24 Ağustos 2010 Salı

siyah beyaz film gibi biraz


nasıl anlatsam..nerden başlasam...çok eskilere dayanıyo kökü bu hikayenin.hafızası olmayan biri olarak ilk tanıştığımız günü anlatabilmem imkansızın da ötesinde.ama zaten ilkokulda filan,sınıftaki akranlarınla nasıl tanışabilirsen öyle tanıştık.kaçıncı sınıftı bilmiyorum.şimdi filmi en başa sarıp hatırlamam güç.
bazen saçma,bazen inatla,kimi zaman kızarak birbirimize,çoğu kez makus talihimizin değişememiş olmasına çemkirerek,hep çocuk olarak ve hep çocuk kalarak ekledik yılları birbirine.nasıl bi yapıştırıcıysa kullandığımız,çok güçlüymüş.vardır bi 12-13 sene.bunca sene benim gibi birine katlanabilmek peygamber sabrı ister.onun gibi birine de.yenilik olunca sözkonusu,aklının kapılarına pencerelerine kocaman bi CLOSED yazısını asabiliyo o kimi zaman.bense aynı kalmak konusunda çoğu kez söz dinlemez laf anlamaz çekilmez biriyim.ama bu O'nun yeniliğe,değişime,gelişime tamamen kapalı biri olduğunu göstermez.bazen beni bile şaşırtacak denli radikal kararlar alma ustası olabiliyo,o ayrı.biraz da delilik gerekir.çünkü delinin üstesinden ancak bi başka deli gelebilir.zaten o da deli olmasaydı,yarın yapacağımız türlü tuhaflıkların planını yapıyor olmazdım şu an.yüz buluyorum ki deliriyorum ben de.
konuşulucak,çekiştiricek,gülücek,saçmalıcak şeyler bol bulunur bizde.konu sıkıntısı çekiceğimizi sanmıyorum.zaten biz hiç değişmedik!2008'de güldüğümüz espriye hatırlayınca güleriz bazen mesela.bu ve daha bi sürü şey daha...
söyleyecek çok şey var.ve anlatıcak.acaba yarın bizi neler bekliyo.selam olsun dost(kendini aşkıçağıranmorsaçlıküçükkız diye tanımlanmaya iten dost,evet selam istanbuldan sana geliyor,haydi bakalım)!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder