28 Ağustos 2010 Cumartesi

gayet de gereksiz,sıkıcı bi konu valla,başlık da yok bu yüzden sanırım


sıkılmanın da kendi içinde çeşitleri olduğunu,sıkılmaktan sıkılabilineceğini deneyimledim bu yaz.evet.bi insan bile isteye ya da tamamen istemdışı bi şekilde sıkılmanın sıkıcılığından sıkılabiliyo.normal,çünkü sıkılmak zaten başlı başına 'matah' bişey diilki sıkılmayasın.haliyle ondan sıkılma durumunun da sıkıcı olması abes olmuyo.
sabahları uyanmak sıkıcı.yüzünü yıkamak sıkıcı.kahvaltı yapmak sıkıcı(hoş,ramazanda kahvaltı diye bişey olmadığından kahvaltının yerine bişey bulmak da sıkıcı).ne yapıcağını düşünmek ya da gününü neyle tüketeceğini aramak ve bulamamak sıkıcı.her gün aynı şeyleri yapmak sıkıcı.uyumak sıkıcı.depresyonda olmamayı diliyorum!ki eğer öyleyse de,tüm bu sıkılma eylemlerimin haklı olduklarını,bi gerekçeleri olduğunu öğrenmek iyi olurdu.zira yaşamının çoğunun sıkılmak,sıkılmaktan sıkılma durumundan ibaret olması her insana bi şekilde koyar.yazbaşından beri hiçbişeye isteğim yoktu.ne yapsam üstüme ölü toprağı serpilmişçesine zombi gibi dolanıp durdum.yaptığım hiçbişeyden zevk almadım.pişman olduğum kararlar,geri dönüp baktığımda aptallık tanımını bile taşıran eylemler,yapmadığım için hayıflandıklarım falan baya böyle bana el sallayarak uzaklara gittiler.kendimi aptal gibi hissettiğim bi yazdı.doluya koyduğumda almayan boşa koyduğumda dolmayan saçmasapan günlerin toplamıdır benim için 2010 yazı.hakkını yemeyelim,bu süre içinde kendi içimde yenilenmeler,değişicem diyip bu kez hakkaten değişmiş olmalar sevindirdi.yolda sana fazlalık olan ne varsa geride bırakmak gerektiğini anladım.bavulumuz taşıyo,bi açsak ve baksak görücez ki o kadar 'kullanılmaz,işe yaramaz şeyler' var ki o bavulda.bırak geride!vazgeçilmez gibi dursa da.içini açıp baktığında aslında kofmuş lan bu diyebileceğimiz birçok şeyi taşıyoruz beraberimizde.yol yeterince sıkıcı ve yorucuyken üstelik.bunu anladım.bi sürü yeni şarkı keşfettim,yeni kitaplar,yeni insanlar,yeni filmler,yeni müzisyenler,yeni şair ve yazarlar ve yeni bi sürü şey daha.yani tıpkı yaşamın kendisi gibi artıları da vardı.beni çoğu kez yarıyolda bıraksa da hayat,hiç beklemediğim bi anda korna çaldı ve evime bıraktı.karnım hep açtı ama bi anda kapı çaldı ve ellerinde poşetlerle geldi.berbat anlarda ilham perisini de aldı yanına çıkageldi bazı akşamüstleri,kahve yaptırdı bana ve üşenmedim bol köpüklü kahveler yaptım onlara,fal baktık birbirimize.gezerken avare avare arkadaşlarla,git şu mağazaya gir ve beğendiğin şeyi al dedi.ona giren çıkan yok tabi,para benim cepten çıktı ama mutlu oldum lan.sonuçta biz alışveriş yapınca mutlu oluyoruz.mutsuz gibi dururken böyle,eski fotoğraflara baktırdı,arkadaşlarımı özletti;koca yaz şöyle adamakıllı buluşamamış olsak da onlarla,okul bi açılsın tozu dumana katıcaz dedirtti.öfkeden deliye döndüğümde saçmalamamamı söyledi,şeytan doldururmuş,dolduruşuna gelme onun dedi sakinleştim.arada saçmaladığı da oldu tabi benim gibi.saatlerce bilgisayar başında durdum bi kalk ders çalış diye uyarmadı pis!neyse.yani aslında en umutsuz anlarda da umut vardı.yaz'ımın bunca sıkıcılığından dem vururken birden U dönüşü yapmışım gibi durabilir cümlelerim bu yazıda.ama doğaçlama yaşıyoruz.herşey doğaçlama.bu yazı da öyle oldu.

herşeye rağmen hiçbir şey sıkıcı bi yaz geçirdiğim gerçeğini değiştiremez.o diil de,okul da başlamak üzere lan.kayıtlar,ders seçimleri vs.off çok sıkılıcam yine!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder