. yani aslında bakmayın çok feminist geçinenler de evlenir, anneliğin sorumluluklarını taşıyamayacak kadar hala 'çocuk' olduğunu düşünenler de bi gün mutlaka anne olur. doğanın kanunu bu. yanlış anlamayın kendimi bu kategorilere koyduğumdan söylemiyorum ama gerek yakın ya da uzak çevremde, gerekse ünlüler bazında bunun örneklerini çok gördüm. her neyse ne diyoduk.. heh, yani burda öylesine bi yakın olma durumu var ki, kadınlar aman millet çocuğumu öpmesin aman çocuğum mikrop kapmasın diye içini kemirmiyo(laf aramızda bazen elime geçen ilk bebeği tuttuğum gibi kaçırmak ve bebeğim oldun daha ilk günden, ne çabuk dediğin zaman ağlıyorum diyesim, kıtlıktan çıkmışçasına öpmekten kafayı bulasım geliyo. ama bi gün bunların hiçbirine gerek kalmıcak lan diyorum ve rahatlıyorum. yani gerek yok şimdi bebek sevdasından mapus damlarına düşmeye dostum. aşkına eşkıya stayla.) hatta al senin olsun diyenini çok gördüm inan bana.


yazıcak o kadar çok şey var ki.. bunu bi yazı dizisi haline getiricem ve her bölümde başka başka maceralarla karşınızda olucam dude. bakarsınız aniden çıkıp bu satırları traktör tepesinden yazıyorum ya da şu an bi köy düğünündeyim, bunları da telefondan yazıyorum ama benim telefon değil. ödünç aldığım bi telefondan yazıyorum. şehirden geliyosun, güzel telefon almayı biliyosun ama internete giremiyosun derler adama. neyse. bu arada çaktırmayın ama, bi ara kızlar gelinin ayakkabısının altına isimlerini yazıyolardı, kendimi tutamadım ben de yazdım diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder