23 Nisan 2011 Cumartesi

ortaya karışık bi yazı(acıktım ya herşeyi yemeksel söylemlere vuruyorum)


aldım sırtıma çantamı. yol benim, giderim gidebildiğimce. demeyi çok isterdim şu an. ebeveynlerim memlekete gitti, koca evi çekip çevirmek evin kızı sıfatıyla bana kaldı. evin kızı da küfür gibi olm, süs köpeği der gibi.

şimdi işin yoksa evin yemeklerini yap. temizlik olayını unutmamak lazım tabi. evi bok götürmeden işe koyulmak gerek. geç kaldığın zaman çünkü ne işe koyulmak geliyo içimden, ne de titiz olma hevesi. kalsın lan zaten yarın gene kirlenicek diyorum. her neyse. şimdi benim çantamı sırtıma alıp yollara düşüp rüzgarın götürdüğü yere gidebilmem için öncelikle bi sırt çantası almam lazım. ondan da önce tabi bu nalet alerji illetinden kurtulmam, o çantaya kıyafetlerimi şuyumu buyumu sığdırmam, çanta yetmeyeceği için ikinci hatta üçüncü çantayı da hazırlama işkencesine girişmem lazım. zor iş yani. hep kıskanmışımdır zaten çabuk hazırlanan, acil bi anda saniyeler içinde tiril tiril olan insanları. acil durum çantası hazırlamak da bi işe yaramayacak buna eminim. çünkü o zaman da şunu unuttum bunu unuttum,şunu koymazsam olmaz bunu koymazsam darılır diyerek o acil anda etrafımdakiler en acilinden katil olurlar, ortada acil olan bi durum da kalmaz ben de kurtulurum çanta hazırlamaktan.

koca bi evin reisi olmak şeysine tekrar dönersek (cCc evin reyisi forever! cCc) ben diyeyim daha ilk günden serdim, siz ordan anlayın artık. dakka bir gol bir, şu an yapılacak tonla iş varken ben tam 3 saattir internet başında oturma yerlerimi büyütüyorum. gayet de böyle umarsız, yemek yapmasam evi pislik götürse falan hiiç sanki ben yaşamıyorum, sanki başkası yapıcak, öyle rahatım. annemin de bi lafı geldi şimdi aklıma ''kızım komşular kaldırmıcak kalk götür şunu mutfağa''. ah annem, komşular ne güne duruyolar ama, hani ev almamıştık komşu almıştık biz, hani nerdeler! nerde dost bildiklerim, hani sevenler! dost kara günde belli olurmuş diyolardı da sallıyodum, umarsızca boşveriyodum, haklılarmış, aha kara gün, aha komşu! şimdi söyle, o komşular mı dost! yerim lan öyle komşuyu ben. o dolmaları yerken boğazında kaya varmış gibi olmuyo mu sana soruyorum alt komşum. hey sen, karşı komşusu, söyle, o spagettiler demir parmaklık olup esir etmiyomu seni, ben burda karnımın gurultularıyla cebelleşirken.

şaka maka annem de bugün rahat bi nefes alıcak resmen. kadıncağız ne çekti benim bu pasaklılığımdan evlere şenlik. kurtuldu şimdi. tamam o anne, hani sevinmez kurtulduğuna ama ben onun adına seviniyorum yani, artık 3 ay dağınık kızının herşeyi boşlamış pislik mi pislik hallerinden uzak, huzurlu bi yaz tatili. vay be, söylerken bile ağzımın suyu aktı. abartmıyorum, benim benim gibi bi kızım olsun var ya nasıl bi hitler olurum evde yaka silker kızcağız yeminle. böyle benim gibi, kendi yemeğini bile dolduramıcak kadar üşengeç, doğuştan yorgun, ne desen ''uff anne ya ben evlenince uçan tabaklar çıkıcak zaten, kendi kendini götüren mutfağa böyle'' dese, vururum ağzının orta yerine(demiyoruz tabi, şiddete hayır. mozaikliyoruz burayı hemen). şapşal büyümüş de laf yetiştiriyo annesine. evliliğe karşı, yemek yapmaya karşı, bulaşık yıkamaya karşı, pazara gitmeye karşı, her türlü hanımkız etiketinin barındırdığı hamaratlığa karşı.. büyük konuşmayayım ama bi eve iki salaş yeter, bi junior versiyonum mazallah!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder