27 Şubat 2011 Pazar

vazgeçmek yok siyah beyaz fotoğraflardan


siyah beyaz fotoğrafları çok seviyorum.

bunun, formasının renkleri siyah beyaz olan bi futbol takımını tutmamla ilgisinin olduğunu sanmıyorum. kel alaka. profesyonel anlamda fotoğrafla ilgileniyor olsaydım, ya da öyle çok fazla uçmayalım hadi, amatör de olabilir, bence sadece siyah beyaza yönelirdim sanırım. belki de işin içine girince, yanılıyor olduğumu anlardım. yani siyah beyaz bi fotoğrafın ağır darbesini normal bi fotoğrafın da verebileceğini görürdüm(bu cümleden fotoğrafçılıkla alakalı hiçbir bilgim olmadığı çok rahat çıkarılabilir, normal ne dostum?!) özellikle ülkemizde fotoğrafçı olmak isteyen birtakım kişiler, alıp eline bi canon, sirkeci ya da sultanahmetin yolunu tutar ve sadece martıların, çocukların ve yaşlıların siyah beyaz fotoğraflarını çeker ya; belki de o damgayı yememek adına, içimdeki siyah beyaz fotoğraf aşkını kalbime gömüp paşa paşa yürür giderdim.

şartlar ne olursa olsun, fotoğrafçılığı hiç bilmesem de, kendi fotoğraflarımda siyah beyazın nefes almasına dikkat ediyorum mesela. birilerinin fotoğrafını çektiğimde kafamda önce siyah beyaz çekiyorum diyebilirim. ya da birileriyle poz verirken, diyorum ki kendi kendime ''tamam ben bunu eve gidip bi güzel siyah beyaz yaparım.'' çevremde profesyonel bi fotoğrafçı olmadığından, iyi fotoğraf nedir nasıldır diye soramıyorum. acı bişey tabi bu. mesela çektiğim fotoğrafları gösterip yorumunu mutlaka alırdım. ki ona göre doğru yolda mıyım değil miyim anlardım. hoş, ''bu ne! aman tanrım! sen fotoğrafçılığın f'sini bilmiyosun la!'' deseydi de ben yine devam ederdim, o çok şey değil.

kusurlu yüzleri kusursuzlaştırır o siyahlık ve beyazlık. çok güzel olmayan birini öyle bi ışıklandırır ki, siyah beyaz fotoğrafını gördüğün bi yüze çok rahat aşık olabilirsin. çünkü tuhaf bi hava verir. hüznü vardır ama tuhaf bi hüzündür o. umutla umutsuzluğu aynı karede görebilirsin. tıpkı aşk ve nefretin içiçe geçmesi gibi, siyah beyaz bi fotoğrafta birbirinin tersi şeyler hep vardır.

gölge ve ışık.

yalnızlık ve kalabalık.

kadın ve erkek.

hayatta hiçbir şey siyah ya da beyaz değildir. hiç kimse tam olarak ne siyahtır, ne de beyaz. işte tam da bu aradalığı, bu tam olamayışı siyah beyaz fotoğrafta görürsün. fotoğrafçının fotoğrafı çekerkenki duygusunu, vermeyi istediği izlenimi damarlarına kadar hissedersin. aslında bi nevi, fotoğraftan hiç anlamayan birinin çektiği siyah beyaz fotoğraf acemiliğini hissettirmez çok. bi kere fotoğrafın rengi yeter üstad.

yanımda yöremde iyi bi fotoğrafçı, en azından buna ilgi duyan birileri olmaması sevdiğim ve ilgi duyduğum bu konuya yönelmemi engellememeli biliyorum. ama kabul edelim ki, bişeyler yapmak için bu hayatta birilerinin seni pohpohlaması, itmesi gerek. yoksa aslında herkeste vardır bi tembellik. ''of şimdi işin yok en baştan başla buna'' diyosun ister istemez. ya da ben genellemeyi seviyorumdur, kim bilir. neyse ne işte. ama dön bi bak kendi hayatına, etrafa. biçok kereler böyle olmuştur olacaktır.
zaman ne gösterir bilinmez. gün gelir burda içinde fotoğrafçılık terimlerinin olduğu bi yazı da yazarız elbet.



ps. o değil de, yazının sonlarına doğru çok pis hüzünlendim diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder