26 Kasım 2011 Cumartesi

Reklamcıinsankişisi ile Röportaj 2

evet yine Reklamcıinsankişisi'nin yanındayız. Kendisiyle yeni başladığı henüz 28 günlük romanından, planlarından ve blogundan konuştuk.


Başlayalım bakalım. Öncelikle hayırlı olsun mu diyelim ne diyelim, yeni romana başlamışsın.
Evet hiç aklımda yokken, bir akşam birşeyler yazıyorken bir anda bu yazdıklarımın roman olması gerektiğini hissettim. Hem bir okuyucu hem de amatör bir yazar olarak o mısralar ancak bir romana ait olabilir diye düşündüm ve hemen havaya girdim.

Bu senin ilk romanın aynı zamanda. Neler hissediyorsun, roman yazmakla ilgili neler söylersin bize?
İlk aşklar kolay kolay unutulmuyor. Bu roman da benim ilk romanım ve ona şimdiden nasıl bağlandım görsen. Roman yazmak elbette şiir ya da blog yazmaktan farklı. Bir kere çok iyi bir motivasyon ve kendini unutturacak kadar hastalıklı bir sadakat istiyor. Ondan başka şey yapmamanı bile gerektiriyor çoğu kez. Ben tabi maalesef zaman zaman günlük rutinde kafam başka başka şeylerle dolu oluyor filan, işte o zaman gerçek bir vicdan azabı, ya da ne bileyim bir çeşit suçluluk duyuyorum. Çok başka duygular gerçekten. Şimdilik iyi gidiyor ama.

Belki bahsetmek istersin, romanın ne anlatıyor?
Şimdilik sürpriz diyelim.

Hmm.. Meraklandım şimdi. Peki ne zaman yayınlanacak en azından onu söylesen.
Açıkçası bu işler pek plan programla olmaz bence. Yani ben önümüzdeki yaz yayınlamayı düşünüyorum hatta bana kalsa bir an önce çıksın ve o gururu hemen yaşayayım. Belki de sonbahar olur, hiç belli olmaz. Anlatılan hikaye, kahramanlar, mekanlar kitabın yayınlanacağı tarihi kendisi belirler aslında.

Hürriyet Bumerang'ın Blog ödüllerinde sen de yarıştın. Neler yaşadın bu süreçte?
Bir kere acayip heyecanlı ve sabırsız bir süreçti. Kaç yarışmacı var, kimler ne kadar oy aldı, en önemlisi ben ne kadar oy aldım hiç bilmiyorum. Yapabildiğim tüm reklamımı tanıtımımı yapmaya çalıştım elimden geldiği kadar. Sosyal medyadan tanıdığımız Pucca sağolsun destek verdi. Kendisiyle yazın bir röportaj yapmıştım ordan tanışıklığımız var. Birçok kişi destekledi, tanıdığım tanımadığım herkes oy verdi. Böyle olunca da bir yandan kazanacağıma olan inancım kuvvetlendi, bir yandan olaya dışarıdan baktım ve dedim ki ''iyi ki bu blogu açmışım''. Nereden nereye.. Blog nedir ne yapılır hiç bilmeden yazmaya başlamışım, sonra yavaş yavaş takipçilerim arttı ve en sonunda bir yarışmaya katılıyorum. Tüm bunları bana yaptıran bir güç hissettim. O güce minnettarım.


İÇİMİZDE KALABALIK BİR KORO TAŞIYORUZ

Reklamcıinsankişisi neler yapıyor, ne gibi fikirler peşinde? Her röportajda başka bir yüzünle karşılıyorsun bizi.
Evet seviyorum sanırım içimde bir sürü ben taşımayı. Renklilik, farklılık güzeldir. Elif Şafak Siyah Süt'te buna çok harika bir şekilde değinir. İçimizde birbirinden çok farklı 'ben'ler var ve bunlar devamlı bir savaş halindeler. Aslında hepimiz içimizde bir sürü insanla beraber yaşıyoruz. Her ne olursa olsun biz içimizde kalabalık bir koro taşıyoruz. Nil Karaibrahimgil de bir şarkısında bundan bahseder ''bir öyle bir böyleyim, her gün tanış benimle''. Ruhumuzdaki renklerden bir demet yapmak gerek. Farklılıklardan sızlanmak yerine. Kadın erkek ilişkileri kitaplarında da ''karşınızdaki kişiye kendinizi tam olarak açmadığınızda, size dair her gün şaşıracağı birşey bıraktığınızda o ilişki monotonluktan kurtulur'' derler.

Her konu hakkında bilgin varmış gibi bir hava sezdim ben. Doğru mudur?

Herşey hakkında bilgisi olan insanları seviyorum, sanırım öyle olanlara içten içe imreniyorum da. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, insanlar bir konu hakkında bilgisi yokken bile yorum yapabiliyor. Zamanı ve imkanı olan her insan kendini geliştirmeli diye düşünüyorum. Yani bir ortamda oturduğum zaman oradakilerin konuştuğu herhangi bir konu hakkında söyleyebileceğim iki çift sözüm yoksa kendimi eksik hissederim, bu yüzden olabildiğince araştırmaya, okumaya çalışıyorum. Sonuçta bizi hayvandan ayıran birşey bu. Yani ha koltuktaki kedi, ha sen, bir fark olmuyor. Söylediğin gibi bir izlenim vermişsem ne mutlu bana.

Madem edebiyatla ilgili biri var karşımızda, biraz da edebiyattan bahsedelim. En son hangi kitabı okudun mesela?
Şahane Hatalar'ı ve Pucca'nın son kitabını yeni bitirdim. Şimdi yeni bir kitaba başlayacağım ama kararsızım. Ruh halime göre değişiyor biraz. Sanırım Patti Smith'in Çoluk Çocuk'unu okuyacağım çünkü çok merak ediyorum. Burdan Patti'ye de bir selam çakmış olduk böylece.

Önceki röportajımızda erkekleri konuşmuştuk. Bu kadar kısa sürede fikrinin değişeceğini sanmıyorum ama son röportajın devamı niteliğinde bir 'kadın erkek ilişkileri' sorusu sordum farzet.
Ama sen damardan girdin şimdi(gülüşmeler). Öncelikle gözlemlerim tüm hızıyla devam ediyor. Eğleniyorum ben ya bilmiyorum, çok böyle oturup ağır mevzulardan bahsetmeyi sevmiyorum. Garip ama, birşeyler çiziktiren her insan muhakkak bu konuyla ilgileniyor. Benim ama herhangi bir iddiam yok açıkçası. Genel olarak gözlemlerim, arkadaşlarımla muhabbetlerimiz, abilerim var, konuyla alakalı programlar, kitaplar, biraz da ilgili olunca ortaya fikirler çıkıyor. Benim yaptığım sadece bu.

Takipçilerine söylemek istediğin birşey var mı?
Sınırları aşmak, kendinden taşmak isteyen ve içinde durduramadığı bir çılgınlık taşıyan ya da ''evet yaa ben büyümedim hala çocuğum!'' diyenler beni izlemeye devam edin çocuklar! Çılgınlığımız bol olsun! Tatlılıklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder