27 Mayıs 2011 Cuma

bittim gözün aydın bittim helal olsun

insanın kendini hala eski sevgilisinden sorumluymuş gibi hissetmesi, hala bi şekilde kopamamış gibi davranması, sanki hala sevgilisiymiş gibi onun yaptığı herşey için hesap sorma yetkisini kendinde bulabilmesi böyle şeyler var. eski sevgilinizi artık görmeseniz bile, ''ben geriye bakmam, hep önüme bakarım'' deseniz bile, ayrıldıktan sonra haklı ve doğal olarak yeni yelkenler açma olaylarına girseniz bile o adam/kadın bi şekilde hala sizin hayatınızda aslında. şimdinizde yok belki ama, geçmişinizde var. ve geçmişiniz de, siz ne kadar kaçarsanız kaçın siz demek, hayatınız demek. yani sevgiliyken sen adamı/kadını çok sevmiş olabilirsin. bu, ondan ayrılınca nefret etme olasılığını silmiyor. ve buna rağmen ondan hala hesap sorabilme durumunu da silmiyor. ya da mesela öyle çok çok sevmedin, bu durumda da o olasılık hala var. her ne şekilde bi ilişkiniz olmuş olursa olsun, ayrılınca o insana karşı duygularınız ölüyor. ama yine de o insanı hala bi şekilde karşınıza çıkarıyosunuz, üstelik kendi ellerinizle.

tüm bunlar gösteriyo ki:

1. siz, ne derseniz deyin bal gibi de onu hala unutamadınız. demek ki hala onu hatırlatan şeyleri çöpe atmadınız. dinlemeyin efendim 'sizin şarkınızı', aldığı hediyeleri ortak arkadaşlar vasıtasıyla falan gönderin, fotoğraflar direk çöp zaten. hoş, eskiden fotoğraf yakmak diye bişey vardı. abi hüzünlü pop kliplerinde böyle fotoğraf yakarlardı, nasıl özenirdim. ama artık mailinden, yok efendim feysinden şuyundan buyundan siliyosun. herşey gibi bu da sanallaştı.

2. hiç şaşmaz: insanlar ayrılınca içiyorlar. bu artık net. hah işte içerken de meze yerine arkadaşlarınızın beynini yiyosunuz: ''sizce beni seviyomuydu, sizce ben mi hata ettim, sizce onu unutur muyum, sizce uzayda hayat var mı, babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi..'' şeklinde.

3. ne yapıyor ne ediyor diye, eğer onu silmediyseniz kesin feyste durumuna ne yazdı, kimin duvarına bişey yazdı, kimin fotoğrafını beğendi, kimin paylaştığı videoya yorum yaptı, twitterda kime menşın atmış kimi takip etmiş gibi saçmasapan şeyleri didik didik ediyorsunuz. silmişseniz ortak arkadaşlar varsa, onun hesabından girip bakıyosunuz. yoksa fake bi hesap açıp, üstüne bi de ekleyip onu denemek istediniz. öyle yıllar sonra hatırlayınca güleceksiniz demiyorum, bi ortam soğusun, bi kendinize gelin kendinizden tiksineceksiniz.

4. onun için hala içleniyo, onun için içiyor, yani onun için bişeyler yapıyosunuzdur. bence buna hiç gerek yok. adam olsaydı da sizi içli köfte kıvamına getirmeseydi, demek ki adam değilmiş, o zaman gerek yok içlenmeye. düz mantık yani.

5. vicdan muhasebesi var tabi bide. adama/kadına hak vermeye başlıyosunuz. hatta belki rüyalarınıza giriyo. belki de tüm bu sürecin enn gereksiz ve gerzek aşaması işte bu. ve hiç gereği yok inanın. mümkünse bu aşamaya gelmeden hoop diye bi sonraki aşamaya geçin.

6. onu haklı gördükten sonra baktınız iş yok, kendini haklı görme evresi başlıyor. aklınıza geldikçe kendiniz için üzülüyor, ilişkide hep veren taraf olduğunuza ama yine de değer görmediğinize kendinizi inandırmaya başlıyosunuz. bi zaman sonra buna öyle bi ikna oluyosunuz ki, hobaa başlıyo artık zılgıt bölümü. ''Allah onun bin belasını versin, zaten gözü dışardaydı, zaten ben söylemesem bişey yapmak içinden gelmezdi, zaten salaktı, zaten şöyleydi böyleydi..'' diye. bu iyiye işaret. yavaş yavaş iyileşiyosunuz işte. hiç çekinmeyin, içinizden gelen tüm küfürleri etmekte özgürsünüz. haketti haketti merak etmeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder