8 Temmuz 2011 Cuma

reklamcıinsankişisi tatilde vol 2

acaip günler yaşıyorum. her gün ilçenin dört bi yanından 'caz sesleri' geliyo. ama sanmayın ki bu caz, içinde saksafon falan barındırıyo. bizim burda, bahçede kapı önünde açık alanda yapılan düğünlerde gelen müzikli gruba caz deniyo. çocukken önce bi garipsemiştim. millet ''bak şimdi caz gelicek'' diyince bi louis armstrong değil ama o tarz biri bekledim. abi bi de ne göreyim, bildiğin sazlı keyboardlu falan bi grup geldi hobaa başladılar halaya. hele ki yaz mevsiminde gelmişsen, oturduğun yerde gayet senkronize etrafın sarılıyo caz sesleriyle. açıkhava düğün olunca hadi bi gidip görelim deyip gidebiliyosun. ama bunlar her zaman da düğün olmuyo. düğün öncesinde birkaç gün süren eğlence. ama düğünden farksız yani. onda da 'caz' var, onda da halay var, onda da düğün havası vs.

doğal yaşamın tam ortasındayım. öyle ki, oturduğun yerde tepeden ağıyla inen örümcek, helikopter havasında gezen karasinek ya da her an başının etrafını tavaf eden kelebek görebilirsin. abi hadi kelebek tamam da o örümcekle o sinek niye öyle havaya giriyo! kendini Lara Croft sanan ya da büyüyünce Arnold Schwarzenegger(soyadı kendi başıma yazdım sanma, gugıl reyiz sağolsun. o değil de gel de muhalif olma, o nasıl soyaddır abicim, allaşkına bi söyle. hayır ben eminim o adam bile kendi soyadını söyleyemiyodur. olcak iş değil yani) olcağını sanan tipler bunlar bildiğin. ama bi dön bak dimi, altı üstü hayvansın yani. iki kanadın var diye ne o öyle uğur dündar gibi tepeden inmeler falan. akıllı ol derler adama.

kıt hayvana tahammülüm yok, bunu biliyorum. o karasineklerdeki artık inat mı desem, kişilik mi desem nasıl tiplerse, elimde kırlentle peşinde koşuyorum, ama sinek abimizin egosundan geçilmiyo. artık o sırada ne düşünüyosa, daha bi gazla üstüme üstüme geliyo. ve bunlar onlarca gibiler, ve bunlar gün günden daha da artıyo gibiler!

dün sokakta bi oğlan çocuğu gördüm. görür görmez de bittim. en fazla 4-5'inde. çocuk bulmuşum durur muyum. bi sürü deli fotoğraf çektik. tamamdır! ben hayatımın aşkını buldum. işte ordan bakıyo.

bugün yine yeni doğmuş bi bebek geldi. yüzüne hamurla şekil verilmiş gibi, ağlayınca o yanaklar nasıl şekiller alıyo, o yüzündeki şişlikler, çukurlar falan. kucağıma aldım, nasıl hafif. düşündüm, nasıl bişey bu. hiç sebep yokken alıp içime asasım, asırlarca seyredesim vardı. tutup göğsüme yapıştırıp, hep orda kalmasını sağlayıp, ne zaman içim acısa ona bakıp hayatın hem güzel olduğunu görmek hem de faniliğini unutmamak istedim. çok güzeldi. hayatın ta kendisiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder