23 Ocak 2011 Pazar

çok bunlar



çok şey yapmak istiyorum. çok şeyi aynı anda yapıyorum. kafamda durmuyo bazen tek bi düşünce. zaman, marionun sürekli ordan oraya koşturması gibi geçiyo benim için çok kereler. sanki bi yarışmaya almışlar da beni, kalan süre şu kadar şu kadar demişler ve ne yapacağım bana bırakılmış. öyle durmadan bişeylerle uğraşayım, boş durduğum an elenicem. hayat, elbette yarışmak için fazla değerli ve naif. hırsa gelmez. saçmasapan kuruntularımız, planlarımız, ajandalarımız, rekabetlerimiz onu boğuyo. söyleyebilirim ki, tüm bu aceleci edalarım bunları söylememe engel değil. elimde değil. sanki kovalanıyorum, sanki yapmam gereken o bi sürü şey, bi an önce yapılmalı. saat 02:15 olmuş farketmez. belki de sabahı ederim, hiç sorun değil. böyle bi düşünüş. dışardan bi gözle bakmayı denesem de bi anlam veremiyorum. belki vardır bi adı, tanımı. bilmiyorum.
dürüst olayım. çoğu zaman, hatta neredeyse hep, hayatı bi prova gibi görenlerdenim. sanki asıl hayat tüm yapılacaklar yapıldığında başlıycak. yaptıkların yanına kar kalıcak, yapmadıkların için şansına küs. bi kere yaşarsın her bi anı. dönüşü yok. 2011 yılının 23 Ocak'ını bi kere yaşıyorum. 02:20 şuan zaman. aynısı yok. en azından bugün için.
ki bi oyun parkı gibi bazen de hayat benim için. kaykaydan kayıyorum. salıncakta gökyüzünün mavisi yüzüme değiyo. aşağı inerken hızımı azaltmak için ayaklarımı yere sürtüyorum. tahteravalliye biniyoruz bi şarkıyla, şarkımla. o çalıyor, ben dinliyorum. ellerimi bırakayım diyorum ama bisiklet değil bu, saçmalama diyorum kendime. saçmalama diyo bana O da. bi sürü şey yapmalıyım. belki de aynı dakikaya sığdırmalıyım hepsini de. hayat bi park. nefes nefese kalmalıyım, nefes kesiciliğini içime çekmeliyim onun.
bazen hiç sıkılmıyo da gibiyim tüm bu 'koşuşturmalardan'. dürüst olalım, bi günde bi sürü şey yapıp bitirmiş her insan evladı, mutlu mesut olur. olmam diyen yalan der. yok öyle bi dünya. insana dünyayı kurtarmış hissi verir. tamam belki abartıyorumdur. ama bu, bi insanın 24 saate sığdırabileceğinden çok daha fazla şeyi sığdırmasının güzelliğini değiştirmez. cebin dolu dolu eve dönüyosun. açgözlülük yapıp yarının işini de bugün yapıyosan eğer, alnından öpülesisin. ki bugünün işini yarına bırakma diyen atalarımız, bıraksan yarından sonraki günün işlerini de yapıcak insan evlatlarını görmezden gelmiştir. bugün ne ya. bugün ne allasen. 1 hafta kafam rahat düşün. benim değil tabi, öyle insanlar var onu diyorum.
velhasıl kelam. belki işkoliklikle bağdaştırılır, belki psikopatlık, belki açgözlülük falan. her neyse işte. ama bi işle yetinmemek tamam yorar. zaman alır. gerek yoktur kimilerine göre. meslek ya da uğraş anlamında da düşünebiliriz bunu. bi işte kök salmış, artık profesyonel sayılmış birçokları, yetinmeyip ikinci hatta üçüncü dala yuva yapar. çok severim ben bunu. çünkü insanoğlunun yok bi farkı kelebekten. tek çiçekten bal olmaz. kelebeksen kelebekliğini biliceksin.
çocukluğumdan beri hep imrenmiş ve takdir etmişimdir bu yüzden çok yönlü insanları. belki de günlük sıradan şeylerde bile çokluğa çabalayışım hep bundan. çünkü sıradan şeyler bile hayatta yapıcağın yaptığın büyük şeylerin bi taslağı bi örneğidir bi nevi. çünkü tek bişeye saplanıp kalmak dar kafalılığı da beraberinde getirir. belki de yetinmemek bu kim bilir. yine de bunu kelebek oluşumuza bağlıyorum. binlerce çiçekten bal almalısın bal yaratmak için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder